Atların sırtında ve rehberliğinde ormandan çıkan iki kız kardeş, konağa dönmekle ormandaki eve gitmek arasında fikir ayrılığı yaşasalar da Astasya, Anuşka'yı görmeden konağa dönmemekte ısrarcı olmuştu. Sadece bir geceliğine bile olsa annesini görmeye ihtiyacı vardı. Üstelik tüm çete üyeleri kaçmış ve ortadan kaybolmuşlardı. Oysa Liyatta araba konağa dönmezse annelerinin endişeleneceğini düşünüyor, hatta arabacıya ne olduğunu da bilmediklerinden konağa dönüp başlarına gelenleri annelerine anlatmalarının elzem olduğunu savunuyordu.
''Akşam olmadan ormandaki eve gideceğiz, Anuşka'yı göreceğim ve ertesi gün Vitoli bizi konağa götürebilir. Kasabaya tek başımıza girmek güvenli olmayabilir, çevreye dağılan o adamlar yine karşımıza çıkarsa?'' Yol ayrımında münakaşa ediyorlardı ve Astasya konuşurken sürekli sağa sola bakıyordu gelen giden var mı diye. Liyatta kasaba tarafına bakıp,
''Karşımıza çıkarlarsa güçlerimizi kullanırız. Tıpkı dem-''
''Hayır! Onları ulu orta her yerde kullanamayız, bunu düşünme bile!'' Astasya bir orman yolunda yalnız olmalarına rağmen sesini alçalttı ve,
''Cadı diye yakalanıp, öldürülmek mi istiyorsun sen?'' Liyatta kararsız bir ifadeyle süslediği birkaç saniyeden sonra teslim olur gibi nefes savurdu.
''Peki! Hadi o halde gidelim ormana ama çabuk olalım. Burada kalmak istemiyorum daha fazla. Her an birileri bizi bulabilir.''
''Kimsenin sana zarar vermesine izin vermem. Cadı, diye yakalanacak bile olsam.'' Liyatta'nın ifadesi ablasının sözleriyle yumuşarken Astasya ekledi,
''Tabii böyle sevimli ve uslu bir kız olmaya devam ettiğin sürece sevgili kardeşim.'' Kızıl saçlı kız kıkırdarken Liyatta sahte bir huysuzlukla suratını astı.
''Seninle uğraşmaktan daha eğlenceli bir şey yoktu, ne yapabilirdim başka?'' Astasya atının yönünü Orman evine giden yola çevirirken kız kardeşine yan yan bakıp,
Ağaçlara tırmanmayı deneyebilirsin. İnan bana çok daha eğlenceli.'' deyip göz kırptı.
''Aman aman kalsın, ayaklarımın toprağa değmesini tercih ederim.'' Astasya atını sürerken Liyatta da onu takip etti. Ablası hızlanmadan önce son kez döndü ve,
''Hep güvende kalmaya çalışırsan asla gerçekten yaşamış sayılmazsın. Dünya korunaklı ve süslü hapishanelerden çok daha geniş ve güzel bana kalırsa.''
''Nerden biliyorsun ki, bu bölgenin dışına bile çıkmadın?'' Liyatta eski bilmiş tavrına bürünmüştü. Astasya alınganlık yapmadı.
''Evet ve bunun bir kayıp olduğunu hissediyorum. O yüzden görebileceğim her yeri görüp, deneyebileceğim her şeyi denemek istiyorum. Ama önce hızlanıp orman evine varmalıyız. Hadi! Deh!'' Genç kız atını harekete geçirdi ve hızlanması için telkinde bulundu. İki at peş peşe orman evine doğru ilerlerken genç kızların saçları özgürce dalgalanıyordu.
Astasya beraberinde Liyatta'yla köprüden geçtiğinde hayatının en güzel günlerini geçirdiği ev de açıklığın ortasında belirdi.
''Bu nasıl oluyor anlamıyorum. Aniden nasıl ortaya çıkıyor?'' Liyatta, evin derenin diğer tarafından görünmeyip, derenin bu tarafına geçince aniden vücut bulmasına şaşkınlık ve hayranlıkla baktı tekrar. Astasya ona bilmiş şekilde sırıttı.
''Ormanın korumasıyla oluyor. Sadece davet edilenler için görünür.''
''İlk gördüğümde de çok şaşırmıştım.'' Liyatta evi ilk kez Yuşhakov'un öldürüldüğü gün görmüştü. O gün daha çok şaşırmıştı tabii ama şimdi de aynı olayın tekrarlanması yine biraz şaşkınlık yaratmıştı genç kızda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTASYA 2 / ATEŞ ÇİÇEĞİ
Fantasía2. KİTABIN YAZIMINA ŞİMDİLİK ARA VERDİM. TEKRAR BAŞLADIĞIMDA DUYURU YAPARIM. Bir gece vakti küçük bir bebek ormana bırakıldı. Ölsün diye götürüldüğü orman ona kıyamadı. Mavi gözleri safirler kadar parlak, Kızıl saçları alev alev yanacaktı. Eşsiz bi...