2. Bölüm

4.2K 210 84
                                    

Ön yargılı insanlardan nefret ediyordum. Başta ailem olmak üzere,  bu zamana kadar hiç kimse beni 'güzel' sıfatına uygun görmedi. Onlar için ya hep çalışkan, zeki biri, ya da sessiz uslu sakin bir yapıya sahip kızımdır. Ben artık bıkmıştım beni aylar sonra görüp 'Çok kilo aldın, Eylül.'demelerinden. Ben de yakın arkadaşlarımın evlerine gittiğimde dolaplarında ki elbiselerinden ödünç alıp giymek istiyordum. Ben de yazın her renkten şort giyip tişörtümün ucuna düğüm atmak istiyordum. Ben de farklı modelli elbiseler giyip dikkat çekmek istiyordum. Ben de bana bir kere bakılıp kafa çevirilen biri değil de, defalarca arkalarını dönüp bakmalarını istiyordum. Teyzelerin, 'Ne güzel kızsın, MaşAllah.' Demelerini ve beni üflemelerini istiyordum. Ben de otururken katlanan göbeğimin olmamasını ve göbeğimi tişörtümle çekiştirerek saklamayı istemiyordum. Ben de vücudumdan utanmadan dışarı çıkıp gezmek istiyordum. Bol kıyafetler giymek istemiyordum. Size burada bir den fazla şeyler yazmış olabilirdim, isteklerim fazla falan değildi. Bu isteklerimin gerçekleşmesi için tek bir kapı vardı benim için, o da; zayıflamak.

Şiş yanaklarımla, hâlâ tıka basa yemeye devam ediyordum. Okuldan gelirken markete uğrayıp, sözde bugün babamdan kitap için aldığım para ile bir sürü abur cubur almıştım. Market kasiyeri, abur cuburların çokluğuna, bir de alan kişiye baktığında gözlerini iriletmişti. Bu, beni utandırmaktan daha çok kırmıştı bir de.

Kendimi olabildiğince sıkarak eve kadar sabretmiştim. Annem, bu saatlerde teyzem ile dışarıda olurdu. Eve vardığımda ise, çantamı odama fırlatıp poşetleri yırtarcasına açıp tıkanırcasına yemeye başlamıştım.

Tam olarak, 2 şişe kutu kola, 2 büyük boy cips, 1 baharatlı kraker, 1 kavanoz çokokrem almıştım. 2 büyük boy cips ve 2 şişe kolayı içmiştim. Krakerleri de kısa sürede yeyip, çikolata kavanozunu kaşıklamıştım. Karnım şiştiğinde, gözlerim şişene kadar ağladım, isyan ettim. Bağırdım, çağırdım. Ancak, seslerimi sadece ben ve Allah'tan başka kimse duymamıştı.

Dış kapının sesi, tüm sessizliğe darbe indirirken, korkuyla gözlerimi yumup yutkundum. Daha sonra, annemin, "Eylül!"diye bağıran sesini duydum.

Telaşla ayağa kalkıp tüm çöpleri topladım. Abur cubur çöplerini az önce aldığım market poşetinin içine tıkıp iki düğüm attım. Telaşlı bir düşünceyle nereye saklasam diye düşünürken, aklımda dolabımın içine koyma fikri belirdi. Dolabımın arkasına tıkarken, annem birkez daha "Eylül!" Diye bağırdı.

Aynanın karşısına bakıp vücuduma yüzümü buruşturarak bakmam saniyelerimi aldı. Ancak, daha sonra yüzüme odaklanıp göz yaşlarımı sildim. Ellerimle teker teker özenle seçip sildiğimde, annem"Eylül, evde misin?!" Diye birkez daha bağırdı. Evimiz, en üst katta, dubleks bir evdi. En üst katında odalarımız, alt katında ise mutfak ve salon vardı. Biz zengin değildik, orta halliydik. Babam bir postacı, annem ise ev hanımıydı. Bir tane abim vardı, o da Orman Mühendisliği okuyordu.

Aynada yanaklarımda ki ıslak göz yaşlarımı silerken, kapı bir an da açıldı.

"Anne, bizim kapı çalma adetimize ne oldu?" Diye hesap sormayı ben de isterdim. Ancak burası; Gamze Özdemir malikânesiydi. Bakışlarımı anneme çevirdiğimde,"Kızım deminden beri bağırıyorum. Kulağın nerede senin?" Diye çemkirdi.

Çekingen ifademle,"Kulaklık takmıştım da, şimdi duydum." Dedim.

