NEFES ALAMIYORDUM.
Bir el ağzımı kapatırken diğer bir el omzumdan tutup sarsarak beni derin uykumdan uyandırmaya
çalışıyordu. Bir kalp atımı süresince aklımdan binlerce çılgın düşünce geçti. O gün gelmişti.
En kötü
kabusum gerçek oluyordu.
Buradalar! Beni götürmeye geldiler!
Gözlerimi kırpıştırıp dehşetle karanlık odaya bakınırken yavaş yavaş babamın yüzünü seçebildim.
Şaşkınlığımdan sıyrılıp sakinleşmeye çalıştım. Babam beni bırakıp geri çekildi ve soğuk bakışlarını üzerime
dikti.
Kalbim hala deli gibi çarparken yatakta doğruldum.
Baba?
Almira. Seni ben uyandırdım.
Ödümü kopardığı için ancak bu kadar özür dileyebiliyordu.
Giyinip kendine çeki düzen vermen gerek, diye devam etti.
Çabucak ve sessizce. Aşağıda, çalışma
odasında buluşalım.
Gözlerimin kocaman açıldığını hissettim ama bir an bile tereddüt etmeden cevap verdim. Kabul
edilebilir tek cevap vardı zaten. Tabii efendim. Hemen. Ben kardeşini uyandıracağım.
Babam kapıya yönelince yataktan fırladım.
Eva mı ? diye haykırdım. Onu ne yapacaksın ki? Şşşt, diye payladı babam beni. Hemen hazırlan. Ve
unutma, sessiz olacaksın. Anneni uyandırma.
Tek kelime daha etmeden kapıyı kapadı ve beni şaşkın gözlerle orada bıraktı. Az önce biraz yatışan
endişem yeniden kabarmaya başlamıştı. Babam Eva'yı ne yapacaktı? Gecenin bir saati beni uyandırması
Druidlerle ilgili bir durum olduğu anlamına geliyordu. Eva'nın bununla bir alakası yoktu ki. Teknik
olarak artık benim de alakam yoktu çünkü bu yaz sergilediğim uygunsuz davranışlarımdan dolayı belirsiz
bir süre boyunca cezalıydım. Yoksa bütün bunlar onunla ilgili miydi? Yoksa beni bir rehabilitasyon
merkezine gönderecekler ve Eva benim yerimi mi alacaktı?
Bir an dünya etrafımda delicesine dönmeye başladı. Ayakta durabilmek için yatağımın kenarına
tutundum. Rehabilitasyon merkezleri. Benim gibi genç Druidler için kabus dolu yerler. Vampirlerle çok
yakınlaşanların nerede hata yaptıklarını öğrenmeleri için götürüldüğü gizemli mekanlar. Orada olup bitenler
tam bir muammaydı ve öğrenmeye hiç de hevesli değildim. Rehabilitasyon kesin beyin yıkama nın kibarca
söylenişiydi. Rehabilitasyon merkezinden dönen tek bir kişi görmüştüm ve o da döndüğünde hiç kendinde
sayılmazdı. Zombileri andıran bir havası vardı. Onu bu hale getirmek için neler yapmış olabileceklerini
düşünmek dahi istemiyordum.
Babamın acele etmemi söyleyen sesi beynimde yankılandı. Korkularımdan sıyrılmaya çalıştım.
Babamın
diğer uyarısını da dikkate alarak sessiz olmaya özellikle dikkat ettim. Annemin uykusu çok hafifti. Önceden
olsa işlerine bir şey demezdi ama son zamanlarda kocasının ve kızının işverenlerine karşı pek
dostça duygular beslemiyordu. Kızgın Druid adamlar geçen ay beni annemlerin kapısına bıraktığından beri
evimiz bir esir kampından farksızdı. Annemle babam korkunç kavgalar ediyor, kız kardeşim Eva ile ben
parmak uçlarımızda sessizce dolanıyorduk.
Eva.
Babamın Eva 'yla ne işi vardı?
Hazırlanırken bu soru aklımı kurcalayıp durdu. Kendine çeki düzen vermen gerek, derken neyi kastettiğini
biliyordum. Üstüme bir kot ve tişört geçirmem söz konusu değildi. Gri bir pantolonla beyaz bir gömlek
seçtim. Üstüme giydiğim koyu kırmızı renkli hırkamı belimde siyah bir kemerle düzgünce bağladım.
Vazgeçmediğim tek takı, boynumdan hiç çıkarmadığım küçük bir altın melekti.
Saçlarıma gelince, işte o konuda biraz sıkıntım vardı. Sadece iki saatlik uykudan sonra bile her biri başka
yöne gitmişti.
Elimden geldiğince yatıştırmaya çabaladığım saçlarımı kalın bir sprey tabakasıyla zapt
etmeye çalıştım ve bir süreliğine idare etmesini umdum. Yüzüme sürdüğüm hafif pudra dışında makyaj
yapmadım. Başka bir şey yapacak zamanım da kalmamıştı zaten.
Bütün bunlar altı dakikamı aldı, ki kişisel rekorumu kırmış bile olabilirdim. Annemi uyandırmamak için
merdivenlerden de sessizce indim. Oturma odası karanlıktı, babamın çalışma odasının pek sessiz
kapanmayan kapısından ışık sızıyordu. Bunu bir davet kabul edip kapıyı açtım ve içeri süzüldüm. Ben
girince içerideki fısıltılar kesildi. Babam beni tepeden tırnağa süzüp görüntümü onayladığını, en iyi bildiği
yolla gösterdi:
Beni eleştirmeyerek.
Almira, dedi babam sertçe. Emir'i tanıyorsundur.
Tüyler ürpertici druid hatırladığım kadar sert ve zayıf görüntüsüyle, kollarını kavuşturmuş, pencerenin
kenarında duruyordu. Son zamanlarda Emir ile epey zaman geçirsem de arkadaş olduğumuzu
söyleyemezdim. Özellikle de bazı davranışlarım yüzünden onun da benimle birlikte bir tür vampir ev hapsine çarptırıldığını göz önünde bulundurursak.
Gerçi bana öfkeliyse de bunu belli etmiyordu. Yüzünde
kesin bir iş ciddiyetiyle başını sallayarak beni kibarca selamladı.
Yanında üç erkek druid daha vardı. Tanıştığımızda adlarının Pars, Yağız, Ferit
olduğunu öğrendim. Pars ve yağız babamla Emir'in yaşındaydı.
Daha genç olan ferit ise yirmilerinin ortasındaydı ve bir sehpanın üzerinde dövme gereçlerini hazırlıyordu. Hepsinin üzerinde de
benimkiler gibi iddiasız renklerde ve rahat iş giysileri vardı. Amacımız dikkat çekmeden iyi görünmekti.
Druidler yüzyıllardan beri, insanların başka dünyalar olabileceğini hayal etmesinden çok daha önceden
beri, Siyah Giyen Adamlar filminden fırlamış gibi dolaşırdı. Işık doğru açıyla vurduğunda her Druid
yüzünde benimki gibi küçük bir dövme olduğunu görürdünüz.
Endişem iyice arttı. Bir tür sorguya mı çekilecektim? Yarı vampir bir kıza yardım ettim diye sadakatimin
sarsılıp sarsılmadığını mı ölçmeye çalışacaklardı? Kollarımı göğsümde kavuşturup olabildiğince tarafsız bir
ifade takındım, kendinden emin ve soğukkanlı görünmeye gayret ettim. Hala davamı savunmak için bir
şansım varsa sağlam bir savunma yapmaya kararlıydım.
Kimse tek kelime edemeden Eva içeri girdi. Kapıyı arkasından kapatıp kocaman gözlerle ve dehşetle
etrafına bakındı. Babamın evimize sonradan eklediği çalışma odası çok büyük olduğundan rahatça birçok
kişiyi misafir edebiliyordu. Kardeşim içeri girer girmez, çok gerildiğini ve kendini tuzağa düşmüş
hissettiğini anladım. Göz göze geldiğimizde onu sessizce, bakışlarımla avutmaya çalıştım. îşe yaramış
olmalı ki biraz sakinleşerek yanıma geldi.
Eva, dedi babam. Kızının adını bilerek havada asılı bırakmasından, hayalkırıklığına uğradığını anlamıştık.
Nedenini kolayca tahmin ettim. Eva'nın üzerinde bir kot pantolonla eski bir sweatshirt vardı ve kahverengi
saçlarını gevşekçe iki örgü yapmıştı. Başka birinin standartlarına göre düzgün görünse de babamın
standartlarına göre kesinlikle değildi. Kardeşimin korkusunu hissedince daha dik durup koruyucu bir tavır takınmaya çalıştım. Babam kardeşimin yeterince aşağılandığına emin olduktan sonra eva'yı diğerleriyle
tanıştırdı. Emir onu da aynı şekilde kibar bir baş selamıyla karşıladıktan sonra babama döndü.
Anlamadım Barlas, dedi.
Hangisini kullanacaksın?
Sorun da bu, dedi babam.
Eva'yı istediler ama hazır olduğundan emin değilim. Daha doğrusu, hazır
olmadığını biliyorum. Sadece temel eğitimden geçti. Ama Almira son... deneyimleri... göz önüne
alınırsa...
Beynim hemen parçaları bir araya getirmeye başladı. Öncelikle ve en önemlisi rehabilitasyon merkezine
gönderilmeyecektim. En azından şimdilik. Durum başkaydı. Önceki şüphem doğruydu. Yeni bir görev vardı
ve biri Eva'yı kullanmaya karar vermişti çünkü o ailedeki diğer herkesin aksine druidlere henüz ihanet
etmemişti. Babam, onun sadece temel eğitim aldığını söylerken haklıydı. İşlerimizi miras yoluyla
devralırdık ve ben yıllar önce Demir Ailesi'nin sıradaki Druid olarak seçilmiştim. Ablam Mina görevi
bana devretmişti. Şimdi uzakta, üniversitedeydi ve yaşça fazla büyüktü. Bana bir şey olursa diye bir trafik
kazası veya vampir ısırığı gibi babam yedek olarak Eva'yı yetiştiriyordu.
Ne diyeceğimi bilmeden öne çıktım. Emin olduğum tek şey, Eva'yı Druidlerin planlarına alet
etmeyeceğimdi. Onun güvenliği için, rehabilitasyon merkezine gitmekten bile daha çok endişeleniyordum,
ki rehabilitasyon merkezi ödümü koparıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARPIŞMA
Teen FictionAlmira Demir. O bir Druid. Ve vampirlerden nefret ederek yetişmiş bir genç kız. Üstelik Druidler onun üzerinde son derece büyük baskı oluşturuyorlar. Büyüyle uğraşarak insanların dünyasıyla vampirlerinki arasında köprü görevi gören, vampirlerin sır...