Uzattığı eline bir süre bakakalsam da daha sonra sakince elimi uzattım. Beni çekerek pistin ortasına getirdi rüyam da ki gibi yine yüzünü göremiyordum. Belime koyduğu elleri çarpılmış gibi his uyandırdı.
"O-onlar nerdeler?"
"Sessiz ol Ash, onlar için üzülme sakın."
"Nasıl yani! Ne diyorsun sen! Nerdeler dedim! Kimsin sen. Ne istiyosun benden." bağırarak ağlıyordum. Dansı bırakıp oturmuştum yere. Gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Açtığımda arabanın içindeydim Drey vardı ve yine aynı yoldaydık. Beni görünce gülümsedi.
"Uyandın demek uykucu rüyan da Kelvin gibi bir şey mırıldanıyordun. Tuhaf, bizimkinin hayatında birileri mi var?"
"Saçmalama ne zamandan beri uyuyorum."
"Evden seni aldığımdan beri uyuyosun, Ashly?"
"Y-yorgundum. Dalmışım. Gelmedik mi hala?"
Demek ki rüyaydı ama her şey o kadar anlamsız ki. Benden ne istediğini veya ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Onu ben mi çağırdım yoksa hep mi benimleydi? Düşünce yoluyla iletişim kurabiliyoruz. Rüyam da bardakilere zarar verdiği halde bana bir şey yapmamıştı. 2000 parçalık puzzle gibi zordu bu. Anlaşılan oyun yeni başlıyor.
Bara girdiğimiz de artık daha fazla şaşırmadım, alışmıştım galiba. Çünkü rüyam da ki barın aynısıydı. Yeniden oturduğum yere oturunca bana not bıraktığı bardağı gördüm. Elimi hemen cebime attım baktığım da not ordaydı. Kolumda ki morlukta duruyordu. Sanırım rüyalarımla iletişim kuruyordu. Madem oyun istiyordu bende o oyunu oynayacaktım. Öncesinde cesaretimi toplamak için sert bir içki istedim bir kaç yudumdan sonra başım dönmeye başlamıştı. Arka tarafta ki ormanın içinde kamp alanı vardı oraya kadar beni Drey'in götürmesi gerekiyordu, kalabalıkta zor da olsa buldum onu. Biraz söylensede aklım onda değildi beni kamp yapılan yere getirdi gayet güzeldi. Ufak karavanlar içinde kalıyorduk. Drey arabasının arkasında getirdiği sarı karavanı ormanın içlerine doğru getirip park etmişti eşyalarımız valeler tarafından yerleştirilmiş her şey düzenindeydi. Beni bırakıp gitmesini söyledim. Ardından bende oyuna başlayacaktım. Üzerime rahat bir şeyler giydim, saçımı topladım. Karşıma bir ufak ayna aldım ve bir kağıtla kalem. Derin bir nefes aldım. Ben düşünerek sorup, onun yazmasını isteyecektim. Nasıl başlayacaktım bilmiyorum kağıda boş boş bakarken kalem hareketlendi.
Merhaba
Merhaba, ee şey sen Kelvin olmalısın öyle değil mi?
Evet, aynen öyle.
Ne istiyosun?
Bir süre cevap gelmedi. Sanırım olay bu kadar basit değildi. Basit olmasıda saçma olurdu zaten notlarımın arasına Kelvin'in ve siyah adamın aynı kişi olduğunu ekledim evde ki panoya yapıştırıcaktım. Kalem yeniden hareket almıştı.
Çocukluğumu.
Nasıl yani Kelvin, benimle ne alakası var, beni neden seçtin.
Sen benden korkmuyosun Ash, kaybedecek tek şeyin var oda Fia. Aynı benim kaybettiğim tek şey gibi. Çocukluk.
Cevap vermedim. Fia'yı mı istiyordu. Hayır hayır buna izin veremezdim.
Sana ve sevdiklerine zarar vermeyeceğim, sadece gör ve karar ver.
Düşünceleri mi duymuştu yine. Zarar vermeyeceğine göre ne yapmıştı. Küçük kız kardeşim de konuya dahil olunca her şey iyice karışmıştı. Üste çıkmaya çalıştıkça dahada dibe batıyordum.
Bana gör demişti değil mi aynayı elime aldım ve yeniden düşüncelerimi ona yönelttim.
Hadi Kelvin, göster.
Aynada kendimi görüyordum fakat etraf şuan bulunduğum yerle aynı değildi. Eski bir evin içindeydim. Baya bir eski. Aynayı tutarak karavanın içinde dolaştım aynı zamanda karşı tarafta ki odayı inceliyordum. Bir gramafon vardı yanında da bir plak. Ona doğru hareketlendim. Beethoven'ın bir senfonisiydi. Yana döndüğümde elinde ki plakları inceleyen bir çocuk vardı. Onu geriye çekilip izledim. Ayna ufak olduğundan zor görüyordum ama idare ederdi. Biraz sonra kapı sertçe çaldı çocuğun annesi olduğunu düşündüğüm kadın, çocuğun elinde ki plakları hemen kutuya koyarak koltuğun arkasına koydu. Kapı hala sertçe çalıyordu. Sesleri duyuyordum. İçeri giren adamı görünce ufak çocuk ayağa kalktı babası ona değişik İngiliz aksanıyla bir şeyler sordu. Tam çocuk cevap vericekken görüntü gitti. Olayları toplamaya çalışsam da bu gece herhangi başka bir şey olmadığından düşünmemeye karar verdim.
Ertesi sabah her şey çok güzeldi kuşların cıvıldamasıyla uyandım. Bazıları çoktan uyanmıştı bile hemen giyinmeye başladım deniz kenarı olduğu için bikinilerimi de içime giymiştim sonra çantadan mini spor şortumu ve üstünü ayarladım. Spor ayakkabılarımı giyip ve mp3 de alarak karavandan çıktım. Drey dışarıdaydı. El salladım o da bana göz kırptı. Ormanda biraz koşuya ihtiyacım vardı.
Yaklaşık yarım saat müzikle tempolu koştuktan sonra bir göle yaklaştığımı gördüm tempomu biraz arttırarak oraya varınca durdum. Şahane bir yerdi. Gölün karşı tarafında bir ev vardı. Göl o kadar temiz ve güzel görünüyordu ki. Girmemek için kendimi zor tutuyordum. Fakat daha fazla dayanamadım üzerimekileri çıkartıp mp3'ü arasına koyup yavaşça göle girdim. Su ılıktı ve inanılmaz derecede hoştu. Suyun akışıyla beraber daldım biraz diplere indiğimde dibinin gözükmediğini anlaşılan baya derin olduğunu anladım. Sanki yanımdan bir karaltı geçmişti bu durumdan hoşnut olmadığım için tekrar suyun üstüne çıkmak için başımı kaldırdığımda suyun yüzeyi yoktu veya vardı da ben metrelerce uzaktaydım. Tüm hızımla kendimi yukarı doğru ittirerek yüzsem de bir fayda etmiyordu. Ben ilerledikçe yüzey daha fazla uzaklaşıyor ve benim gittikçe nefesim azalıyordu. Bir süre durup etrafıma baktım her yön eşit uzaklıktaydı. Yön kavramım yok olmuştu. Dibe mi gidiyordum yoksa yüzeye mi çıkıyordum anlaşılmıyordu. Nefesim son saniyeleriyle boğuşuyordu. Basınçtan kulaklarım uğulduyordu. Yüzümün morardığına emindim. Her taraf karanlık olmuştu sanki. Aklıma bir fikir geldi ama oda son nefesimi boşa harcıyacaktı.
İçimde tuttuğum havanın birazını dışarı bıraktım bu bile beni zor idare ederken ciğerlerim yanıyordu. Çıkan baloncukların nereye gittiğine baktım. Tam tersime gidiyordu. Anlaşılan bunca zaman dibe gitmekten başka bir şey yapmamıştım. Kalbimin atış sesini duyuyordum. Baloncukların yönünden gitmeye çalıştım ama ayaklarım daha fazla dayanmıyordu. Ciğerlerim kasılıyor nefes almak istiyordu. Daha fazla dayanamadım ve tüm bilincimin kapanmasıyla beraber son kez güneş ışığını görüp kendimi suyun derinliklerine doğru bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Işıksız (ASKIDA)
Mystery / ThrillerGece miydi karanlık olan yoksa yaşadıklarımız mı daha karanlık siz karar verin. Gizem ve gerilim düzeyinde bir kitapla yeniden burdayım.