Yanıma yaklaşıp, şüpheyle bakışlarını yüzümde gezdirdi. Daha sonra,"Ağladın mı sen? Gözlerin kızarmış," dedi. Yaşları silebilirdik, ancak ne yazık ki kızarıklığa zamandan başka çözüm yoktu.

"Yok, fazla uykusuz kaldım." Dedim, her zaman ki yalanlarımdan uydurarak.

Annem bir süre yüzüme bakıp, başını olumlu anlamda salladı. Daha sonra,"Aç mısın?" Diye sordu.

Aslında tıka basa toktum. Ancak, annemin anlamaması için yemek zorundaydım. Başımı olumlu anlamda sallayıp,"Evet," Diye çekingence cevap verdim.

-

Mutfağa doğru giriş yaptığımda teyzemi görmüştüm. Yemek masasını kurmuş, üzerinde yemek yiyordu. Benim geldiğimi görünce kaşığı tabağın kenarına bırakıp bana gülümsedi.

"Naber, Eylül?"

"İyiyim teyze, sen nasılsın?"

"İyiyim ben de, derslerin nasıl?" Diye sorduğunda, gülümseyip,"Pek iyi." Dedim. Annem çorbamı önüme koyduğunda, bir kaşık aldım.

Daha sonra teyzem, hoşuma gitmeyen bir şey yaptı. Omzumu sıvazlayıp,"MaşAllah MaşAllah. Bu omuzlarla savaşa gidilir." Dedi gülerek.

Bu laftan sonra, kalbimin kaç parçaya bölündüğünün tarifi yok. Resmen, kurbanlık et sever gibi sıvazlamıştı omzumu. İçtiğim çorba boğazıma dizilsede; içmeye devam ettim. Hatta yemem hızlandı. Öyle hızlandı ki, üç tabak yememden anlamıştım. Midem resmen karnıma sığmıyordu. Boğazıma dizilmişti sanki yediğim yiyecekler. Masadan zor kalkmıştım, hareket etmekte zorlanıyordum. Yukarı kata çıkacakken, annem ve teyzemin dedikleriyle durdum.

"Eylül kilo almış sanki," dedi teyzem.

"Evet, fark ettim. 3 tabak yemek yedi az önce Sevim. Alması normal, dikkat etmiyor." Diye hayıflandı.

"Etmesi lazım, bu yaşta bu kadar kilo iyi değil. O da genç kız oldu artık, göze çarpıyor."

"Spor'a mı yazdırsam acaba?" Dediğinde annem, teyzem onayladı.

"Ay gitsin de zayıflasın. Manken gibi bir kızım olsun, tıpkı gençliğime benzesin, amin." Dediğini duydum annemin. Daha fazla duymaya katlanamayacağımı bildiğim için, koşarak tuvalete kapattım kendimi. Midemin şişkinliğine ve bulantısına daha fazla dayanamayıp, klozetin kapağını açıp parmaklarımı boğazıma sokarak kendimi zorlamaya çalıştım. Bir iki deneme sonucu, ağzımdan yediğim tüm şeylerin bir kısmı çıktı. Daha sonra kendimi daha çok zorlamamla, ağzımdan iğrenç bir şekilde klozeti boylamışlardı. Birçok defa kendimi zorlayıp iyice kustum. Daha sonra nefes nefese kalmış bir şekilde duvara yaslandım. Sesimi kimse duyamazdı, üst kattaydım çünkü.

Derin derin nefesler alırken, kendimden nefret ettiğim gerçeğini sürekli söylüyordum. Özellikle vücuduma olan nefretimi...

Böyle giderse Enes'i sevdiğimi nasıl söylerim diye daha çok düşüneceğim. Enes kim mi?

Enes benim 1 yıla aşkın süredir, platonik sevdiğim kişi. Mavi gözlerini kapatan havalı gözlükleri, kahverengi saçlarıyla, beyaz tenine aşık olan insanım. 

Her türlü mallığı yapıyorum ona kendimi ispatlamak için; fakat o bizim sınıfta ki diğer iki kız olan Merve ve Sahra ile ilgileniyor. Sınıfın en güzel kızları...

Sahra ise okulun en güzel kızı olarak söyleniyor.  Merak ediyorum da, benim adım 'Güzel' kelimesinde yer  alacak mı?

Yoksa, 'Çirkinden de çirkin ' kelimesinde yer almaya devam mı? 

      

        

  

    

   

BULİMİA ÇAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin