Takip

84 13 53
                                    

İyi okumalar...

⚡⚡⚡⚡⚡

Amber, Yasak Orman'da yaşanan olaydan sonra iyice paranoyak olmuştu. Aynaya baktığı her an gözlerini kontrol ediyordu, yine kırmızı olacak mı diye. Ancak gözleri her baktığında elaydı, bir şey değişmemişti.

Onun dışında, Firenze isimli bir at-adamdan, ormandaki kan içen ucubenin Voldemort olduğunu öğrenmişti. Ailesinin katilinin o an yanı başında olması ve ona acı çektirememiş olması onu deli ediyordu. İntikam istiyordu Amber, onu öldürmek istiyordu. Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu.

O olaydan sonra, Harry kabuslar görmeye başlamıştı. Kukuletalı manyağı gördüğünü söylüyordu sürekli. Ron'un, Amber'a anlattığına göre Harry, uykusunda konuşuyor, kan ter içerisinde uyanıyordu. Kardeşi için endişeleniyordu siyah saçlı kız.

Sınavlara da öyle bir psikoloji ile girmişti işte. En azından sınavları havanın inanılmaz sıcak olması dışında kolay geçmişti.

Nell, Fred ve George ise onu neşelendirmeye çalışıyordu. Amber, böyle arkadaşlara sahip olduğu için minnettardı, ancak bu olayın etkisinin bir süre geçmeyeceğini biliyordu.

Son sınavları olan Sihir Tarihi'nden çıktıktan sonra, bahçeye çıkan kalabalığa karıştı Amber. Karagöl'ün kıyısına doğru yürüdü. Yalnız kalmak ve kafasını dağıtmak istiyordu. Serinlemek için ayakkabılarını çıkarıp yanına koydu ve ayaklarını gölün suyuna daldırdı.

"Hey, selam!"

Gelen Alexander'dı, elinde kemanını tutuyordu. Ona git demek istemedi Amber, onu kırabilirdi.

"Selam." dedi Amber. "Otursana."

Oğlan gülümsedi ve kızın yanına oturdu. Kısa bir sessizlik oldu. "Ee, sana keman çalmamı ister misin? Bir parça üzerine çalışıyorum da."

Amber başını salladı. "Olur."

Kemanın tellerinden çıkan melodiler, Amber'ın kafasında dönüp duran düşünceleri susturmuştu. Sesi o kadar rahatlatıcıydı ki kemanın, bir süre sonra kendini gözlerini kapamış, olduğu yerde hafifçe sallanırken bulmuştu.

Müzik, şüphesiz ki ruhun gıdasıydı.

⚡⚡⚡

Ormanın kıyısına doğru koşmakta olan Harry, Hermione ve Ron'u görmemle kaşlarını kaldırdı Amber. Yine ne iş peşindelerdi acaba?

Onları Hagrid'in kulübesine kadar takip etti. Hagrid evinin önünde bir koltukta oturuyordu; pantolonunun paçalarıyla gömleğinin kollarını kıvırmıştı, koca bir tencere bezelye ayıklıyordu.

"Merhaba." dedi onlara gülümseyerek. "Bitti mi sınavlar? Bir şey içmeye vaktiniz var mı?"

"Evet, lütfen." dedi Ron, ama Harry engel oldu.

"Hayır, acelemiz var. Hagrid, Norbert'ı kazandığın geceyi hatırlıyor musun? Seninle kâğıt oynayan yabancı nasıl birisiydi?"

"Bilmem," dedi Hagrid. "Cüppesini hiç çıkarmadı ki sırtından."

Burada neler dönüyordu?

"Ona neler anlattın, Hagrid? Hogwarts'ın sözünü ettin mi hiç?" diye sordu, bezelye tenceresinin yanına çöken Harry.

Hagrid, hatırlamaya çalışarak kaşlarını çattı. "Belki de bahsetmişimdir." dedi. "Haa... Ne iş yaptığımı sordu, ben de burada  bekçilik ettiğimi söyledim. Hayvanları sordu... Ben de ona hayatta tek istediğimin bir ejderha olduğunu söyledim... Hepsi net değil elbet, boyuna içki ısmarlamıştı bana... Hah, kendisinde bir ejderha yumurtası olduğunu söyledi, iskambil oynayalım, kazanırsan alırsın dedi... Ona bakıp bakamayacağımı sordu, ters bir yere vermek istemiyormuş... Ben de dedim ki... Fluffy'e baktıktan sonra ejderha çocuk oyuncağı sayılır dedim..."

