Ciğerlerime dolan tüm suyu bir anda dışarı püskürttüm. Burnum havaya hasretle çekebildiği kadar havayı içine çekiyordu. Gözlerimde ki perde yavaş yavaş yok olmuştu. Kendimi yokladım. Etrafıma baktığımda ahşap kulübe tarzı bir evdeydim. Yanan bir şömine de vardı ufak odada. Herhalde ölmüş olamazdım çünkü cennet bu kadar rutubet kokamazdı, İncil öyle demiyordu. Yattığım yerden doğrulup duvara yaslandım. Sırılsıklam olmuştum. En son hatırladığım tek şey kalbimin atarken ki son feryadı ve ölüme bu kadar yaklaşmanın verdiği uykuydu. Drey yokluğumu fark edip beni aramış olmalı, eğer öyleyse ona can borcum var artık. Bana nerden bulduysa bir bayan kıyafeti de giydirmişti eski fakat güzeldi.
Aşağıda ki dış kapı açıldı. Gıcırtısı kulaklarımı kazıyordu sanki ve bir hızla kapandı. Dreydir umarım, diye düşünüyordum. Tok ayak sesleri çıkararak biri merdivenlerden çıkıyordu. Kanepenin kenarına yaslanmıştım. Başımı sağ tarafıma çevirdiğim de çığlık atmamak için zor tuttum kendimi. Ufacık bir erkek çocuğu kanepenin arkasında saklanmış parmağını dudaklarına götürerek sus işareti yapıyordu. Gözlerin de ki korku oldukça ürperticiydi.
İçerinin kapısı kırılırcasına açıldı. Adamlar yada her neyseler, odada bir şey arıyorlardı. Hırsız değildiler. Ne olduklarını bilmiyordum, birisi konuşana kadar.
"Lucifer bu akşam beslenmek istiyor. Uzun zamandır aç, taze olmasını emretti. Yaşlı ve yetişkinleri pas geçin. " diyerek yanındakileri örgütledi.
Lucifer, diğer bir deyimle şeytan. Bizim kasabada ki yaşlı delilerin dedikleri çınladı bir an kulağımda.. Eskiden ruhları çalınan insanların ruhu, Lucifer'a bir ayinle bağışlanırmış bu onu daha fazla ayakta tutuyormuş. Burda ki insanlarda onun emrinde olmalı, yanımda ki küçüğü aradıklarına adım gibi emindim. Aklıma Fia geldi bir an korkmuştum. Birisi koltuğu çektiği anda bir adamla burun buruna geldik ama gözleri bana değil arkama saklanmış ufak çocuğa kitlendi. Kocaman elleriyle çocuğu kaptığı gibi hep birlikte evden çıkıyorlardı. Ancak çocuk çok fazla direniyordu. Beni görmemişlerdi ayağa kalktım ve bırakın onu diye bağırıyordum. Anlaşılan sesimi de duymuyorlardı.
"Lütfen yardım et Ash! " diye bağırıyordu ufak çocuk. Adımı bilmesi tuhaf hissettirdi. Onlar evden çıkınca odada yanlız kalmıştım etrafa baktım ve ikinci şokla karşılaştım. Burası daha önce aynada gördüğüm odaydı. O çocuk ise plaklarla oynayan çocuk. Gerçek zamanda değildim. Kelvin'in evindeydim.
Sadece gör ve karar ver.
Ne yapacağımı bilmiyordum ama bir anlık da olsa gözlerimi sımsıkı kapayıp nefesimi tuttum. Gözlerimi açtığım da kendimi yeniden gölde bulmam beni şaşırtmamıştı. Suya biri daldı hızla bana doğru yüzüyordu ben ise pes etmiştim. Koluyla beni sardı olabilidiğince hızla yukarı çıkıyordu ama başım boynuna düşmüştü. Son gücümle elini sıkıp bana bakmasını sağladım. Nefesimin bittiğini oda fark etmişti. Çenemi tutarak dudaklarımızı birleştirdi ne yaptığını anlamayarak geri itmeye çalıştım ama o bütün havasını bana vermişti. Birazını içime çektim gözlerim dönüyordu. O tekrardan hızlandı ve en sonunda yüzeye çıktık. Delice nefes alıp veriyordum. Korkunç ötesiydi. Tek kolunu belime atarak kıyıya çekti beni ve kucağına alıp çimlere oturttu. Drey değildi, kimdi?
"Teşekkür ederim."
"Önemli değil."
"Kimsiniz, beni nasıl buldunuz?"
Bu soruma gülmüştü. Neden güldüğüne anlam veremedim. Karga sürüsü üstümüzden geçiyordu. Neredeyse her yeri karanlık olacak şekilde kapatmışlardı. Yanımda ki adama bakınca tedirginlik yüzünden okunuyordu. Hemen üzerine siyah uzun kapüşonlu ceketini giydi ve kapüşonu kapatarak hızla uzaklaştı. Neler olup bitiyordu fikrim yok ama beni kurtarmıştı. Arkasından bir süre daha baktım, dönüp bana bakıp karanlık gülümsemesiyle yok oldu. Evet yok oldu. Şaşırmadım. Alışkanlık oldu herhalde üzerimi hızla giyindim ve kampa geri döndüm. Drey beni fark etmişti. Hemen kolumdan tutarak kenara çekti ve neden geciktiğimi sordu. Onun aksine rahatlıkla gezdiğimi söyledim ve biraz daha dinleneceğimi.
Grup toplanmadan önce karavana girip notlarıma bunları da ekledim. Daha fazla düşünmek yorucu olacaktı. Az sonra Drey geldi herkes toparlanıyordu. Eve dönüş vakti yaklaşmıştı. Drey biraz durgundu. Neler olup bittiğini sorduğum da son günlerde birinin rüyalarında onu rahatsız ettiğini söyledi. Fazla üstüne gitmek istemedim. Çünkü bunları duymak istediğime emin değildim. Karmaşa üstüne karmaşa ağır geliyordu daha 17 yaşındaydım.
Yol boyunca gereksiz sohbet ettik. Beni eve bırakırken dikkatli olmamı söyledi. Kapıyı açınca Fia koşarak sarıldı.
"Bıraktığın notu aldım ablacım bende seni çok seviyorum. "
Ona gülümsedim fakat bu sahteydi. Ona not falan bırakmamıştım ki. Çaktırmadan odasına gidip notu buldum kırmızı kalemle yazılmıştı. Ahh ne saçmalıyorum kandı bu.
MERHABA UFAKLIK,
BENDEN BİR PARÇA TAŞIMANA ŞAŞIRMADIM. AYNI BENİM GİBİSİN. HER ZAMAN YANINDAYIM. ŞİMDİLİK BİRAZ İŞİM VAR ÇOK YAKINDA HER ŞEYİMİ ALMAK İÇİN GERİ DÖNECEĞİM.
Koşarak Fia'nın yanına geldim. Ona bunu kimin okuduğunu sordum. Oda annem diye cevapladı. Annemin yanına gittiğimde televizyon izliyordu bizi duymuştu.
"Mmm Ash, okumadım aslında ama ona fark ettirme. Yine onu sevdiğin gibi şeyler zırvalamışsındır diye aklıma gelenleri söyledim. "
İlk kez kızmadım ona. İyiki okumamıştı. Kanı görmesini bile istemezdim. Odama geçip karavanda ayarladığım notları da tek yapıştırdım. Duvarın yarısı notlarla doluydu hepsine bir gizem vardı. Problemi uzun bir gizem. Telefonum titredi. Açıp baktığımda bir mesaj gelmişti.
Gönderen: Bay Winston
İyi günler Ash rahatsız ettim. Fakat bugün okula gelmen gerekiyor.
Sanırım burs teklifi için görüşmeye gideceğim okul hakkında bilgiler gelmişti.
Bir duş alıp az sonra evden çıktım. Yolda giderken Bayan Kendrick kolumu tuttu.
"Geliyolar Ash, senin ve ufak kardeşin için geliyorlaar." A'ları uzatarak söylemesi bile yeterliyken kocaman yeşil gözlerinde de bir derinlik saklıydı.
Hiç bir şey olmamış gibi kolumu bırakıp uzaklaştı. Evet geliyorlardı. Hissetiğim yoğun duygular bunun habercisiydi. Ruhlar. Kaçırılmış ruhlar hesap sormak için dönüyordu. Ama bizim suçumuz neydi?
Okul binası gözüme çarptı. Demir kapısını ittirirken aynı bir korku filmine benzettiim. Yerde uçuşan çalıların çıkardığı sesden başka bir şey yoktu. Okula girdiğimde Bay Winston'un odası gittim ancak yoktu. Müdür yardımcılarına sorduğumda da izinli olup şehir dışına gittiğini söylediler.
"Ash ne oldu bir sıkıntın mı var ?"
"Mmm hayır Bayan Clerk teşekkürler efendim."
Bay Winston okulda yoktu. Ama mesaj atmıştı diye düşünürken telefonuma bir mesaj daha geldi.
Gönderen: Bay XXX
Hoşgeldiniz Bayan Jenkins, lütfen 4. kata gelir misiniz? Göstermek istediğim bir takım şeyler var.Bay XXX mi? Bu neydi ki. Böyle birinin numarası telefonuma kayıtlı bile değil. Geri mesaj atmaya çalıştım fakat hata verdi.
Kelvin XXX
Beynim artık acı çekiyordu resmen. Bu kadar sorun çözülmesi gereken konular. Beynimi deliyordu. Matematikden daha zordu bunlar. Hızla çıktım merdivenleri, aklıma geçen haftalarda yaşadığım olay gelince korkmuştum. 4. Kat tabelası görüldüğüne durdum. Sağa giden koridor duvarı mezunların plakaları doluydu. Sol tarafta ki koridorun sonunda ise.. Cidden orda ne vardı hatırlamakta güçlük çektim. Bir ışık yanıp sönmüş gibi oldu. Usulca sola doğru yürüdüm. Ayaklarımı oldukça yavaş adım attırıyor, az nefes alıyordum. Koridorun sonuna gelmistim sağa dönmem gerekiyor ancak beni neyin beklediğini bilmiyordum. Yavaşca başımı çevirdim. Bir sınıf vardı. Hızla yürüdüm perdeler çekili olmalıydı çünkü içerisi gözükmüyordu. Kapının kulbunu tuttuğum anda sanki sallandı her yer. Başımı çevirip geldiğim yöne bakınca bana doğru ilerleyen onlarca insan vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Işıksız (ASKIDA)
Mystery / ThrillerGece miydi karanlık olan yoksa yaşadıklarımız mı daha karanlık siz karar verin. Gizem ve gerilim düzeyinde bir kitapla yeniden burdayım.