25. Bölüm

3.1K 132 108
                                    

Paragraflara yorum atarsanız çok mutlu olurum falan... Keyifli okumalar!

2 yıl önce, en sevdiğim mevsim; İlkbahar'dı. Çünkü, ne çok soğuktu ne de çok sıcak. Ancak 2 yıldan sonra, en sevdiğim mevsim; Kış oldu. En nefret ettiğim mevsim ise; Yaz.

Bunun nedeni, yine ve yine kilolarım. Kış mevsimin de, uzun kollularla, hırkalarla, pantolonlarla yağlarımı kapatabiliyordum. Ancak, Yaz mevsimin de bu pek mümkün olmuyordu. Giydiklerimin rengi siyah olsa da, kısa kolluydular. Bu yüzden, yağlarım görünüyordu. Siyah rengi Yaz'ın beni çok bunaltıyordu, ama mecburdum. Hatta annem, bana çok kızmıştı. Sürekli uzun şeyler giymemden dolayı,"Böyle giderse, seni çarşafa bürüyeceğim!"diye tehtid etmişti.

Ne yapabilirim ki? Ben istemezdim böyle bir bedene sahip olmayı. Ama biliyorum, o kiloların hepsini vereceğim ve kimse benimle dalga geçemeyecek.

Hani kitaplarda, ana karakter heyecanlanır ve midemde kelebekler uçtuğunu söyler. İşte, zayıfladığım da benim için de öyle olacaktı. Ancak, arada ki tek fark midemde kelebekler uçmayacak, filler tepinecekti. Çünkü, kelebeğin ömrü 1 gün, ben, 1 gün süren mutluluk istemiyorum artık.

"Bak, bu elbise nasıl?" Diye sorunca Deniz, kafamı kaldırıp elbiseyi süzdüm. Üst bölgesi dar, altı şişme, mor bir elbiseydi. Bir partiden çok, günlük yaz elbisesiydi. Elbisenin modeli güzeldi, ama ben mor rengini sevmezdim.

"Güzel de...ben mor rengini pek sevmediğim için fazla hoşuma gitmedi." Dedim ve başımı önüme eğdim.

Daha sonra kendime kızdım. Neden başımı öne eğiyordum ki? Herkesin kendine göre zevki vardı. Ben mor rengini sevmiyorum diye, Deniz bana kızacak değildi ya!

"Anladım. Bak, aklıma ne geldi..." dediğinde, kafamı kaldırıp ona baktım. Gözlerinin içi, gökyüzün de ki yıldızlar gibiydi...ışıl ışıl.

Elin de ki mor elbiseyi tutarak, "Sen de, bu elbisenin aynısından sevdiğin rengini al. Beraber giyeriz, tatilde..." dedi ışıltılı gözlerle.

Ona gülümseyerek bakıp, "Süper olur!" Demeyi ben de çok isterdim. O elbiseyi giymem için önce ölüm fermanımı imzalamam gerekiyordu.

Allah aşkına, o elbise Deniz'de durduğu gibi ben de durur muydu?

Yağlarım hemen gözükecekti. Kalın bacaklarımı ortaya serecekti. İnsanların göz zevklerinin içine etmeye gerek yok, gerçekten.

"Yok, olmaz." Dedim. Sesim, buz gibiydi. Söylerken, benim bile kanım donmuştu. Deniz'in gözlerin de ki ışıltılar söndü.

Kafasını sallayıp,"Peki," dedi.

Deniz'i hayal kırıklığına uğratmak istemezdim, ama olaya birazda benim açımdan bakın. Kalın, tombul bacaklarımla, kalın kollarımla o elbiseyi giyeceğim. Sonra da insanların alaylı bakışlarına maruz kalacağım.

Ancak, aklıma gelen ani fikirle, Deniz'in aldığı o mor elbesenin yerine gidip, askılıkları karıştırdım. Elbisenin aynı modelinden, turkuaz rengini aldım. Siyah alacaktım, ama vazgeçtim. Aklımda çok başka planlar vardı.

"Ya da vazgeçtim, alacağım."

Deniz sevinçle elini çırptı. Ardından,"Hadi denesene, beraber fotoğraf çekiniriz." Dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Olmaz, şimdi değil. Bu elbiseyi zayıflayınca giyeceğim."

Bedenime göre almamıştım. 36 beden almıştım. 2 hafta sonra zayıfladığımda, bu elbisenin içine girebilecektim. Üstelik, zayıf olduğum için kendimi siyaha da kapatmayacaktım. Her renkten giyebilecektim.

BULİMİA ÇAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin