Hayır, dedi Barın şaşırtıcı bir kararlılıkla.
Onu son gördüğümde sessiz ve çekingendi ama Emma'ya yük olacağı düşüncesiyle gözleri kocaman olmuştu.
Sen Ayla ile kalıp onun güvenliğini sağlamalısın.
Benim yanımda Mirza var.
Ayrıca kimse burada olduğumu bilmiyor.
Bir şey olmayacak. Emma'nın gözlerindeki bakış, şüphelerini yansıtıyordu.
Bana kalırsa Kraliçe Ayla'yı veya Barın'ı ondan daha iyi koruyabilecek birinin olmadığına inanıyordu. Genç Kraliçenin etrafında bir koruma ordusu olduğundan bu düşünce çok şey anlatıyordu.
Ama Emma aynı anda her yerde olamayacağından bir seçim yapmalıydı.
Onun sözleri üzerine dikkatimi Barın'a çevirdim.
Ne oldu? diye sordum.
Yaralandın mı? Bir saldırıdan bahsettiklerini duyduk ama doğrulayan olmadı.
Odada ağır bir duraksama oldu.
Alp ile benim dışımda herkes gergin görünüyordu.
Tamam, biz de gergindik ama başka nedenlerden.
Ben iyiyim, dedi Alp sert bakışlarını Emma’dan ayırarak.
Evet, bir saldırı oldu ama hiçbirimiz yaralanmadık.
Yani ciddi anlamda.
Moroi daha doğrusu Moroi tetikçileri bize saldırdığında bir kraliyet yemeğindeydik.
Ayla, yani Kraliçe’ye saldıracakmış gibi yapıp bana geldiler.
Barın duraksayıp gözlerini indirdi. Uzun, kıvırcık, kahverengi saçları önüne düştü.
Ama kurtuldum ve gardiyanlar onların etrafını sardı.
Barın'da daha önceden hatırladığım gergin bir enerji vardı.
Aslında şirindi ve onu tam da olduğu gibi, yani utangaç bir genç kız gibi gösteriyordu.
Ama hepsinin yakalandığından emin değiliz, bu yüzden de saraydan uzak durmalıyız, diye açıkladı Mirza.
Alp ve benimle konuşurken de Barın'a karşı koruyucu tavrını sürdürüyordu. Korumakla görevli olduğu kıza yan bakacaklara meydan okuyordu adeta. Hainlerin aramızda hangi rütbelerde olduğunu da bilmiyoruz.
Bu nedenle, güvenlikten emin olana kadar hepimiz buradayız. Umarım uzun sürmez, dedi Alp.
Ona uyarı dolu bir bakış fırlattığımda Alp söylediklerinin kaba algılanabileceğini fark etti.
Demek istediğim, burası çok güneşli olduğundan belki sizin için çok eğlenceli değildir.
Ama güvenli, dedi Mirza.
Önemli olan da bu.
Atilla Ediz'e döndü.
Barın'ın geçmişinden veya saldırıdan artık bahsedilmiyordu. Baba oğulun bildiğine göre, Barın ve Mirza önemli ve soylu Moroi’ların gözünden düşmüştü ve şu an orada sürgündeydi.
İki Moroi da Barın'ın aslında kim olduğunu bilmiyordu ve Druidlerin ona sadece Zeyd Axel sayesinde yardım ettiğini sanıyorlardı. Atilla kendi seçtiği sürgünü yaşıyor olsa da kazara Kraliçe’nin kardeşinin burada tutulduğunu ağzımızdan kaçırıp onu riske atamazdık.
Mirza, yaşlı Moroi’a baktı.
Burada hiç Strigoi olmadığını söylemiştin, değil mi?
Atilla düşüncelere gömülürken gözleri daldı.
Yok. Ama Strigoi’lardan daha kötü şeyler var.
Ediz inledi.
Baba, lütfen. Yine başlama.
Emma ile Mirza anında ayağa fırladı. Silahlarının çekmemeleri tamamen şans eseriydi.
Sen neden bahsediyorsun? diye sordu Emma.
Diğer tehlikeler neler? diye sordu Mirza çelik gibi bir sesle.
Ediz kıpkırmızı olmuştu.
Hiçbir şey... Lütfen.
Babam sadece hayal görüyor, hepsi bu.
Hayal mi? diye sordu Atilla gözlerini kısıp oğluna bakarak.
Kuzeninin ölümü de mi hayaldi? Saraydaki yüksek rütbelilerin, Maya'nın öcünü almaması da mı hayal?
Aklıma hemen Alp ile arabada yaptığımız konuşma geldi.
Atilla'ya rahatlatıcı olduğunu umut ettiğim bir ifadeyle baktım.
Maya yeğeninizdi, değil mi?
Ona tam olarak ne oldu efendim? Öldürüldü, dedi Atilla.
Keskin bir duraksama oldu.
Vampir avcıları tarafından. Affedersiniz, kim tarafından? diye sordum.
Herhalde yanlış duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARPIŞMA
Teen FictionAlmira Demir. O bir Druid. Ve vampirlerden nefret ederek yetişmiş bir genç kız. Üstelik Druidler onun üzerinde son derece büyük baskı oluşturuyorlar. Büyüyle uğraşarak insanların dünyasıyla vampirlerinki arasında köprü görevi gören, vampirlerin sır...