13. Bölüm

3.7K 152 54
                                    

Bu bölümü duygusal bir şarkı ile yavaş yavaş okumanızı tavsiye ederim. :)

Bu bölüm sekeerkiz1235 adlı okuyucuma ithaf edilmiştir.  ^_^

Keyifli okumalar dilerim! :)

Saat iki olmuştu. Dışarıyı sel götürüyordu adeta. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur camlara damlıyor küçük 'çıt' sesleri çıkartıyordu. Gökleri delecek şiddette şimşekler çakıyordu. Şimşek seslerini her zaman bir canavarın uyku sesine benzetirdim. Ürkütücüydü.

Bu zamana kadar birçok diyet yapmıştım. Her türlü diyetler yapmıştım. Şu nalet olasıca kiloları vermek için, inanın çok uğraştım.

Sabahtan akşama kadar aç mı kalmadım, ekmek tüketimime ara mı vermedim, abur cuburlardan kendimi mi kesmedim; şu son iki yıldır kilom artış gösterdiği için ailem üzerime iki yıl boyunca baskı yaptı.

'Çok kilo aldın, Eylül.'

'Zayıfla Eylül.'

E, doğal olarak benim de içime işlemişti. Sürekli kilomu kafaya takıyordum. Sürekli. Kendime sürekli hakaretler yağdırıyordum. Bir kere...bir kere kendime 'güzel' sıfatını yakıştırmamıştım. Türlü türlü diyetler denedim, bıraktım. Bir işe yaramadı. Yine aynı Eylül'düm. Değişen hiçbir şey yoktu.

Değişen sadece benim günden güne çürüyen ruhum ve kilo alan bedenimdi.

Annem işe gireli iki gün olmuştu. Bugün günlerden Çarşamba. Bu iki gün içerisinde bir kere kusmuştum. Bu iki gün içerisinde bir kez akşam yemeği yemiştim, onu da kusmuştum zaten. Onun haricinde kahvaltı yapıyordum. Tek başıma.

Ter koktuğum üstümü değiştirmek için odama gittim. Bütün evin işini halletmiştim, doğal olarak da terlemiştim. Dolabımda ki aynada kendimle göz göze gelince, bir an duraksadım.

Kendimi baştan aşağıya yavaş yavaş, iki kez süzdüm.

Önce saçlarımdan başladım. Kırmızı boya saçlarım, terledikleri için hafif ıslaktı. Anlımda küçük küçük ter damlacıkları vardı. Ter damlacıkları anlımda birikmişti ve yüzümden süzülmemekte inat ediyorlardı. Burnuma baktım. Burnum çok hafif kemerliydi. Onun dışında bir sorunu yoktu. Gözlerime baktım, gözlerimin rengine aşıktım.

Evet, ben Eylül Özdemir. İlk defa bir şeyimi seviyordum. Göz rengimi.

Gözlerim küçüktü, ama rengi belli oluyordu. Yeşil ve mavi karışımı bir şeydi. Karanlıkta ve güneşte değişebilen türdendi.

Yanaklarıma baktım sonra, beyazdı. Tenim beyazdı. Hafif pürüzlüydü. Bu da önceden sivilcelerimi patlatmaktan kaynaklanıyordu. Dişlerime baktığımda üst dişimin kusursuz, alt dişimin ise yamuk olduğunu gördüm. Dudaklarım, dolgundu ancak bana göre güzel değildi.

Bana göre en güzeli gözlerimdi, ancak gözlerimde bile bir kusur vardı. Bakışlarım, çaresizliği andırıyordu. Yardıma muhtaç birini andırıyordu. Mutlu olmak istiyordu ruhum.

İçten gülmek istiyordum.

Gözlerim yavaş yavaş göğüslerime kaydı. Göğüslerim, ortaydı ancak kilomdan dolayı sütyenim büyüktü. Bu da göğüslerimi olması gerekenden daha büyük gösteriyordu.

Göbeğim, en büyük kabusumdu. Şuan ayakta olduğum için katları belli olmuyordu, ancak yağlarım sarkıyordu. Öne doğru, kenarlardan dar bluzlumdan sarkıyorlardı.

Gözlerim bacaklarıma geldi. Kalındı, fazlasıyla kalın. Bir bacağımın kalınlığı iki normal bacak değerindeydi.

Büyük bir basenim vardı. Karpuz büyüklüğünde ki basenim de bir görüntü kirliliğiydi.

BULİMİA ÇAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin