intimacy

17.4K 1.7K 1.2K
                                    

Taehyung zorla gülümseyerek önündeki içki dolu bardağa bakmaya başladı. "Hadi Kim, üstlerine karşı mı geleceksin?" diye bir cümle duymasının ardından gelen gülüşmeler, sinirlerini daha da bozarken kafasını olumsuz anlamda salladı. "Bu olayları geçmişte bıraktığımızı sanıyordum, Bay Lee." imayla söylendiğinde yarıda kesilen gülüşmeler başarılı olduğunun kanıtıyken onu içmesi için zorlayan alfayla göz teması kurdu.

"Neyin geçmişte kaldığını sanıyordun? Üstlerine saygı duymanın mı?" Taehyung onu taklit ederek dirseklerini masaya dayadı. "Gücünü kullanarak zorla bir şey yaptırmanın geçmişte kalması gerekiyordu." dedi ve derin bir nefes aldı. "Zira altında çalıştığımız kurum bile bunu savunuyor. Üstelik yaşınızın benden büyük olması benim üstüm olduğunuz anlamına gelmiyor, aynı konumda olduğumuzu unutmayın."

Aralarındaki gergin bakışma sürerken yanında oturan, çoktan sarhoş olmuş ve adını kesinlikle hatırlamadığı adam kolunu dürttüğünde kaşlarını çatarak ona döndü. "Çok abartıyorsun, altı üstü bir bardak. İç gitsin." diye gevşek bir şekilde konuştuğunda masadan gelen onaylar sıkıntılı bir şekilde nefesini dışarı bırakmasına ve arkasına yaslanmasına sebep oldu. "Konunun içmek olmadığını hepiniz çok iyi biliyorsunuz." dedi göz ucuyla çaprazında bir omegayla oynaşan ve eşini aldatan genel müdüre bakarak. Gözlerini devirerek önüne döndü.

Bu onu ilgilendirmiyordu fakat rahatsız oluyordu ve elinden hiçbir şey gelmemesi sinirlerini daha da bozuyordu. Sebepsiz yere uzamaya başlayan gecenin bir an önce bitmesini diledi.

Masada, o kız dışında, tek omega kendisiydi. Hepsinin amacının az çok ne olduğunu biliyordu. Gözünde sapkın alfa sürüsünden başka bir şey olmayan bu grup, sarhoş omegalardan pek hoşlanırdı. Üstelik sadece birkaç dakika önce, aslında var olmayan, eşi hakkında darlanmak da hoşuna gitmemişti.

Sınırlarını bilmeyen ve hadsizlik yapan insanlara tahammül edemiyordu. Beraber çalıştığı birçok insanda saygının zerresinin olmaması her şeyi daha da berbat hale getiriyordu. Ona göre insan, toplumdaki yerini kendisi belirlerdi. Fakat mecburen beraber oturduğu bu insanların hepsine göre, toplumdaki yerini senin türün belirlerdi. Seçim şansının bile olmadığı bir şeye göre hayattaki yerinin, başarılarının ve saygınlığının her zaman gölgelenmesi yapılan en büyük haksızlıklardan biriydi.

Kendi türünden hiçbir zaman utanmamış, bunu saklama gereği duymamıştı. Sürekli olarak rahatsız edilse de, bazen söylediği şeyler yüzünden başı derde girse de yaptığı ve dediği her şeyin arkasındaydı. Üstelik kendi türü için savaşmaya ve saygı duyulmayı hakettiğini göstermeye her zaman hazırdı.

Kendi düşüncelerinin esiri olmuş gibi hissediyordu, bu konu hakkında düşündükçe içi sıkılıyordu. Kaşları biraz daha çatılırken içindeki rahatsızlık hissi de git gide büyüyordu. Masadan kalkıp gitme isteğiyle dolmuştu. Aklında dolanıp duran dile getirmek isteği şeyler, umursamaz tarafını ve soğukkanlılığını kırmaya başlarken aniden yanağında hissettiği öpücükle sıçrayıp arkasına döndü.

Bir anda ona gülümseyen deltayı görmesiyle şaşkına döndü, birkaç saniye önce düşündüğü her şeyi unutmuştu. "Jungkook?" dedi neredeyse fısıldayarak, hissetmiş gibi çıkıp gelmesine şaşırmıştı. Onu burada görmek, beklediği son şey bile değildi. Her ne kadar davet etmeye çalışmış olsa da buna cesaret edemediği için onu görebileceğine ihtimal dahi vermemişti.

Heyecanlanmaya başlayan, üstelik bu heyecanını saklamayı beceremeyen, omegasını hissettiğinde kaşları çatıldı fakat çatık kaşlarının düzelmesi ve yüzüne geniş bir gülümsemenin yayılması uzun sürmedi. İhtiyaç duyduğu her anda karşısına çıkması, onu kurtarmaya gelmiş hissiyatı veriyordu. Bir şekilde de olsa, her zamanki gibi, deltayı görmek onu mutlu etmişti. "Sen nereden çıktın?"

twin flamesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin