bölüm 18- ilk büyük günah

532 64 102
                                    

·

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

·

Şeytanlarımla ilk kez on yedimde tanışmıştım.

Puslu ve günah kokan bir geceydi, tek derdim bir şeyler içerek kafamı uçurabileceğim bir mekan bulabilmekti. Bilirsiniz, o yaşlarda insanın kanı daha hızlı akıyor ve her zaman karanlığa bir adım daha yakın oluyor. Bende o gece phobia'ya ait küçük ara sokağa girdiğimde öğrenmiştim bunu.

Phobia yeni keşfettiğimiz bir mekandı. Şu herkesin dilinde sakız olan popüler leş mekanlardan da değildi üstelik. Tabi phobia'nın genel felsefesi de diğerleri gibi alkol ve müzik üzerine kuruluydu ancak kesinlikle diğer mekanlara benzemiyordu. Ruhuna işleyen bir yanı vardı. Mesela ben henüz bu yerde yeni olsam da her gittiğimde the neighbourhood çaldıklarına denk gelmiştim. Ayrıca bir defasında da felaket dağılmış haldeyken, kırmızı deri koltuklarında where is my mind dinlemiş ve hastanelik olana kadar içmiştim.

Gözlerim kapalı where is my mind dinlerken en büyük korkumun kaybetmek olduğunu düşünmüştüm yine o kırmızı deri koltuklarda. Sonra hastanelik olunca fark etmiştim, en büyük korkumun kaybetmek olmadığını. Bu yer sahiden seni gerçek korkularınla yüzleştiriyordu, senin bile haberdar olmadığın derin sularında boğuyordu.

Phobia'ya ait ara sokağa giriş yaptığımda peş peşe dizilmiş ışıklı bar tabelaları gözlerimi kamaştırmıştı. Günlerden çarşambaydı ve kampanya dahilinde bedava içkisine phobia'da sahne alıyordum.

Göz önünde olmaktan her zaman nefret etmiştim çünkü benim için göz önünde olmak, göze batmakla eş değerdi. Farklıydım ve hiçbir zaman bundan çekinmemiştim. Bu yüzden göze batmış, zorbalığa uğramış ve bunu bir nar lekesi misali hayatımın her yerine bulaştırmıştım. Silinmemişti. Kimi zaman ellerimle temizlemeye çalışmıştım kimi zamansa gözyaşlarımla. Hiçbiri kâr etmemişti tabi. Nar lekeleri inatçı olurlardı.

Bir süre sonra öyle bir noktaya gelmiştim ki ellerim sürekli kırmızılar içinde kalmaya başlamıştı. Ellerime renk veren kırmızı ruhuma dahi işleyen uğursuz nar lekesi miydi yoksa daha kötüsü bir başkasına ait kan parçaları mıydı ayırt edemez hale gelmiştim.

Sürü psikolojisine uymamak ve yıkanmış zihniyetlere hizmet etmemenin karşılığı bu düzende cezalandırmaktı. Neyseki hiçbir zaman cezalar beni korkutmaya yetmemişti.

İnsanlar sesimi çıkarabildiğim her an dudaklarıma prangalar vurmak istemişti, bense çıkıp birçok mekanda sahne alarak şarkılarımı onların diline dolayarak vermiştim cevaplarını.

Yalnız o gece cevabını çok iyi alamamış birkaç bedenle denk gelmiştim, phobia'ya ait küçük ara sokakta.

Ve yine cevabını çok iyi alamamış birkaç aciz zihniyetin intikam planları arasında kimsesizliğime dil uzatmak vardı.

sweater weather ; minsung×hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin