Kafe

160 12 4
                                    

Okul sınıf her yer duman altında kalmıştı. Buram buram yanık ve duman vardı. Gözlerim yanıyordu dumandan. Hızla alt kata indim herkes gitmişti. Okulun dış kapısının önünde o zamanın idarecileri vardı. Müdür olduğunu düşündüğüm adam hızlı hızlı herkese bir şeyler anlatıyordu.

"Veliler çocuklarını göndermezler bir süre zaten her yer harap oldu ne yapacağımızı bilmiyorum. Yeniden gelmeleri korkunç kimi kaçırdılar bilmiyoruz bile!!"

"Bay White, benim fikrimce bakanlıktan da izin alarak bu olayı gizleyelim bir süre de kapalı kalsın okul.. Herkes için okulun geleceği açısından da hem daha iyi. Öğrenci velileriyle de konuşup bu konu kapattırmalıyız."

"Haklısınız Bayan Jenkins, haklısınız."

Bayan Jenkins mi ? Benim ailemden biri miydi yani ? Uzun yıllardır bu kasaba ve çevresin de olduğumuzu biliyordum fakat bu okulda ailemden birinin görevli olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu. Sanırım görmem gerekenler bitmişti. Sallantıyla yeniden gözlerimi kapadım. Açtığımda ilk geldiğim yer olan sağ tarafta ki koridorun sonundaydım. Ancak tuttuğum kapı kolu yoktu. Sınıf yoktu. Duvarlar boştu. Okul restore edilmiş olmalıydı.

Duvara yaslanarak oturdum yere her şeyi birden göstermesi bana yine Sadece gör ve karar ver demesini hatırlattı. Arada kalanlar tehlikeli ruhlardır. Aklıma okulun son günü yaptığım konuşma gelmişti.

"..Korkunç olan şey ölüler değildir arada kalanlardır. Sizi ziyaret etmedikleri sürece sıkıntı yaratmazlar elbette.."  Sizi ziyaret etmedikleri sürece.. Hayat çok kolaymış gibi bir de bu çıkmıştı. Ben herkesten uzak yaşamımı sürdürürken olan olaylar beni iyice yormuştu. Ne yapacağını bilmiyordum. Birine anlatmam gerekiyordu ancak kiminle konuşacağımı bilmiyordum.

Oturduğum yerden kalktım okuldan çıkıp ilk önce derin bir nefes aldıktan sonra aklıma Drey geldi. Acaba ne yapıyordu? Balo gecesinden bu yana konuşmamıştık. Hemen rehberden adını bulup aradım.

"Hey güzellik nerelerdesin bakalım? "

"Aynıyım hep asıl sen neredesin beni unuttun açıkçası.. her neyse bak ne söylemem gerek sana. "

"Kusura bakma meşguldum canım, evet seni dinliyorum. "

"Burada olmaz buluşmamız gerek." Yaklaşık kırk dakika sonra bir kafede buluştuk. Drey içeri girdiğinde soluk soluğa kalmıştı ne olduğunu sorduğum da yolu bulamadığını söyledi. Daha önceleri bir çok kez geldiğimiz kafeyi bulamaması beni güldürmüştü. Etrafı inceliyorduk biraz sonra garson yanımıza gelip siparişlerimizi aldık. İkimizde nescafeyi severdik ve hep o bana mutsuzken elleriyle nescafe yapardı. Drey'i gerçekten çok seviyordum o Fia'dan sonra ki tek gerçeğimdi. Ona edilen her bir laf bana dokunurdu. Okulda pek görüşmezdik bana genelde soğuk olduğumu söyleyen insanlar hep uzak dururdu. Benim yanımda olan insanlara da aynı gözle bakarlardı bu yüzden Drey her ne kadar yanımda olsada okul hayatımız boyunca onun popülerlik sevgisinden dolayı araya engel girmişti. Balo gecesini her ne kadar hatırlamak istemesem de beni oraya götürmesi onun açısından büyük gelişmeydi.

O gece orada olanlar ise daha sonra öğrendiğim kadarıyla hiç bir şey hatırlamıyormuş. Bu konuları daha fazla içimde tutamayacağım için Drey'i çağırmıştım. Ona bu yaşadıklarımın hepsinden bahsedicektim. Ancak konuya nasıl gireceğimi bilmiyorum.

"Ne düşünüyorsun öyle güzellik? "

"Sana anlatmak istediğim bir konu vardı fakat nasıl başlayacağım konusunda fikrim yok sayılır."

"Ciddi olman beni ürküttü prenses, başla seni dinliyorum. "

"Her şey aslında evimin balkonunda başladı böyle kendi çapımda bir oyun oynuyordum..." Drey'e dikkatlice baktığımda gözlerinin yeşili gitmiş yerine siyah kopkoyu siyah gözler gelmişti. Sesim bir anda kesildi tüm kafe dondu sanki. Sadece ağzını oynatarak gözlerini gözlerimden ayırmadan konuşuyordu. Ama gelen ses..  Korku filmlerindekilerden farkı yoktu. Neden sustuğumu soruyor benden cevap bekliyordu ama kitlenmiştim resmen. Bir anda çok sert bir rüzgar saçlarımı uçurdu ardından bir koku.. nane kokuyordu etraf. Tanıdık bir nefes kokusuydu bu. Konuşmamı istemiyordu ama susamazdım, konuşmam gerekiyordu.

"Drey, o beni takip ediyor. Konuşmama izin vermiyor. "

Yine bir şeyler diyordu duyamıyordum korkutucu bir hal almıştı gözleri. Gözbebeği büyümüş,  gözünün beyazı neredeyse gözükmüyordu. Yerimden kıpırdayamıyordum. Sanki birisi kollarımı ve vücudumu koltuğa sabitlemişti. Nedense bir anda kalkt Drey ve gözlerini benden ayırmadan uzaklaştı. Kulaklarımda ki uğultu onun gitmesiyle azaldı ve yok oldu. Etrafta ki herkes bana bakıyordu. Başım oldukça ağrıyordu daha fazla bu acıya katlanamayacağımı fark ettim ve hesabı Drey'in ödediğini anlayarak kalktım.

Dreyi aradım fakat meşgule veriyordu her seferinde en son 20. Arayışımda telefonunu kapattı ve bir daha gün içinde hiç ulaşamadım.

Merhabalar gecenin bu saatinde yine ben geldim. Multimedya da Dreysyan Glob var iyi okumalar.

Işıksız (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin