Drey'in sesini duymamla beraber yüksek sesle çığlık atarak telefonu duvara vurdum. Saniyeler içinde paramparça olup dağılan telefonum bir yana benim ruhum bir yana savrulmuştu. Kalbimin derinlerine kadar acıyı hissediyordum. Yoldan geçen insanlar bana anormalmişim gibi bakıyor, gözlerinde alay ve küçümseyen bir ifade barındırıyorlardı.
" Artık yeter! " diye bağırarak ağlamaya başladım yaslandığım duvara iyice sinmiştim. Bir kaç dakika boyunca öyle kaldım. Hıçkırıklarım devam etsede ağlamam az da olsa kesilmişti biraz daha iyiydim. Az sonra iki el omuzlarımı tuttu. Korkuyla başımı kaldırdığımda, hiç de yabancı gelmeyen bir yüzle karşılaştım. Nereden tanıyorum diye düşünüyorken, genç çocuk beni hafifçe yerden kaldırdı. Ağlamaktan başım çatlıyordu, ölü gibiydim, aslında en fazla olmak istediğim halde buydu. Ölmeliydim ben. Düşündükçe ağlayasım geliyor gözlerim doluyordu. Havaya baktığımda çoktan kararmıştı. Benim bir kaç dakika sandığım zaman oysa ne kadar da fazlaydı. Bu arada hala yanımda ki çocuğu anımsamıyordum ancak onunla beraber yürümeye devam ediyorduk. Evimin orda ki parka geldiğimizde usulca beni banka oturttu ardından hırkasını üzerime geçirdi. İkimiz de hala konuşmamıştık. Konuşsaydı belki biraz olsun iyi gelirdi diye düşünerek yüzüne baktım. Kumral, kahve karışımı saçlarıyla ve açık yeşil gözleriyle oldukça ciddi bir o kadar da karanlık duruyordu.
"Ne işin vardı o kaçıkların yaşadığı sokakta, neden ağlıyordun? " sesi normalden biraz daha kalın, erkeksiydi. Ancak hala tanıyamıyordum, bilmiyordum kim olduğunu. Yüz hatları yabancı gelmiyordu, bana birini andırıyor diye düşünürken yeniden konuşmak için bana gözlerini çevirdi.
"Dilin yok mu senin? Yoksa tramva mı geçiriyorsun? Fazla vaktim yok, konuşmayacaksan seninle uğraşmayacağım." sessizliğimin devam etmesi üzerine banktan kalktı, üzerimde ki ceketi hala duruyordu. Bir nefesle ona seslendim.
"Hey! Dur gitme, ceketin..."
"Sonunda ya, bir an gerçekten konuşamadığını sanmıştım. "
"Konuşabiliyorum. Ama seni hatırlamaya çalışıyordum, kimsin sen? Daha önce tanışmış mıydık? " bana bakan gözleri birden yere döndü ve ardından gelip yanımda ki yerine tekrar oturdu.
"Sizi kafede gördüm, bir şeyler konuşuyordunuz ardından babam masadan kalktı ve uzaklaştı, ona gözükmemek için arka sokağa saklandığım sırada, seni gördüm dalgındın. Elinde telefon biriyle konuşuyordun daha sonra vurdun kırdın telefonu... Asıl sen kimsin ailemizden, babamdan ne istiyorsun? Yoksa babam annemi, seninle mi aldatıyor? Gece telefonla konuştuğunuzu duydum. Hangi amaçla babamı yoldan çıkarmak istiyorsun bilmiyorum ama seni pişman ederim küçük kız. Bizden uzak dur!"
Duyduklarım bende gülme hissi uyandırdı. Deli gibi gülüyordum artık gözlerimin yaşardığı bir sıra durup yanımda olayları çok yanlış anlayan gence baktım.
"Demek Bay Winston'un oğlusun. Sence de baban için fazla ufak değil miyim? Ortada bir aldatma konusu varsa bu kesinlikle ben değilim. Babanızın okulundan mezun olmuş bir öğrencisiyim, dün gece önemli bir konuyu öğrenmek için aradım ancak Bay Winston yarın kafeye gelmem gerektiğini söyledi. Ayrıca beni bir daha tehtid edersen asıl sen pişman olursun Bay İftira." yüzümde yapmacık bir gülümsemeyle karşı tarafın hareketlerini izliyordum, hala sesi çıkmadığına göre aklı fazlasıyla karışmış olmalıydı, biraz sert mi çıktım diye düşünmeye başladığım sırada iç sesim beni neyle suçladığını hatırlatıp durdurdu.
"Affedersin, böyle olduğunu bilmiyordum. Son zamanlarda iyice paranoyaklaştım. Ben Adam bu arada, iyi bir tanışma olmasada.."
"Ashly, Ashly Jenkins. Bir daha ki sefere daha iyi bir tanışma yaşamak isterim Adam."
Bu sözüm üzerine banktan kalktı ve hemen yanda ki duvarın arkasına doğru yürüdü. Onu izliyordum. Ardından hiç bir şey olmamış gibi tekrar geri geldi.
"Merhaba Bayan, oturabilir miyim?" Şaşırmış bir şekilde evet demekle yetindim. Daha sonra ise 'Ben Adam, ya siz?' demesiyle neler olduğunu anladım. Yeniden tanışıyorduk. Ash diyerek kısa bir cevap verdim ve sonra ikimizde gülmeye başladık. Gerçekten gülmeye ihtiyacım olduğunu o an fark ettim. Biraz daha sohbet ettikten sonra daha sonra yeniden görüşmek istediğini söyleyerek beni evime bıraktı.
Eve girdiğimde evde kimse yoktu. Birden kafamda çanlar çalmaya başladı. Ailem, onların elindeydi. Haritayı bulmam için bilmeceyi çözmem gerekiyordu oysa ben hala aynı yerdeydim. Odamın girişinde yerde bir kağıt buldum.
"Tik tak tik tak..
Zaman doluyor Ash.
Haber vermedik belki ama
Bugün 13. Cuma "Hızla gidip takvime baktım. Cuma gecesiydi gerçekten. İlk musallat olduklarından beri 13 hafta geçmişti. İyice korkuyordum sanırım bu gece ilk bilmecenin cevabını vermenin zamanıydı. Sorulan bilmece tam olarak buydu.
Balkonda biri var, aylardır görmüyorsun. Hayallerine sahip ol, daha hangimiz olduğunu bilmiyorsun.
En kısa süre de Kelvin'i bul ve tanıt bana.
Sonra da sıra gelsin küçük kardeşi kurtarmaya.Kelvin hangisiydi? Hangi gösterilen hayalde o vardı bilmiyorum. Ama tahmin yapıcaktım. Elime aldığım kağıt ve kalemle masaya oturdum. Karşımda ilk günden beri tuhafıma giden olayları not alıp yapıştırdığım duvar vardı. Aklıma bir fikir geldiği anda yerimden sıçradım. Masayı kenara çekerek duvarın önüne geçtim. En baştan, itibaren yazılan kağıtları tek tek okuduğumda resmen fark etmeden bir paragraf oluşturduğumu anladım. İşte sırrı çözmüştüm. İlerlediğim yolda ilk engeli aşabilmiştim, heyecanla tekrardan kalemi elime aldım. Kafamda topladığım paragrafı yazıya döktüm.
Kelvin Winston: Bay Winston'un ailesinden bir birey. Kendisine çok benzeyen ikizi Harrlin. Ruhu bağışlandığında 7 yaşındaydı. 17 yaşında vücut buldu. Kötü olan ruh Kelvin! Harrlin şuana kadar bana yardımcı olan taraftı. Şeytanla birlik olan Kelvin! Gösterdiği bir hayalde okulu basan Şeytanın askerleri, Kelvin'i yakaladılar. O rüyada bana baktığını sandığım çocuk, Harrlindi. Harrlin geleceği görebiliyor. Kelvin ise geçmişi.. Babaları bu durumu bildiği için onların ruhunu bağışlamak istedi, çünkü bunu öğrenen askerler ona daha çok saygı duyacaktı. Annelerinden almış oldukları bu özelliklerinden dolayı bu çocuklar özeldi. Kasabanın gazetesinde yapılan açıklamadan anlaşıldığı üzere annesi olacakları biliyordu. Kelvin her zaman Harrlin'i kıskanmıştı bu yüzden Harrlin'in geleceği görme yetkisini Şeytanın sağ kolu olduğunda ondan alıp, küçük kardeşim Fia'ya verdi. Harrlin de ondan bu özelliği geri almak için geri geldi. Ancak ailemi kaçıran Kelvin, yanıltmak için yatağa not bıraktı.
Ve son olarak odamın balkonunda ilk gördüğüm ruh, Harrlin'in ruhuydu. Yardıma gelmişti ancak camda bana bakan yüz Kelvin'indi.
▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒▒
Okuduğunuz ve destek olduğunuz için teşekkürler, yorum yapılmasını çok isterim iyiki varsınız ♥
Multimedia da Bay Winston'un oğlu Adam bulunuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Işıksız (ASKIDA)
Misterio / SuspensoGece miydi karanlık olan yoksa yaşadıklarımız mı daha karanlık siz karar verin. Gizem ve gerilim düzeyinde bir kitapla yeniden burdayım.