Yolculuğun başlarında iki kız da kendi alemlerindeydiler. Astasya biran önce ormana gitmek isterken Liyatta mecbur bırakıldığı bu yolculuğun öfkesini sindirmeye çalışıyordu. İkisi de birbirleriyle muhatap olmamak için yüzlerini pencerelere yapıştırmışlardı deyim yerindeyse. Araba orman yolundan kasabaya doğru ilerliyordu ve arabanın içinin aksine dışında oldukça güzel bir hava vardı. Kasabaya vardıklarında pazar yeri kurulduğunu gördüler. Pazara giden ve gelenler yüzünden yollar normalden kalabalık olduğu için arabaları zaman zaman yavaşlayarak veya duraksayarak ilerledi. Onlar geçerken tüm kasaba araçtakiler hakkında konuşmaya başlamıştı bile.
Yuşhakov öldüğünden beri yönetim Alendurov'un eşi olması dolayısıyla Desa'ya geçmişti otomatikman. Bu halkın genelini sevindirse de Yuşhakov'un taraftarları da yok değildi. Desa ve kızlarının cadı olduğuna dair söylentiler çıkarıyor ve Vikonluk hakkının Yuşhakov'un çocuklarından çalındığını iddia ediyorlardı. Araba dar sokaklardan birinden geçerken aniden durmak zorunda kaldığında kızlar yine sıradan bir tıkanıklık zannedip beklemeye başlamışlardı ki dışarda bağırışlar duydular ama hemen sonra araba yeniden hareket etti.
''Nihayet!'' dedi dişlerinin arasından Astasya kendi kendine konuşur gibi. Liyatta ona yan yan baktı ama bir şey demedi. Ormanda 3 gün geçirme fikri zaten yeterince kötüyken bu 3 günü Astasya ve onun yabanıl ailesiyle geçirmek çok daha kötüydü genç kız için. Ancak annesi ona Lumnira ile görüşme garantisi vermişti. Liyatta'nın da Astasya gibi kendine has yetenekleri vardı ve Lumnira ile görüşerek kendine dair yeni bir şeyler öğrenebileceğini söylemişti Desa. Liyatta Lumnira'yı çok merak ediyor ve o tuhaf orman kadınından ne öğrenebileceğini bilmek istiyordu.
Araba sanki daha hızlı ilerliyor gibiydi. Kasabadan çıkmış, ormanla çevrili ana yolda hızını artırmıştı sürücü. Astasya bu duruma sevinmiş, Anuşka ve Vitoli'ye kavuşma hevesiyle keyfi biraz daha yerine gelmişti. İki kızın da kendine has düşünceleri onları oyalarken araba birden dönmemesi gereken bir sapaktan döndü ve başka bir yola girdi. Astasya o sırada düşüncelere dalıp gitmişti ama yolun yanlış olduğunu anlaması uzun sürmedi. Kafasını küçük pencereden uzatıp dışarı baktığında gerçekten bir şeylerin yanlış olduğunu anladı. Bu kez kafasını sürücü koltuğuna uzattı ama adamı tam göremiyordu.
''Hey! Yovan! Hey!'' diye seslendi ama adam ne ses verdi ne de arabayı yavaşlattı. Kafasını içeri soktu ve kendisine şaşkınlıkla bakan Liyatta'ya,
''Bu normal değil! Yanlış yöne gidiyoruz! Bu adam yolu biliyordu oysa.'' Dedi veryansın edercesine. Liyatta'nın gözleri daha fazla açıldı.
''Emin misin yanlış yön olduğuna?'' dedi inanmaz gibi.
''Elbette eminim! Bu daha dar bir yol.'' Liyatta ne diyeceğini bilemezken Astasya tekrar kafasını uzattı ve arabanın yine yoldan ayrılıp daha dar bir patikaya girdiğini gördü. Yolculuk giderek tuhaflaşıyordu.
''Liyatta bizi başka bir yere götürüyor bu adam.''
''İyi de nereye götürebilir ki? Hem bize neden kötülük etmek istesin ki?''
''Bebekken kendi ağabeyi tarafından ormanda ölüme terk edilmiş birine mi soruyorsun bunu? Bize birçok kişi kötülük etmek isteyebilir!'' Astasya'nın söyledikleri Liyatta'nın yüzünde garip bir ifade belirmesine sebep oldu. Hemen sonra ablasının haklı olabileceğini kavradı ve panikledi.
''Bizi kaçırıyor mu yani? Aman tanrım!'' deyip ufak bir çığlık atmıştı ki araba sarsılarak durdu. İki genç kız birbirlerine kaygıyla bakarlarken Astasya,
![](https://img.wattpad.com/cover/50689305-288-k765226.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTASYA 2 / ATEŞ ÇİÇEĞİ
Fantasy2. KİTABIN YAZIMINA ŞİMDİLİK ARA VERDİM. TEKRAR BAŞLADIĞIMDA DUYURU YAPARIM. Bir gece vakti küçük bir bebek ormana bırakıldı. Ölsün diye götürüldüğü orman ona kıyamadı. Mavi gözleri safirler kadar parlak, Kızıl saçları alev alev yanacaktı. Eşsiz bi...