Bölüm 1

1.5K 200 26
                                    

BENDEN SONRA SANA KADAR BU YALNIZLIK 

Dış kapıdan gürültülü bir ses geldi ve koşarak kapıya yöneldim. Balkondan kapıya kadar gecen surede cıplak ayaklarımın zeminde  bıraktığı sesler yukseldı. Kapının arkasındaki demir sopayı tek elimle kavradım ve dürbünden dışarıya baktım.  Kapıyı açtım ve yere, ayaklarımın önüne yığıldı.Ayaklarımın önünde sere serpe yüz üstü yatan Kıraç' a baktım.  Soğuk zeminde yatan  Kıraç' ın bedeninin üzerine eğildim ve yere bakan gövdesini bana çevirdim. Yarı baygındı aptal. Ne işin varda bu kadar içiyorsun ki zaten? Başımı kaldırdım ve geceye, ıssız sokağı loş ışığıyla aydınlatan sokak lambasının etrafına baktım. Aradan geçen birkaç saniye sonra sessizce Kıraç' ı içeri sürüklemeye başladım. En sonunda, salonun ortasındaki zamanla kirlenmiş halının üzerine bıraktım. Geri dönüp hızla kapıyı tüm kilitleriyle beraber kapattım. Kendimi bildim bileli yaşadığım bu ev hep eskiydi. Koltukları, halısı, dökülen tavan sıvası, tahta pencereleri, kır bağlamış fayans araları, sararmış mutfak mermeri, kapakları tam kapanmayan mutfak dolapları... Yıllardır tek farklılık yok. Bu ev gibi dünyadan ve insanlardan sıyrılmış, zamanın acımasız bir parçası olmuştum. Tüm salonu gecenin karanlığından kurtaran sarı ışığı açtım. Çıplak ayaklarım zeminde ses çıkarmadan ilerledi ve tam Kıraç' ın baş ucunda durdu.

Kapalı gözleri ile kurumuş kan' ın çevrelediği dudağı, moraran göz çevresi, çıkık elmacık kemiklerinde ki çizikler, kavisli kaşındaki derin yara, yeni yeni çıkan kirli sakalı özenle çizilmiş bir tablo gibiydi. Ayağımla Kıraç' ın omuzunu itekledim. Bu hareketime karşı, hafif bir dürtüyle dudağının kenarı yukarı tırmanıp, ortaya sevimli ama bir o kadar da iğrenç bir sırıtış yerleştirdi. Gözümün altındaki sinirin attığını hissettim. Dizlerimin üzerine çöktüm ve suratına bir tane indirdim. İnsan bir tepki verir değil mi? Burnunu iki parmağımın  arasına aldım ve nefes almasını engelleyerek
-"Ayıl lan! Hey bu ne hal böyle gerizekalı! "
Kapalı gözlerini sımsıkı yumdu ve birbirine kenetlenen dudaklarını hafifçe oynattı. Burnunu serbest bıraktım ve omuzunu sertçe dürterek
-"Kalk artık aptal adam! Kime diyorum ben! "
Adem elması, yutkunmasıyla beraber ağır ağır hareket etti. Burnumdan soluyarak sesli bi küfür savurdum. Gözlerini hafiften araladı ve patlamış dudağıyla sırıttı. Sırıtıyor. Cidden. Sırıtıyor. Sen görürsün şimdi. Ayağa kalktım ve birkaç adımda mutfağa, masanın üzerindeki su sürahisine ulaştım. Elime alıp kapağını açmadan, içindeki suyun ağırlığına baktım. Bu yeterdi onu ayıltmaya. Yürüdüm ve Kıraç' ın başına dikildim
- "Kıraç, sana kaç kere dedim gelme diye?" sordum.
Bu sefer gözlerini biraz daha araladı ve sırıtarak bakışlarını bana çevirdi. Kolunu yavaşça havaya kaldırdı ve parmaklarıyla 5'i gösterdi. Kaşlarımı alayla ve sinirle kaldırarak
-"Buda 6 olsun" dedim ve sürahinin kapağını açıp pis pis sırıtan suratına boşalttım. Ah, işte bu çok zevkliydi. Dudaklarıyla yüzüne boşalttığım suyu geri püskürtmeye çalıştı. Şimdi pis pis sırıtan bendim.


Dirseklerinden hafifçe destek alarak oturur pozisyona geldi. Elimdeki sürahiye baktım ve bunu daha sık yapmaya karar verdim baksanıza böyle daha çabuk ayılıyor. Sürahiyi masaya geri bıraktıktan sonra yanına yere, pis halıya oturdum ve suratına ciddi ve soğuk bir ifadeyle baktım gözlerime bakınca 5 saniye kadar saydım ve " Sadece içkimi yoksa dövüşüp ardından içkimi?" dedim. Başını eğdi ve eliyle ıslanan tişörtünün ucunu kavrayıp göğsüne kadar sıyırdı. Aman Allahım. Naptın sen kıraç. Bu kadar ileri nasıl gittin. Çenemdeki kasların seğirdiğine yemin edebilirim çünkü dişlerimi sıkıyordum. Derin bir nefes aldım ve " Aldığın parayla götünü temizle aşağılık herif!" dedim ve ayağa kalkmak için hamle yaptım fakat bileğimden tuttu ve " Dur! Hemen sinirlenme açelya" "yardım et" derin bir nefes aldı "Ve işlerime karışma" dedi. Doğru yaaa, ne karışcam ben senin işlerine. Ne halt ediyorsan et. Gerizekalı işte. Geri oturdum ve "Bir gün gerçekten gebereceksin dayak yemekten." dedim. Gülümsedi ve "Bunu ölümden korkmayan, kız dövüşlerinde ölümüne olan maçlarda bile dövüşen bir kız mı söylüyor.? Güldürme beni Açelya. Sadece her seferinde ben sana nasıl yardım ediyorsam sende bana yardım et" dedi. Haklıydı. Zaten ne diye karışıyordum ki. Sadece yardım et ve evine gitsin. "Öylesine söyledim. Lafın gelişi." "Kalkabilcek misin yoksa yardım edeyim mi?" dedim. Yine güldü. Hayda ne diye gülüyor bu ya. Ayağa kalktım ve elimi uzattım. Bileğimi kavradığında bende onun bileğini kavradım, diğer elimle de boşta kalan kolunu tutup ayağa kaldırdım ve yatağımın üstüne oturtdum. Yüzüne bakmadan kıytırık mutfağa geçip, küçük ecza dolabında bulunan şeyleri bir kaba koydum. Başka bir kabada ılık su doldurdum ve bir bez parçasını içine batırdım. İki kabıda alıp yatağımın üzerinde güç bela oturan kıraç'ın yanına geçtim. Tam karşısına oturdum ve su dolu olan kabı dikkatlice yatağın üzerine koydum. Yüzüne baktım bir süre. Terlemişti ve terden dolayı alnına saçları yapışmıştı. Birden saçlarını alnından çekmeyi düşünsem de vazgeçtim. Yanlış yorumlayabilirdi. Kıraç geçen yıl beni sevdiğini söylemişti ama ben onu sevmediğimi söyleyince 1 ay benim yüzüme bakmamıştı. Onu hiçbir yerde görmemiştim. Ne dövüşlerde ne de pikaçu dediğimiz hepimizin abisi sayılan adamın yanında görmüştüm. 1 ay sonra benim dövüş maçıma gelmişti ama bu dövüşler diğer maçlar gibi değildi. Sadece en güçlü ve yenilmez olan kızlar çıkabilirdi bu maça. Evet, ben çıkmıştım çünkü 15 yaşımdan beri allahın her günü dövüşüyordum. Çok çalışıyordum. Lise son sınıfı bitirmiştim geçen sene. Hiç ders çalışmazdım. Sadece derste ne dinlediysem ve yaptıysam oydu o kadar. Hafta içleri salı günleri ufak çaplı dövüşler de birde haftasonu olan dövüşler de yer alırdım. Buna rağmen üniversite sınavından 400 ün üzerinde almıştım. Pikaçu dediğimiz düzenlenen dövüşlerin kaynağı ve tüm dövüşenlerin abisi olan adam beni en zirveye taşımak istiyordu. Bunun için hem eğitimime devam ettirmiş hemde dövüşlere katılmamı sağlamıştı. Kıraç'ın döndüğü o gece ölümüne bir maçtaydım ve demir parmaklıklara yaklaşıp bana göz kırpmıştı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan az önce yere serdiğim kız beni kollarımı sırtıma kenetlemiş kafamı demir parmaklığa vurmuştu. Kafamı tam bir daha vurucakken en son gücümle iki ayağımıda demir parmaklığa ittirip kızla kendimi yere düşürdüm. Kız kafasını yere çok kötü çarpmıştı ve ben bundan istifade edip karnının üstüne dizlerimi koyup yumruğumu sertce suratına indirdim. Kızın başı yanına düştü ve bir daha kımıldamadı. Üzerinden yerden destek alarak kalktım ve sırtımı demir parmaklıklara dayadım. Tam 30 sn sonra içeri 3 adam girdi. Derin derin nefes almaya çalışıyordum ama ciğerlerim sıkışmıştı sanki ve ensemde inanılmaz bir acı vardı, herşey yüksek sesle uğulduyor gibiydi. Kız çok güçlüydü ve en az yirmi defa beni yeri yapıştırmıştı ama ben asla vazgeçmemiştim. Yumruklarım ve savunmam kuvvetliydi. 2 adamdan biri kızın kollarından diğeri ayaklarından tutarak demir kafesin dışına çıkardılar. Diğer adam ise elindeki megafonla birşeyler söylüyordu. Bana doğru yaklaştı ve bir kolumu havaya kaldırıp kafesin ortasına götürdü beni. Yüksek sesle son kez bağırdığında kalabalık coştu ve bağırmaya, ıslıklar çalmaya başladı. Bu sırada benim gözüm kararır gibi oluyordu. Adam kolumu bırakınca sanki bedenim bunu beklermiş gibi yere yığıldı. Başım buz gibi ıslak betona çarpınca yüksek sesli bir çınlama dolmuştu kulağıma. Bedenimin her santimetrekaresi sızlıyor ve gittikçe hissizleşiyordu. Görüşüm bulanıklaşmadan önce altımdaki zemini hissedememiştim biran ama sonra tanıdık bir koku burnumu doldurunca birinin kucağında olduğumu anlamıştım. O gün bugündür bir daha beni sevdiğine dair hiçbirşey demedi, sadece benim dostluğumu geri kazanmak için çabalayacağını söylemişti. Benim bu iğrenç hayatımda değer verdim tek kimse yok tabi Kıraç hariç. O her zaman benim yanımdaydı, kendimi bu iğrenç yerde bulduğumdan beri ama ben her zaman ona karşı soğuk davranıyor onu umursamamazlıktan gelmeye çalışıyordum. Çünkü birine bağlanmanın bedelini ağır ödersin bu hayatta. Tıpkı kıraçın sevdiği, aşık olduğu kızın öldürülmesi gibi. Kıraç damlanın yokluğunda beni sevdiğini zannediyordu ama yanılıyordu. Sadece kendini kandırıyordu.
Ona öylece bakarken dudağının kenarındaki kanın kurumuş ve yapışmış olduğunu farkettim. Gözlerini açınca başımı çevirip ıslanmış olan bezi kaptan çıkarıp sıktım ve kıraçın gözlerine özenle bakmamaya çalışarak dudağının kenarını sildim yavaşça. Dudaklarını birbirine bastırınca bezi çektim ve bir süre çenesine baktım. Bana baktığını hissediyordum. Yüzümü inceliyordu. Bakışlarımı gözlerine istemeden de olsa çevirdim ve dikkatimi ve dikkatini dağıtmaya çalışarak " tişörtünü çıkarmalısın. Yaraları temizleyip pansuman yapmalıyım" dedim. Harika, ne güzel dikkat dağıtma yöntemi. Tişörtünü çıkarmakmış. Dudağı hafifçe yukarı kıvrıldı ve ellerini tişörtün ucuna götürdü. Daha dik oturmaya çalıştı ve tişörtü göğsüne kadar sıyırdı. Hafif bir inilti eşliğinde yüzünü buruşturdu. Yaraları gerçekten çok kötüydü galiba. Hemen ellerimle tişörtün ucunu kavradım ve başından yukarıya nazik hareketlerle çıkardım. Tişörtü yere fırlattım ve bezi bir kez daha suya batırıp sıktım. Kıraç bu sefer gerçekten büyük maça katılmış olmalı. Karın kaslarının üzerinde ve göğsünde derin sıyrıklar vardı ve kanamışlardı. Yüzümü buruşturdum ve elimdeki bezi göğsüne götürdüm hafiften bastırarak sağa kaydırdım ama aniden durdum çünkü elini elimin üstüne koydu ve boğuk çıkan sesiyle "bez acıtıyor" durdu ve derin bir nefes aldı "beni banyoya götür" dedi.

Asla Vazgeçme SendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin