*Medyaya bir şarkı bıraktım, iyi okumalar!
Bu sefer sıçramadan, sanki normal bir uykudan uyanır gibi açtım gözlerimi. Yatakta doğrulurken hissizleşmiştim. Rüyalar beni korkutmuyordu artık. Burada kalmak veya kalamamak da korkutmuyordu.
Sadece derin bir boşluk hissediyordum. Bu boşluk hissinin tarifi zor ama yaşaması oldukça kolaydı. Bir anda gelip göğsümün ortasına oturuyor ve beni içine çekiyordu. Yataktan çıkarken uyanmaya alıştığım odaya baktım. Ağır adımlarla odadan çıkarken başıma giren derin bir sızıyla yüzümü buruşturdum.
Banyoya geçip kapıyı kapattım. İçimdeki o boşluk hissi git gide büyüyordu. Şu an hissettiğim bu gariplik ondan mı kaynaklıydı yoksa hastalanıyor muydum?
Suyu açıp yüzüme çarparken tüm vücudum uyuştu.
Suyu kapatıp tuttuğum nefesimi bıraktım. Ellerimi lavabonun kenarlarına koyarak oradan destek aldım. Banyonun kapısı büyük bir hışımla açılırken yerimde sıçradım.
Tuna hemen elini gözlerine kapattı ve arka arkaya, ''Pardon pardon!'' dedi.
''Sorun yok. Yüzümü yıkıyordum.''
Tam geri geri çıkarken durdu ve önce parmaklarının arasından bakıp sonra elini indirdi.
''Kalbime indi.''
Suratıma tam anlamıyla baktığında hemen yüzü değişti. ''İyi misin?''
''Evet. Neden?''
''Yüzün bembeyaz. Kâbus mu gördün?''
''Galiba.''
Daha da garip hissederek yüzümü bir kez daha buruşturdum. Tuna bana doğru bir hamle yaptı ve dirseğimden beni yakaladı.
''Maya?''
''Neden böyle...''
Duraksadım.
Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzlerimiz arasında bir el mesafesi var ya da yoktu. Endişeli görüntüsüne rağmen bana tatlı tatlı gülümsemeyi başardı.
''Ne oldu?'' dedi. Sesinin her defasında nasıl bu kadar sakinleştirebildiğini düşünmeden edemedim. Benim kaba saba, yüksek desibelli, huysuz sesimin aksine öylesine dingin, derin ve adeta bir ninni gibiydi ki. O an hissettiğim garipliğin hastalığa çok benzediğini ama hastalıktan daha fazlası olduğunu anladım. Hastalığa benziyordu evet, tıpkı hastalanmak gibi vücudunun karıncalandığını hissederdin, ateşin çıkıyormuşçasına yüzün alev alev yanardı, her an midem düğümlenir ve sana sancı çektirirdi. Sadece hasta olmazdın.
Ona bakarken midemdeki kramplar daha da büyüdü, şiddetlendi, beni ele geçirdi. Üzerindeki tişörtten tutarken yumruklarımı sıktım.
Yüzüme doğru eğildi ve dudaklarını dudaklarıma örttü. Bununla beraber hissettiğim şeyin midemde olmadığını fark etmemi sağladı. Göğüs kafesimin içinde, tam sol tarafımdaydı.
Yataktan öyle bir hızla sıçradım ki. Üzerimden kayıp giden battaniye ayaklarımın altından yere doğru serilmişti. Sağıma soluma bakıp yatakta doğruldum. Elimi göğsümün üzerine koyup derin bir nefes alıp verdim.
İçeriden yükselen tıkırtılar yine Tuna'dan sonra uyandığımı bana anlatmak ister gibi belirli bir düzenle kulağıma geldi.
Yataktan çıkmadan önce hafifçe yanaklarıma vurdum. Tam anlamıyla ayıldığımdan ve rüyamda gördüklerimin etkisini üzerimden attığımdan emin olmak istedim. Ve açıkçası gördüğüm şeyden sonra Tuna'yı görmek ister miydim, bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ AY (Düzenleniyor)
Science Fiction*WATTYS 2023 Yarı Finalist* Maya, sıradan bir günün sonunda evine dönerken bir inşaatın içerisinde duyduğu seslerle yolunu değiştirir. Bu soğuk havada, inşaatta kalmış siyah kediyi yanına almak ister fakat işler istediği gibi gitmez. Merdivenlerden...