27. Bölüm

3.1K 137 201
                                    

Merhaba,

Bir sonraki bölüm, Eylül'ün aynaya baktığı gün olacak. Dolayısıyla, Eylül adına seçtiğim kızın, kilolu halini paylaşmıştım ya, öbür bölüm de zayıf halini paylaşacağım. Keyifli okumalar!

Sanki, ağzıma bir el kapatılmış da, konuşamıyordum. Şuan kesinlikle konuşamazdım. Doğukan'ın, karşımda ki Eymen denilen çocuğa söylediğinden sonra Eymen, suratıma ciddi bir yüz ifadesiyle bakarak,"Bir dakika, kanka." Dedi.

Nefesimi tutmuş, kendimi kasıyordum. Az önce ki 3 buçuk saatlik olan koşumdan kalan terim soğumuştu. Bu nedenle esen her bir rüzgarda, beyaz tenim ürperiyordu. Rüzgar, muhtemelen koşmaktan kızarmış tenimi yalayıp geçerken, karşımda ki kahverengi gözlere baktım. Sokak lambasının aydınlattığı kadarıyla yüzünü görüyordum. Sol yanağına düşen lambanın ışığı, bana buğday tenli olduğunu açıklamıştı.

Gözlerimi aşağıya kaydırıp fiziğini inceledim. Kollarında ki kasları, uzun, ince bacaklarını saran siyah pantolonu, dar koyu mavi tişörtü...

Allah'ım, erkekler bile benden zayıf! Ben neden bu kadar çok kiloluyum? 55 kilo nedir ya? 50 olmak zorundayım. Hatta 40, 45...

Ağlamak yok, kafamı kaldırıp bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Yalvaran bakışlarımla burada olduğumu söylememesini umuyordum.

Doğukan,"Kedidir ulan, bırak gel!" Dediğinde, kafasını Doğukan'a çevirdi.

"Geliyorum." Dedi, buz gibi sesiyle. Ardından bakışlarını tekrar bana çevirdi. İfadesiz yüzüyle, elini yukarı kaldırdı. Yoksa, Enes' e aşık olduğumu söylediğim de, Sahra'nın duyup beni sınıfa kolumdan çekmesi gibi rezil mi edecekti?

Korkuyla gözlerimi irice açtım, kolarımı da duvarın arkasına sakladım. Anlam veremeden kaşlarını çattı bu hareketime. Daha sonra, yukarı kaldırdığı eliyle bana, 'git' der gibi hareket yaptı. Anlık şaşkınlıktan sonra, yeniden yapınca, arkamı dönüp ara sokağa doğru geri geri yürümeye başladım.

İfadesiz yüzüyle bana bakmayı sürdürürken, ben arkamı dönüp koşup uzaklaştım. Arka sokaktan aşağıya koşarak inip, kendi sokağımdan çıkmaya başladım. 55 kilo olduğum aklıma gelince, yeniden koşmaya başladım. Dizlerimde derman kalmamıştı ama, olsun.

Terden sırılsıklam olan vücudum, bacaklarımda derman kalmamış bitkin halimle eve girdim. Annem ve babamın evde olmaması da bir avanjımdı tabi.

Derin bir nefes alıp içeri geçip üstümdekileri hızlıca çıkarttım. Bacaklarımda ki çizikler kabuklaşmıştı, bazıları geçmişti. Kilodum ve sütyenimle kalınca direk banyoya girip sıcak suyun altına girdim. Sıcak su kaslarımı gevşetirken, rahatladım.

Her zaman düşünüyordum. Evlendiğim de, bu iğrenç bedenimi eşime nasıl gösterecektim? Tiksinmeyecek miydi benden? Tiksinecekti tabiki! Hatta 2. Gün boşardı...

O zaman evlenmeyecektim.

Sıcak bir duşun ardından bedenimi havluya sarıp, kurulanmaya başladım. İç çamaşırlarımı da giyip odama gidip dolabımdan kıyafetlerimi alıp üzerime geçirdim. Siyah bir eşofman ve siyah bir tişört. Üzerine de, koyu mavi hırka.

Bilgisayarımın başına geçip Enes' in profiline göz attım. Bir fotoğrafta etiketlenmişti. Az önce ki apartman binasının önünde çekilmişti. Ellerinde biralar vardı, etiketleyen kişi; Eymen Öztürk'tü. O... beni orada gören çocuktu.

Profiline tıkladığımda, beğeni sayılarını görünce gözlerim yuvalarından çıkıp bilgisayar ekranına yapışacaktı az kalsın. Bin küsür beğenisi vardı. Fotoğraflarının profosyonel makine ile çekildiği belliydi. Fiziği mankenler gibiydi. Büyük bir nefes dışarı verdim.

BULİMİA ÇAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin