Bay Winston'un içtiği portakal suyu boğazında kalmış ve öksürmeye başlamıştı. Gözlerimi ve yüzümü ifadesiz tutmaya çalışsam da artık bazı taşların yerine oturma zamanı gelmişti bu yüzden çok ciddi olmalıydım.
Ellerimi birbirine kenetleyerek masanın üzerine yerleştirdim ardından sırtımı dikleştirip olabildiğince ifadesiz tuttuğum yüzümü Bay Winston'a çevirdim. "Kelvin ve Harrlin kardeşleri, şehir kütüphanesinde çok eski kitaplar arasında okudum. Ruhları bağışlanmış ve bu durum oldukça korkunç, değil mi efendim? " diyerek Bay Winston'un tepkisini ölçmeye çalıştım. Soran gözlerle onu izleyip bir yandan da parmaklarımla masada ritim tutuyordum. Önce çayından bir yudum aldı ve seslice yutkundu daha sonra ise masaya diktiği gözlerini benim gözlerime doğru yavaşça kaydırdı. Oturduğu yerde rahatsızca kırıpdadıktan sonra Bay Winston, konuşmaya başladı.
"Bu isimleri duymayalı uzun zaman oldu Ash. Soyadı benzerliği yüzünden benim ailemle alakası olduğunu düşünebilirsin tabii ki fakat bu dünyada bir çok aynı isim ve soy isimde insan bulunuyor. Bende senin yaşlarındayken okulumuzda efsaneler çoğu kez anlatılır ve hepimiz bu hikayelerden etkilenip eve korkarak dönerdik. Sanırım sen çok fazla etkilenmişsin. Eminim bu durumu halledebileceğimiz bir çok psikolog vardır.
Bu konuların dışında demin dediklerini umursamıyorum. Okulumun gizli saklı hiç bir olayı yoktur. Asılsız suçlama yapmandan dolayı ceza alıp üniversiteye sabıkalı gitmeni istemem. Belli bir sonuca ulaşabildiysek, mutlu olurum. Çünkü gereksiz yere beni uykumdan uyandırdın ve burada gördüğün mükemmel kahvaltımı ziyan ettin. Yine de sorun değil. Daha sonra yeniden görüşmek dileğiyle, iyi günler Bayan Jenkins." Konuşması biter bitmez ayağa kalkıp kafeyi terk etti. Bense öylece masada kaldım. Bir süreliğine beni atlattığını düşünsem de elim de bir belge bulunmadan herhangi bir şey yapmayacaktım. Gerekli araştırmalar yapıp daha sonra Bay Winston'un karşısına da bu şekilde çıkacaktım. Çünkü o beni her konuda alt edecek kadar bilgiye sahip bir insandı. Burada oturmaktan vaz geçip yavaşça ayağa kalktım ve arkamı dönüp giderken garsonun bana seslenmesi bir anda olduğum yerde durdum.
"Hey! Bakar mısınız hesabı ödemediniz." bu bana Bay Winston'un attığı ikinci kazıktı. Başımı iki yana sallayarak hesabı ödemek için kasaya doğru ilerledim ve cebimden cüzdanımı çıkartıp hesabı ödeyeceğim sırada cüzdanımın olmadığını fark ettim. Garson gözlerini dikmiş bana sert bir şekilde bakıyordu ancak ben ne yapacağa henüz karar verememiştim. Bir saniye izin isteyip tuvalete doğru gittim. Tuvalete girince Bay Winston'u arayacaktım ki aynaya baktığım anda bir karaltı yanımdan geçmiş gibi oldu. Alışkanlık olduğundan sakince duvara yaslandım. Bir yerlerde bir not olması gerekiyor diye bekledim ancak hala bir ses seda yoktu. Elimde telefon Bay Winston'u aradım. Bu çabanın boşuna olduğunu biliyordum, beni yanıltmayarak telefonunu açmadı. Etrafa son kez bakındım. İkizlerden birini gördüm sanmıştım ama onlar olsaydı bir belirti daha verirlerdi diye düşünerek tuvaletten çıktım. Kasiyer kızla konuşacak cüzdanımın olmadığını söyleyecektim. Kasaya doğru ilerledim ve tam konuşmaya başlayacağım bir anda, kız benden önce davrandı.
"Bayan Jenkins hesabınız ödendi, iyi günler dileriz."
"Ne demek ödendi? Kim ödedi?"
"Genç biri, yanınızda bulunan beyefendinin bir akrabası olmalı. Kendini Bay Winston olarak tanıttı."
Bozuntuya vermeyerek konuştum ve ikizlerden birinin bana yine yardımcı olduğunu fark ettim. Genç kıza nasıl biri olduğunu soracaktım ama ikizleri tarif ettirmem, bu kız için büyük sıkıntı olabilirdi. Bu yüzden gülümseyerek kafeden çıktım.
Titreşimde olan telefonumun çalmaya başladı. Ekranında gördüğüm isim karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim ve yolun ortasında durup öylece ekrana bakıyordum. Arayan Drey'di. Sözün bittiği yerdi. Gözlerime inanamadım bu olanaksızdı. Ellerim titriyordu, parmaklarımın arasında yere kayıp düşen telefona bir bakış atmakla yetindim. Sokak duvarına yaslandım derin bir nefes almaya çalıştım ama kalbime bıçak saplanıyor gibi hissettiriyordu. Daha sonra kaldırıma çöktüm ve orada kalkaldım. Telefonun sesi kesilmişti. Oynanan oyun çok büyüktü, içimde bana yabancı olan bir his büyümeye başladı. Pişmanlık. Dreysyan yerine ben ölmeliydim. Benim icin gelmişlerdi o gece. Drey'in ruhu benim için bağışlandı da acaba ben bunu hak edecek ne yapmıştım. Onun saf ve temiz kalbi, içimi ısıtan sıcak gülümsemesi, gözleri.. Onu çok özlüyordum. Keşke hiç onu bulaştırmasaydım. Telefonum yeniden çalmaya başladı bu sefer ekranın üst kısmı kırıldığından kimin aradığını göremiyordum. Açtığımda karşı taraf beni sessizlikle karşıladı. "Alo?" diyerek yeniden karşı tarafı bekledim. Bir süre hiç bir ses gelmedi kapandı sandım telefona bakıp tekrar kulağıma götürüdüğümde bu sefer konuştu.
"BENDE SENİ ÖZLEDİM."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Işıksız (ASKIDA)
Mystère / ThrillerGece miydi karanlık olan yoksa yaşadıklarımız mı daha karanlık siz karar verin. Gizem ve gerilim düzeyinde bir kitapla yeniden burdayım.