Taehyung oflayarak asansörden indiğinde yerinde tepinmemek için kendini zor tutuyordu. Sinirden ateşi çıkmış gibi hissediyordu. Parmaklarını boğuluyormuş gibi hissetmesine sebep olan kravatına doladı ve sertçe çekiştirerek gevşetti. Her şey üst üste gelmeye devam ediyordu ve olduğu konumun, çok çalışarak yerleştiği mevkinin tehlikede olduğunun farkındaydı. Tek bir kırışığın olmadığı paltosunu savsak hareketlerle çıkardı. Bu konuda elinden hiçbir şey gelmemesi ve hala birlikte çalışmaya devam ettikleri şirkete güvenmek zorunda olduğu gerçeği sınırlarını zorluyordu.
Bir şeyler yapmak istemişti, boş bırakmaya korktuğu şubeden çıkıp şehrin diğer ucundaki şirkete hiç üşenmeden gelirken aklında tek bir şey vardı. Jeon'u ne pahasına olursa olsun bulabilmeyi kafasına koymuştu. Birkaç gün önce Cypher ile anlaşmıştı fakat sözleşme süreci onun sabredemeyeceği kadar uzun sürüyordu, üstelik saldırılar hala devam ederken bekleme lüksü yoktu. Jeon'un şirketteki konumunu önemsemeden işin onu devralmasını istiyordu.
Şirket hakkında gereğinden fazla bilgi edinmişti, prosedürlerini, her şeyin işleyiş sürecini, telifli yazılımlarını, hangi takımın nasıl çalıştığını ve Jeon'u bulmak için şirkete gelmesine gerek olmadığını çok net öğrenmişti. Kime sorsa 'onu burada bulamazsın, pek fazla gelmiyor' cümlesini ve türevlerini duyduğu için gerilmişti. İşinde başarılı olabilirdi fakat sorumsuz olmasına katlanamazdı.
Kafasında sorumsuz ve işini dalgaya alan bir profil çoktan çizilmişti. Yoongi'nin bile onu bulmayı başaramamasını tamamen şanssızlığıyla bağdaştırmış, hiç tanımadığı birine daha da sinirlenmişti. Yine de birçok başarılı işe imza attığını biliyordu ve onun hakkında yazılan makaleleri okumak, aldığı ödüllerin sayısını öğrenmek onunla görüşme isteğini harlamaya yetmişti.
Dalgın dalgın yürürken gereğinden fazla büyük olduğunu düşündüğü otoparkta arabasını nereye park ettiğini çoktan unutmuştu. Anahtarını bulabilmek için ceplerini karıştırırken telefonu tüm gürültüsüyle yarısı boş olan otoparkta çalmaya başladığında istemsizce sıçradı.
Telefonunun sesli bir şekilde çalmaya devam etmesi onu rahatsız ederken hızla cebinden çıkardı ve Yoongi'nin aradığını gördüğünde mümkünmüş gibi daha da somurtarak aramayı cevapladı. "Hyung..."
"Ne yapıyorsun bakalım?" Yoongi'nin boğuk sesi kulaklarını doldurduğunda omuzlarını düşürdü.
"Arabamı arıyorum."
"Neredesin?""Cypher'a geldim ama tamamen zaman kaybıydı benim için." hala arabasını ararken telefonu kafasıyla omzu arasına sıkıştırıp elinde tuttuğu paltosunun ceplerini tekrar karıştırdı. "Neden gittin ve neden zaman kaybıydı?"
"Jeon ile konuşmaya gelmiştim ama tabii ki başarısızlıkla sonuçlandı." diye söylenip tembel hareketlerle anahtarını cebinden çıkarırken otoparkta olan başka birinin dikkatini çektiğini farketmemişti. "Bulamadın mı?"
"Bulamadım tabii." anahtarının düğmesine basınca arabasının çıkardığı ses ve yanıp sönen ışıkları nerede olduğunu bulmasına yardımcı olmuştu. "Şirkete gelmiyormuş, inanabiliyor musun?" arabasına doğru yürümeye başladı.
"Gelmiyor muymuş? Neden?" zaten canı yeterince sıkkın olan omega birkaç saniyeliğine gözlerini kapattı. "Bir bilsem... Hayır yani, madem işe gelmiyor neden kovmuyorlar onu? Nasıl bir şirket burası?" hala şirketin otoparkında olması umrunda bile değildi.
"Sana çalışma şekilleri farklı demiştim." parmaklarını gelişigüzel bir şekilde saçlarından geçirdi ve dağılmasını umursamadı. "Jeon'da bir sıkıntı var galiba. Nasıl bir insan hem kendini bu kadar gizleyip hem de bu kadar göz önünde olmayı başarabilir ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twin flames
Fanfictionher şeyin bir sebebi var, bir soygunun bile. omegaverse, delta jjk & omega kth. ! 10.03.2022