"Peki, Fluffy'yle ilgilendi mi?"

"Şey – evet – insan hayatında kaç kere üç başlı bir köpek görür ki?"

Üç başlı bir köpeği vardı ve adını Fluffy mi koymuştu cidden?!

"Ben de anlattım, yatıştırmasını bilirsen şeker gibidir dedim, azıcık müzik çal, hemen uykuya dalar-"

Birdenbire dehşete kapıldı. Söylememesi gereken bir şey söylemişti anlaşılan.

"Size söylememeliydim bunu!" diye bağırdı. "Unuttun dediklerimi! Hey – nereye gidiyorsunuz?"

Üçlüyü Giriş Salonu'na gelinceye kadar takip etti. Onlar aralarında bir şeyler konuşurlarken, McGonagall'ı gören Amber, saklandığı yere iyice sindi.

"Siz üçünüz ne arıyorsunuz içeride?"

"Profesör Dumbledore'u görmek istiyoruz." dedi Hermione.

"Bunun illaki bir nedeni vardır, değil mi?"

Haary yutkundu. "Sır bu."

"Profesör Dumbledore, Sihir Bakanlığı'na gitti on dakika önce. Önemli bir baykuş geldi."

Garip bir tesadüf, diye düşündü Amber.

"Gitti mi?" dedi Harry, çılgına dönmüştü. "Tam zamanını bulmuş."

"Profesör Dumbledore çok büyük bir büyücüdür, Potter, ona sık sık başvururlar-"

"Ama çok önemli bu!"

"Söyleyeceklerin Sihir Bakanlığı'ndan daha mı önemli, Potter?"

"Bakın, Profesör – Felsefe Taşı'yla ilgili."

İşte şimdi taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu.  Amber, Felsefe Taşı'nın ne olduğunu merak edip araştırmıştı daha önceden. Onun hakkında az çok bilgi sahibiydi.

McGonagall'ın elinde tuttuğu kitaplar yere saçıldı. "Nereden biliyorsun-?" diye kekeledi.

"Profesör, biri Taş'ı çalmaya çalışacak. Profesör Dumbledore ile konuşmam gerek."

Profesör McGonagall ona şaşkınlık ve şüpheyle baktı.

"Profesör Dumbledore yarın gelecek. Taş'ı nereden öğrendiniz, en ufak bir fikrim yok, ama içiniz rahat olsun, kimse çalamaz, çok iyi korunuyor."

"Ama Profesör-"

"Ben ne dediğimi biliyorum, Potter." Eğilip, yere düşen kitaplarını teker teker toplamaya başladı. "Hadi, şimdi hepiniz dışarı çıkıp güneşte keyfinize bakın."

Ama çıkmadılar.

"Bu gece," dedi Harry, McGonagall'ın onları duyamayacak kadar uzaklaştığından emin olduktan sonra.  "Snape kapaktan bu gece geçecek. Gereken her şeyi öğrendi. Dumbledore da ortalarda yok. Ona o notu gönderen de o; Dumbledore çıkagelince Sihir Bakanlığı'ndakiler nasıl da şaşıracaklar."

Amber daha fazla dinlemeye gerek duymadı. Memnun ve muzip olan bir sırıtışla, görülmemeye çalışarak oradan uzaklaştı.

Gece, onu tehlikeli bir macera bekliyordu.

⚡⚡⚡⚡⚡

15. Bölümün Sonu.

736 kelime.

Bu bölüm, iki Matematik sınavından da 100 almamın getirdiği motivasyon ile yazılmıştır.

Her neyse

YARIN DENEME VAR TÜM DERSLERDEN, SIÇTIM BEN

Bu arada bölümde yazım hataları olabilir, hiç okuyamam çünkü şarjım %3

Ben gidiyorum

Sihirli günler!

20.04.22

Amber Potter: 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin