BÖLÜM 9

321 89 4
                                    

Selam :) herkesin 23 nisan ulusak egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun.

Yazım hatalarını olabildiğince düzeltmeye çalıştım ama gözümden kaçan olursa kusura bakmayın :)

Devamını yarına yetiştirmeye çalışıcam :)

Avril Lavigne - Give You What You Like

Shakira - Empire

Alesso - Heroes (we could be) ft. Tove Lo

Birdy - Skinny Love

Kapının kırılmasıyla kıraç beni savunmak istercesine arkasına aldı. Kıraç tam bir adım atacakken salonun ortasına, yere yuvarlak, küçük,demir bir top yuvarlandı. 3 sn sonra klik sesiyle salona hızla beyaz duman yükselmeye başladı. Kıraç ve ben aynı anda sesli birer küfür savurduk. Kıraç kolunu burnuna tutunca ben de aynısını yaptım. Salonda bizden farklı ayak sesleri hareket edince mutfak tezgahına yaklaştım ve mermerin üzerinde duran bıçağa yöneldim. Bedenin bedene çarpma sesini duydum ve saç köklerimin çekilmesiyle başımın soğuk mermer tezgahına çarpması bir oldu. Burnuma acı bir sızı dolunca boğazımda bir yumru oluştu. Ellerimle tezgahın kenarına dokundum. Kıraç yüksek sesle açelya diye bağırdı. Bacağımın arkasına vurulmasıyla dizlerimin üzerine bağımsız olarak düşerken alnımı tezgahın kenarına sıyırttım. Gözlerimi iyice büyüterek görüşümü netleştirmeye çalıştım ama evin içini çoktan ince bir sis tabakası esir almıştı. Bedenin bedene çarpma sesleri devam ederken yere bir şey çarptı ve parçalara ayrıldı. Galiba az önce en sevdiğim bardağım kırılmıştı. Sormaz mıyım ben size bunun hesabını!!! Ellerimi birbirine kenetledim ve sağ dirseğimi arkamda duran bedene geçirdim. Tam on ikiden! Acı dolu bir küfür atıldı ortaya. Bedenim yerden kalkmak için harekete geçti ve hızla arkamı dönerek kalktım. Tam karşımda sis bulutunun içinde bir siyahlık hızla üzerime atıldı. Reflexlerim benden hızlı olarak sola kaymamla tekmemi bana saldıran kişinin sırtına geçirdim. Beden öne doğru sendeledi fakat son anada tezgaha tutundu. Boşluğundan yaralanarak bir omuzunu tutup hızla bana çevirdim ve yumruğumu yüzü diye tahmin ettiğim yerine geçirdim. AHHHHHHH!!! Yüksek sesle küfür savurarak yumruk attığım elimi tuttum. Adamın suratı diye tahmin ettiğim yerde metal gibi birşey vardı ve ben yumruğumu son sürat geçirmiştim suratına. Adam yüzüme yumruk attı ve bir iki adım geri gerisin adım attım. Aldığım soluklar ağırlaşarak iniyordu ciğerime sanki. Adımlarımı sabitleyebildikden sonra ciğerlerimi ağırlaştıran sise rağmen bağırmaya çalışarak 'kıraç!' dedim. Kıraç neden sesime karşılık vermiyordu. Endişeyle bir kez daha bağırdım fakat kıraçın ismini bitiremeden ağzıma ve burnuma bir şeyle baskı uygulandı. Ellerim ağzıma giderken geri geri sürüklenmeye başlanmıştım. Ağzımdaki eli ve bezi çekemiyordum. Ellerimi bu sefer beni sürükleyen bedene götürdüm fakat herhangi bir güç uygulayamadan kollarım gücünü yitirdi ve bacaklarım yerde sürünmeye başladı. Gözlerimi ve bilincimi açık tutmaya çalışsamda daha fazla ileriye gidemeyeceğimi anladım. Ben yine kaçırılıyorum ve yine bayılıyordum. Kıraç! kıraç nerede?... Zihnim bu soruyla kapanırken gözlerim güneşin parlak ışığını yakalasada çok geçmeden o da kapandı.

