Olaylardan sonra davranışlarım hakkında bir komiteyle
konuştum, dedim. Neden öyle davrandığımı anladıklarını sanıyorum.
Neye ihtiyacınız varsa yapabilecek
beceriye sahibim. Kardeşimden çok daha hazırım.
Gerçek dünyada deneyimim var.
Bu işin her detayını
biliyorum.
Hafızam beni yanıltmıyorsa gerçek dünyadaki deneyimin biraz fazlaydı, dedi Emir ters ters.
Neden öyle davrandığını ben bir kez daha duymak isterim açıkçası, dedi Yağız parmaklarıyla neden öyle
davrandığını tırnak içine alarak.
Ben de yeterince eğitim almamış bir kızı işin içine sokmaya meraklı
değilim ama bir vampir suçuna iştirak etmiş birinin beceri sahibi olduğuna inanmak da açıkçası benim için o
kadar kolay değil. Parmaklarıyla yine hayali tırnak işaretleri yaptı.
Öfkemi gizleyerek gülümsedim. Gerçek duygularımı göstermek işime yaramazdı. Anlıyorum efendim.
Ama Emma Gianna işlediği öne sürülen suçtan sonunda aklandı. Bu nedenle teknik olarak bir suça iştirak
etmedim.
Davranışlarım gerçek katili bulmaya yardım etme amaçlıydı.
Öyle bile olsa, onun o sırada masum olduğunu ne sen biliyordun ne biz, dedi.
Haklısınız, dedim.
Ama ben onun masum olduğuna inanıyordum.
Yağız homurdandı. Sorun da bu zaten. Kendi hayali teorilerinin peşinden gideceğine Druidler in sana
söylediğine inanmalıydın.
En azından topladığın delilleri üstlerine götürmeliydin.
Delil mi? Emma'nın doğruyu söylediğine inanmamı ve ona yardım etmemi sağlayan şeyin deliller
olmadığını nasıl açıklayabilirdim ki? Bunu asla anlamazlardı. Hepimiz Emma'nın sırf yarı vampir olması
yüzünden kötü olduğuna inanmak üzere yetiştirilmiştik.
Onda dürüst bir yan gördüğümü söylemek davama
yardım etmeyecekti.
Emma'ya yardım etmem için başka bir vampirin bana şantaj yaptığını söylemek işleri
daha beter çıkmaza sokardı. Druidlerin kabul edebileceği tek bir açıklama vardı.
Ben... kimseye söylemedim çünkü başarının sadece bana ait olmasını istiyordum. Olayı çözersem terfi
edebileceğimi ve daha iyi bir göreve getirileceğimi umdum.
Göz göre göre yalan söyleyebilmek için gerçekten çok uğraşmıştım. Böyle bir itirafta bulunduğum için
kendimi çok küçük düşmüş hissediyordum. Sanki hırslarım yüzünden böyle aşırı davranışlarda bulunmuşum
gibi yapmıştım! Kendimi ikiyüzlü ve sığ hissediyordum. Ama tam düşündüğüm gibi, diğer Druidleri ikna
edecek tek açıklama buydu.
Pars homurdandı. Yolundan şaşmış. Bu yaşta beklenmeyecek bir şey değil.
Diğer adamlar, babam dahil, bana küçümseyen gözlerle baktı. Sadece Emir şüpheli görünüyordu.
Sonuçta onlardan daha fazla fiyaskoya tanık olmuştu.
Babam diğerlerine bakıp başka yorum bekledi. Kimse bir şey demeyince omuz silkti. O halde, kimsenin
itirazı yoksa Almira'yı kullanmamızı öneririm. Ona ne için ihtiyacınız olduğunu da anlamış değilim ama...
Sesinde ona henüz yeterince bilgi verilmediği için suçlayıcı bir ton vardı. Barlas Demir meselenin dışında
bırakılmaktan hiç hoşlanmazdı.
Büyük kızı kullanmak benim için sorun değil, dedi yağız. Ama diğerleri gelince itiraz etmeleri
ihtimaline karşı küçük kızı buralarda tut. Bize kaç kişinin daha katılacağını merak ettim. Sonuçta babamın
çalışma odası da stadyum değildi. Ayrıca ne kadar çok insan gelirse mesele o kadar önemli demekti.
Görevin ne olabileceğini düşünürken kanımın çekildiğini hissettim. Druidlerin büyük felaketlerin
üstesinden bir iki kişiyle geldiklerini görmüştüm. Bu kadar kişi gerektiren işin büyüklüğünü tahmin bile
edemiyordum.
Ferit ilk kez konuştu.
Ne yapmamı istiyorsun? Almira'ya yeniden dövme yap, dedi Emir kararlı bir
sesle. Göreve gitmeyecek olsa bile büyülerin güçlenmesinden zarar gelmez. Eva'yla ne yapacağımızı daha
bilmiyoruz, ona şimdiden dövme yapmayalım.
Gözlerim kardeşimin lekesiz ve solgun yanaklarına kaydı. Evet. Orada bir melek figürü olmadıkça özgürdü.
Dövme teninize bir kez işlendi mi dönüşü yoktu. Artık Druidlere aitsiniz demekti.
Bu gerçekle daha geçen yıl tanışmıştım. Büyürken böyle olacağını hiç ama hiç anlamamıştım. Babam
küçüklüğümden beri görevimizin ne kadar doğru olduğuna dair beynimi yıkamıştı. Doğruluğuna hala
inanıyordum gerçi. Ama keşke babam bu amaca hayatımın ne kadar büyük bir bölümünü adamam
gerekeceğinden de bahsetmiş olsaydı.
Ferit babamın çalışma odasının uzak bir köşesine katlanır bir masa kurmuştu. Masaya hafifçe vurup
bana dostça gülümsedi.
Zıpla bakalım, dedi bana. Biletin burada.
Yağız ona onaylamayan bir bakış fırlattı. Lütfen. Bu ritüele biraz saygı gösterebilirsin Ferit.
Ferit omuz silkmekle yetinip uzanmama yardım etti. Gülümsemesine karşılık vermek istesem de
diğerlerinden çok korkuyordum. Minnettarlığımın gözlerimden okunabildiğim umdum. Ferit beni
anladığını söylercesine bir kez daha gülümsedi. Başımı çevirip Yağız'ın bir sehpanın üzerine siyah bir
çantayı dikkatlice yerleştirmesini izledim. Diğer Druidler onun etrafında toplanıp ellerini önlerinde
kenetledi. Adamın kutsal gizemleri yorumlayan bir keşiş olduğunu tahmin ettim. Druidlerin yaptığı çoğu
şey kadim güce dayanırdı ama birkaç işlem için ilahi yardıma ihtiyaç duyardık. Sonuçta ana misyonumuz olan insanlığı korumak, vampirlerin doğal olmadığı ve Tanrı'nın planına karşı geldikleri inancına dayanıyordu.
Bu nedenle de tefsirci keşişler bizim rahiplerimiz bizim adamlarımızla beraber çalışıyordu.
Yüce Tanrım, dedi adam gözlerini kapayarak. Bu iksirleri kutsa. Üzerlerindeki kötülük izlerini al ki
hayat veren güçleri biz kullarının üzerinde ışıl ışıl parlasın.
Çantayı açıp her biri koyu kırmızı bir sıvıyla dolu dört küçük şişe çıkardı. Her birinin üzerinde, bir şeyler
yazılı etiketler vardı.
Yağız titremeyen eli ve usta gözünün kararıyla bu şişelerden daha büyük bir şişeye
belirli bir miktarda sıvı döktü. Dört şişeyi de kullanınca küçük bir paket toz çıkarıp karışımın içine boşalttı.
Havada hafif bir titreşim hissettim. Şişenin içindekiler altın rengine döndü. Yağız şişeyi, elinde iğneyle
hazır bekleyen Ferit'e uzattı. İşin tören kısmı bitince herkes rahatladı.
İtaatkar bir şekilde dönüp yanağımı uzattım. Ferit'in gölgesi üzerime düştü.
Biraz acıyacak ama ilk
yaptırdığın zamanki kadar değil. Sadece biraz rötuş, diye açıkladı nazikçe.
Biliyorum, dedim.
Daha önce de dövmem yenilenmişti. Teşekkürler.
İğne tenime batarken irkilmemeye çalıştım. Gerçekten acıdı ama Ferit'in dediği doğruydu, sonuçta
yeni bir dövme yapmıyordu. Sadece tenime az miktarda mürekkep enjekte ederek dövmemin gücünü
canlandırıyordu. Bunu iyiye işaret olarak algıladım. Eva hala tehlikeden tamamen kurtulmamış olabilirdi
ama beni bir rehabilitasyon merkezine götürmeyi planlasalardı dövmemi yenilemeye zahmet etmezlerdi.
Hazır beklerken, bize neler olduğunu anlatabilir misin? diye sordu babam. Tek bildiğim genç bir kıza
ihtiyaç duyduğunuz. Bunu sıradan birinden bahseder gibi söylemişti. İçimde babama karşı yükselen öfke
dalgasını bastırmaya çalıştım. Evet, onun için herhangi bir genç kızdan farkımız yoktu.
Emir'in Bir sorunumuz var, dediğini duydum. Sonunda bazı cevaplar alabilecektim. Moroilerle ilgili.
Rahat bir nefes verdim. Bu, Strigoi'larla sorun yaşamaktan çok daha iyiydi. Druidlerin karşılaştığı
sorunlar daima iki vampir ırkından biriyle ilgili olurdu ve ben yaşayan, öldürmeyen grubu kesinlikle tercih
ederdim. Moroi'lar çoğu zaman insan gibi görünüyor, bizim gibi yaşayıp bizim gibi ölüyordu. Strigoi'lar ise
doğanın sapkın yaratıklarıydı. Kana susamış, yaşayan ölülerdi onlar. Ya bir Strigoi'un zorla kanlarını içmesi
ya da bir Moroi'nin kasten kanlarını içerek onları öldürmesi sonucu vampir olurlardı.
Strigoi'lerle aranızda sorun çıkmışsa mutlaka birileri ölecek demekti.
Bu gece Druidlere ihtiyaç duyulmasını sağlayacak ne tür bir olay çıkmıştı acaba? Olası senaryoları
kafamda sıraladım. Sivri dişli birini gören bir insan, kaçıp insan arasına karışmış bir besleyici, insan
doktorlar tarafından tedavi edilen bir Moroi... Bunlar biz Druidlerin sık karşılaştığı sorunlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARPIŞMA
Teen FictionAlmira Demir. O bir Druid. Ve vampirlerden nefret ederek yetişmiş bir genç kız. Üstelik Druidler onun üzerinde son derece büyük baskı oluşturuyorlar. Büyüyle uğraşarak insanların dünyasıyla vampirlerinki arasında köprü görevi gören, vampirlerin sır...