Verilen karardan sonra Astasya tüm ilgisini annesine yöneltti. Liyatta için Astasya'nın odası tahsis edilmiş, Astasya ise o gece annesiyle yatmak istediğini söylemişti. Vitoli de geceyi oğlanların odasında geçirecekti. Akşam yemeğini babasıyla birlikte hazırladılar. Anuşka yemeği hazırlamak istediğini söylese de Astasya ve Vitoli buna izin vermediler. Vitoli kızların şerefine bir tavuk kesip temizlerken Astasya da hatırladığı kadarıyla annesinin tarifiyle güzel bir ekmek pişirdi. Anuşka kızını izlerken gözlerinde gurur, sevgi ve keder vardı. Onu çok sevmiş, kendi bildiklerini öğretmiş ve yuvadan uçuşuna engel olamamanın kederine yenik düşmüştü. Genç kız babasıyla şakalaşıyor, matem havasına bürünmüş büyük eve neşe saçıyordu.
Anuşka kızı seyrederken geçmişe, Vitoli'nin onu kucağında eve getirdiği kış gecesine kadar gitti. Eve geldiği andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. O bu evin içinde açan kocaman bir ateş çiçeğiydi. Evi aydınlatan, ısıtan, enerjisiyle herkesi çevresinde döndüren bir ateş çiçeği. Kızıl Tilki'nin yokluğuyla matem havasına bürünen ev şimdi dönüşüyle nasıl da şarkı söylüyordu mutluluktan. Lakin geçici bir rüzgardı bu. Genç kız kayıp gidecekti ellerinden. Başkente götürülecek, Prense eş olacaktı belki de. Belki değil büyük ihtimalle geleceğin çariçesiydi hatta. Oysa Anuşka için hala küçük Tasya'sıydı işte bu neşe saçan kıpır kıpır kız.
''Bir sabah babası onu çayırda uyurken bulmuştu. Tüm geceyi dışarda hayvanlarla dans ederek geçirip yorgunluktan uyuya kalmış çayırda.'' Liyatta'ya hikayeyi anlatan Anuşka daha çok kendi hatırlamaktan zevk alır gibiydi anlattıklarını.
''Bir başka gün ormana kaçıp saklanmış ve ödümüzü koparmıştı. Vitoli onu bulup getirene kadar aklımı kaçıracağımı sanmıştım. Bazen onu ağaçların en tepesinde bulur, bazen üstü başı hırpani şekilde eve gizlice girmeye çalışırken yakalardım. Belki de senin gibi yetiştiremedim onu. Biliyorsun burası bir orman ve o iki ağabeyle büyüdü.'' Anuşka Liyatta'ya mahcup mahcup gülümsedi. Liyatta da ona gülümsemeye gayret ederken,
''Benim hiçbir ağaca çıkmama izin verilmedi. Hiç yaramazlık yapamadım galiba, ağabeyim de benimle oyun oynayacak biri değildi. Nasıl biri olduğunu zaten sonra hepimiz gördük. Ve annemle babam da hep gözlerinin önünde tutmaya çalıştılar beni. Ama kendileri zarar gördüler.'' dedi hayal kırıklığı sesine yansır şekilde.
''Astasya çok şanslıymış. İstediği her şeyi yapabilmiş burada.'' Anuşka genç kıza anlayışla bakarken şalına sarındı biraz daha.
''Ona izin verdiğimiz için yapmadı ki bunları, yapmak istediği için yaptı her birini. Poposuna az şaplak yemedi benden. Yine de bir keçi kadar inatçıydı. O evcilleştiremediğimiz bir tilkiydi. O bizim kızıl tilkimizdi.''
''Hala öyle inatçı. Halam onu dersleri konusunda ikna etmekte epey zorlandı.'' Liyatta kıkırdadı. Anuşka da kıkırdadı.
''Hiç şaşırmadım. Ama yine de bir şeyler öğrenmiş gibi duruyor. Yürüyüşü ve konuşması daha farklı sanki.'' Bir anne olarak gözünden kaçmayan detayları onaylatmak ister gibiydi Anuşka.
''Benim pek umudum yoktu ama, '' Liyatta yine göz devirip kıkırdadı ve devam etti, ''ablam inatçı biri ve kafasına koyduğunu yapıyor.''
''Bana daha fazla gülmene izin veremezdim küçük kardeşim.'' Astasya iki kadına dönüp sırıttı.
''Bizi dinliyordun demek?''
''Hem de her kelimesini.'' Genç kız keyifle kafasını salladı.
''Bir tilkinin kulakları var sende.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTASYA 2 / ATEŞ ÇİÇEĞİ
Fantasi2. KİTABIN YAZIMINA ŞİMDİLİK ARA VERDİM. TEKRAR BAŞLADIĞIMDA DUYURU YAPARIM. Bir gece vakti küçük bir bebek ormana bırakıldı. Ölsün diye götürüldüğü orman ona kıyamadı. Mavi gözleri safirler kadar parlak, Kızıl saçları alev alev yanacaktı. Eşsiz bi...