***********

Kafamın içinde birisi sürekli AÇELYA AÇELYA AÇELYA diye sesleniyor. Başım istemsiz olarak kalkınca yavaşca , birbirine mühürlenmiş göz kapaklarımı aralamaya çalıştım. Fakat başarılı olamayınca yeniden başım önüme düştü. Saç diplerim inanılmaz derecede karıncalanıyor. Düzenli soluklarımın arasında omuzuma düzenli olarak yapılan baskıyı git gide farketmeye başladım. Soluğum istemsiz olarak titrekçe ciğerlerime ulaştı ve dudaklarımdan dışarıya küçük bir inilti gönderdi. Bilincim yavaş yavaş kendini bana göstermeye başlayınca göz kapaklarımı başımla beraber kaldırdım. Başım arkaya düşerken gözlerimi parlak bir şey sayesinde kırpıştırdım. Dudaklarımı aralayarak titrek soluklarımı kesmek istedim. Birisi, tanıdık ses kulaklarımı doldurmaya başladı. Başımı yavaşca doğrulttum ve gözlerimi yanımdaki sesin kaynağına çevirdim. Gözlerim en başta görüntüyü bulanık gösterdi fakat sonra görüntü yerine oturdu ve endişeyle gözlerini kocaman açmış kıraçı getirdi yerine. Onu görmemle içime biraz olsun rahatlama doğdu. Çokta kısık çıkmayan sesimle ''Kıraç'' dedim. Derin bir nefes alışıyla göğsü kalktı ve indi. Artık her şeyi tamamen algılamaya başladım. Kıraç bir şey demek için ağzını açtı fakat sonra yeniden kapattı. Gözlerini bir anlığına benden kaçırdı. Bu hareketine kaşlarımı çatarak karşılık verdim. Konuşmak için dudağımı ıslattım. ''Kıraç, noluyor? Neden burdayız biliyor musun?'' dedim. Cevap vermeyeceğini anlayınca etrafıma bakınmaya başladım. Bu sefer de sandalyeye sıkı bir şekilde bağlanmıştım fakat şimdi üzerimde gece giydiğim gri bol eşorfman ve üzerimde sporcu siyah atletim vardı. Saçım ise karman çorman bir şekilde topuzdu. Alnımda bir kaç tel, artık çokta sarı olmayan saçlarım düşmüş. Bulunduğumuz depo dışarıda esen rüzgarın sesini bize ulaştırabiliyordu. Ara ara rüzgar şiddetini arttırıyor sonra , kısa bir süreliğine sakinleşiyordu. Depo tamamen boştu fakat biz ve tam karşımızda, 1-2 m önümüzde duran perde haricinde. Beyaz perdeye daha dikkatli bakınca onun bir projeksyon makinesinin perdesi olduğunu anladım. Anladım da neden projeksyon? Başımı kıraça çevirmeden ''Neden projeksyon? Şimdi ki amaçları ne?'' dedim. Kıraçın bana baktığını hissedebiliyordum. Yine cevap vermeyince sinirle ona baktım. Sandalyelerimiz yan yana ve tam karşıya , projeksyon makinesine bakıyordu. Kıraçın omzu omzuma değebiliyordu. Sinirli bakışlarımı kıraçın yüzünde bir kaç saniye oyaladım ve ''Ne diye konuşmuyorsun?cevap versene bana!'' sesim biraz olsun yükselmişti. Gözlerini kıstı ve '' Senin ve benim için bir şans olduğuna inanıyor musun?'' bunu o kadar ciddi söylemişti ki bir kaç saniye ne diyeceğimi bilemedim ve sadece gözlerine baktım. Gözlerinde hiç tanık olmadığım duygu akımı geçti ve ''Senin için bir şans olduğuna inanıyor musun?'' yine aynı ciddiyet fakat bunu daha sert söylemişti. Kaşlarımı çattım ve ağzımı konuşmak için açtım fakat beni beklemeden ''İnanıcaksın. Sadece beni dinle. Onların dedikleri hiç bir şeye inanma.'' şu anda inanılmaz derecede ciddi ve soğuk duruyordu. Yine dudaklarımı araladım ama yine o konuştu ''Anladın mı? Sadece beni dinle'' dedi. Neden böyle konuşuyor ve neden böyle bir görünüşe büründü ki? Bu sefer lafımı bölmemesi için hızlıca ''Onlar kim? Ne dicekler bana?''. ahhh yine cevap vermiyor. Bu sefer sesimi iyice yükselterek ''Aklımı mı kaçırma mı istiyorsun? Ne şansı, ne inanması? cevap versene kıraç!! '' Bana öyle bir baktı ki sanki kalbimin acıması mümkünmüş gibi burkuldu. İçimde git gide büyüyen belirsizlik ve kıraçın hareketleri sayesinde sinirlerim iyice gerildi. Derin bir nefes aldım ve ''Kıraç sana diyorum!!''. Sesim bu sefer depoda yankılandı. Amacın ne kıraç. Yerimde huzursuzca kıpırdandım. Deponun kapısı gürültülü bir şekilde açıldı. Bakışlarımı bir kısmı perdenin arkasında kalan kapıya çevirdim. Ha s****. Yok artık. Sinirle çenemdeki kaslar seğirdi ve alt dudağımı dişledim. Bize git gide yaklaşmaya başladı. Bakışlarımı kıraça çevirdim fakat o adamın gözlerinin içine çözemediğim bir ifadeyle bakıyordu. Öfkeyle harmanlanmış benim tarif edemediğim bir ifadeyle adamın tam gözlerinin içine bakıyordu. Vücudu git gide gerildiğini, kaslarının seğirdiğini omzuma değen omzu sayesinde hissedebiliyorum. Adam tam perdenin önünde durdu ve başını sağa yatırarak bana baktı. Adamın pis suratına tükürürmüşcesine yere tükürdüm ve ''Yine merhaba göt lalesi'' başımı aynı onun gibi sağa yatırdım ve dudaklarıma en gıcık duran ve çoğu kişiyi ürküten sırıtmamı oturttum. Adamın gözlerinin önünden öfke dalgası geçti ve ''Kötü kızımız yine formunda bakıyorum da?'' aklından geçenleri cümlelerine dökmemişti çünkü sesi bomboş ve hiçbir anlam taşımıyordu. Aklıma gelen düşünceyle dudaklarımdaki sırıtma büyüdü. Adam yüzüme bomboş bir ifadeyle bakarken, bakışlarımı yavaşca bacağına indirdim. Dudaklarımda ki sırıtmanın sebebini anlamışcasına bana doğru gelmeye başladı. Başımı doğrulttum ve çenemi kaldırdım. Dudaklarımdaki sırıtma hala yerinde yerinde dururken ''Göt lalesi, Çok acımışmıydı ? doğruyu söyle'' sesimi küçük bir kız çocuğu gibi çıkarmayı başarmıştım. Bok torbasının öfkesi taştı ve ''Bakalım az sonra bu neşenden eser kalcak mı?'' dedi. Bir elini bana doğru sallamıştı. Gözlerimi kısarak ''Söyle göt lalesi.söyle şizofren. Bu sefer kime benziyorum'' dedim. Sesimde yapmacık bir sitem vardı. Ne demek istediğimi anlamışcasına ''Hala ona benziyorsun, merak etme.Ama asıl olan onun gibi tepkisiz kalabilecek misin onu merak ediyorum.Bir süpriz yap ve şaşırt beni'' Göz kırptı ve arkasını dönerek perdeye doğru yürümeye başladı. Ciden bu adam kafayı sıyırtmış.Şizofren. Bildiğimiz şizofren.Hiç beklemediğim bir şekilde yükselen ses kıraça aitti''Onunla oynamayı bırak. Yoksa.''Cümlesinin devamını getirmedi ama yerini en iğrenç fikirle doldurulmasını mümkün kıldı. Bakışlarımı ona çevirdim. Demir gibi sert ve soğuk bir şekilde bana bakıyordu. Bu halini bana karşı takınmasından nefret etmeye başladım. Sessizce ''Neler dönüyor cevap verir misin bana?'' artık kibar konuşmaya başlamıştım ve kıraç bunun anlamını çok iyi biliyordu.Devamında da neler yapacağımı görmüştü. İfadesini hiç bozmadan ''Oyun oynayacaklar seninle. İnanma onlara sakın!'' Gözlerinde tamam dememi beklermiş gibi bir bekleyiş vardı. Sessizce ''Şizofrenin birisine inanmamı mı bekliyorsun?'' genellikle bu ses tonumda bir gözümü kısarak konuşurdum.Kıraç rahatlamışcasına dudağının kenarı kıvrıldı ve ''Aferin benim kızıma. Onu sinir etmen çok hoş.Devam et lütfen , yoksa vakit geçmez.''dedi. Kıraçın bu denli çabuk rahatlamasına mı yoksa BENİM KIZIMA deyişine mi şaşırsam anlamadım. Yani daha önce bunu birçok kez söyledi ama bu sefer altında farklı , kalbime ulaşan anlam vardı. Dudaklarım küçük çaplı bir memnuniyetle ve rahatlamayla muzipce kıvrıldı. Kıraç'ın gözleri dudaklarımda dondu. Kendimi toparladım ve dudaklarımı normal şekline döndürdüm. Kıraç yavaşca bakışlarını bana değdirmeden perdeye baktı ve ''Bu kadarı bile yeter bana.'' dedi. Panikle bakışlarımı perdeye çevirdim. Sanırım az önce dudaklarıma küçük bir gülümseme yerleştirmiştim. Kıraç''Bu bir ilk. Hem muzipce gülümsedi hemde utandı'' Bakışlarımı hızla ona çevirdim. ''Ne utanması be.Yanlış görmüşsün sen gülümsemedim ben.'' ne diye panik yaptım ki ben. Salak açelya. Yüzünü geniş bir gülümseme kapladı ve başını sağa sola salladı. Bakışları bana döndüğünde gülümsemesi zihnime bir kez daha kazındı. Dudaklarını ıslattı. Bu hareketinden sonra dudaklarının rengi canlandı ve kaygan bir görünüm kaldı geriye. ''Şimdi de dudaklarıma bakıyor.'' bu sefer fısıldayarak ve gülerek söylemişti. ''Ne dudağına bakması be. Şurdan kurtulalım seni hemen hastaneye götürcem. Başında ki tüm organlar işlevini yanlış yapıyor. Arızalanmış, iyi bakmıyor musun sen kendine? Tabi beyfendi sağlıklı olan her şeye karşı'' Ben ne saçmaladım yaaa. Harbi gerizekalıyım ben.Salak kız.

Asla Vazgeçme SendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin