Bölüm 5

487 138 7
                                    

Elektrik banyosu? Gözlerimi iyice kısarak ona baktım. Buna cüret ederde, ben burdan sağ çıkarsam onu kimseye bırakmadan en acı verici ölümle tanıştırırım. Üst dudağım ince bir çizgi halini aldı ve birbirine bastırdığım dişlerimin arasından "Beni öldür. Yoksa , beni öldür diye yalvarana kadar ölümün eşiğine götürür, seni orda aylarca acıyla baş başa bırakırım". Kalbim bile sesimin tınısına uyup sakin ritmine dönüp, yerini beynime bırakmıştı. Beynim ise içimdeki asıl olan BEN'e yerini bırakmıştı.Ben buyum. İntikam için kendimi kaybeder ve acı çektirmekten zevk duyardım.

Ben berbat bir yaşamın içindeyim, tüm kötülük üzerime sinmiş, tenime ten olmuştu. Gittikçe dibe batıyordum. Doğduğumda ne annem ne babam ne bir akrabam, hiç kimse Yoktu!!! Beni bu yere bırakıp gittiler. Lanet olsun. Tek bildiğim şey bunlardan ibaret. Ne gerçek adımı ne de kimliğimi biliyordum. Sahte, herşeyim sahteydi.

Ben ne gördüysem onu yaptım. Bana ne yapıldıysa onu yaptım. Neyin doğru olduğuna inandıysam ona inandım. Acıyla büyüdüm. Sevgiden yoksun. Tek başına. Hah, kıraç duysa sen tek değilsin, ben varım! Derdi. Ardından bana sarılır, başımı omuzlarına yaslamama izin verirdi. Tek yuvam, içinde kötülüğün olmadığı, rahat hissettiğim tek yer onun omuzları. Aldığım en temiz nefes onun kokusu. Baktığım en güzel renk onun yeşil gözleri. Güvende hissettiğim tek yer onun kolları. Kıraç benim asla sahip olamayacağım tek gerçek! En masum, en güvenli, en güzeli, en huzurlu kişi. Kaybolmuş benliğimden ASLA VAZGEÇMEYEN tek kişi. Benim kötü biri olmadığımı, içimde biryerlerde gerçekten yaşayan gerçek bir açelya olduğuna inanan tek kişi. Beni seviyor. Bunu biliyorum ama ona karşılık veremem. Ona tıpkı eski sevgilisi gibi biri layık. Benim gibi kendini bilmeyen bir kız değil. Kötü biri değil. Kayıp biri değil. Sevgiden yoksun olan ben onun sevgisinin altında ezilirim.
Onu kaybedemem ama. Benden sonra onu asla kaybedemem. Eğer ki hayatımdan giderse, en dibe, ölüme götürürüm kendimi.
Ona değer veriyorum. Bunu ona belli edemesem bile ona değer veriyorum. Onu kaybetmemek için herşeyi yaparım. Ucunda kendi canım bile olsa.

1 ay boyunca benden uzak durduktan sonra ortaya çıktığı gece, yani benim dövüşümden sonra, bana bir söz verdirdi. İçimdeki karanlığı silmemi istedi. Bunun nasıl yapabileceğimi sordum. Çünkü birine her acı çektirdikten sonra bu karanlık besleniyor ve gittikçe büyüyordu. Artık boğuluyorum, istemiyorum böyle yaşamayı. Gözlerimin içine bakarak 'Acı çektirmek istediğin kişinin yerine beni koy' demişti. Bunu nasıl yapabilirdim ki?
Kötü tarafımı sadece bir kere görmüştü ve gördüğünde yıkılmıştı. İnanamamıştı benim yaptığıma. Şimdi o kişilerin yerine kıraçı nasıl koyabilirim?. Bu adama yapıcaklarımı kıraça yapsa--- aldığım nefes boğazımı tıkadı ve kanımı dondurdu. Bunu yapamazdım.

Adam sessizliği bozdu ve "Seni öldüreceğimi mi sandın?" "Sana benim çektiğim acıları çektireceğim ve izbe bir sokağa atacağım. Senin öldüğünü sanacak ve acı çekecek. Benim gibi. " " Sakın yine dediğim kişiyi kıraç sanma" tek kaşını havaya kaldırarak söyledi. "Kim benim arkamdan üzülecek? Benim kimsem yok. Beni kaçırmadan önce biraz araştırma yapsaydın be göt lalesi." dudaklarımı üzgünüm anlamında birbirine bastırdım. Çenesindeki kaslar seğirdi " Hiç mi merak etmedin? Annen kim? Baban kim? Neden bu hayatı yaşıyorsun?". Kaşlarımı çattım "Beni bırakan annemi mi? Hiç tanımadığım babamı mı? Beni bu hayatın içine bırakıp kaçan kişilerimi? Hayır merak etmiyorum. Şuanda yaşıyorlarsa bile onlara yaklaşmam çünkü onlardan nefret ettiğim kadar kimseden nefret etmiyorum! Beni anladın mı? Yaşadığım hayatta mutlumuyum sanıyorsun? Dışardan bakıp yargılamak ne kadar kolay. Nasıl görünüyorum söylesene, mutlu-mutsuz, cesur-cesaretsiz-korkak? Hah? Benim kaybedeceğim hiç birşeyim yok! Arkasından göz yaşı dökeceğim kimse yok. Kimsem yok! " artık bağırmaktan boğazım ağrımıştı ama devam ediyordum. Hayır, yalan söyledim. Kıraç var birtek o var. Ağlayacağım tek kişi o ama bunu ne ona ne de başkasına belli edemezdim. "Yanılıyorsun. Hemde fazlasıyla. Kimsesiz değilsin. Bu hayata bırakılmadın, mahkum edildin. Hemde benim düşmanım tarafından" o da bağırarak konuşmuştu. Daha fazla dayanamadım ve " Açıkca konuşsana lannnnnn. " deyip bağlı olan ayaklarımla kovayı devirdim. Bütün su beton zemine döküldü ve gittikçe büyüyen bir daire oluşturmaya başladı. Adam sinirle gözlerini büyüttü ve yerde kovayı alıp suratıma fırlattı. Ahhh. Burnuma ve gözümün altına sivri tarafı denk geldi. Sağ gözüm sulanmaya başladı. Lanet olsun! Ağladığımı sanacak.
Sinirle yaklaşıp suratıma elinin tersiyle bir tokat attı. Başım sağ tarafıma düştü. Sarı olan saçlarım yüzümü örttü. Adamın hareketlendiğini farkettim ve birkaç saniye sonra suratıma çarpan soğuklukla dondum kaldım. Başımı ona çevirince hortumu vücuduma tutmaya başladı. Su çok hızlı akıyordu ve kıyafetlerim olsa bile suyun değdiği yerler hafiften yanmaya başlamıştı. "Manyak!!" diye bağırdım. Bu sefer gülmeye başladı ve suyu suratıma tuttu. Açık olan ağzıma su doldu ve kusarmışcasına öksürmeye başladım. Başımı öne eğdim ve nefes boruma kaçan suyu öksürerek geçirmeye çalıştım. Bu seferde suyu başıma tuttu. 1 dk içinde ıslanmadık yerlerim kalmadı. Saçlarım yanaklarıma yapışmıştı ve iç çamaşırlarıma kadar ıslanmıştım. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" dedim. Adam kovaya su tutmayı bıraktı ve gidip suyu kapattı. Hortumun yere düşme sesi geldi. Önüme geçti ve dolu olan kovayı ayaklarımın önüne koydu "Bu seferde devirirsen su dolu fanusun içine atarım seni". Sesi eğlenmişliğinin tınısını taşıyordu. Bağlı olan ayaklarımı tam kaldırıp kovanın içine koyacakken deponun demir kapısı açıldı ve içeriye soğuk hava esir aldı. Üşüdüm hemde iliklerime kadar.
Gözlerimi kapıya yönelttiğimde bize doğru yaklaşan hardal sarısı saçları, mavi gözlü, iyi giyinimli çocuğu gördüm. Adamın yanına geldiğinde en az 20 yaşlarında olduğunu anladım. Dikkat çeken bir görünümü vardı. Bakışları boş ve kuruydu. Önce adamın suratına baktı ardından bana baktı. Gözleri bir süre yüzümde oyalandı ardından vücuduma baktı. Her ne kadar sıkıca sandalyeye bağlı olduğumu bilsemde huzursuzca kıpırdandım. Gözlerime bakmaya başlayınca ona tüm duygusuzluğumla, sessizce, gözlerimi kaçırmadan baktım. Tam önüme geldi ve bacaklarını biraz kırıp tek elini dizine koydu. Boşta kalan eliyle işaret parmağını kaldırıp dudaklarına götürdükten sonra sus işareti yapıp göz kırptı. Bacaklarını toparlayıp adama döndü ve tek kaşını kaldırarak "Borcunu şimdi ödeyeceksin." dedi. Ne borcu? Üstelik bu kim ve neden sus işareti yaptı?tam ağzımı açıcakken vazgeçtim ve sustum. Adam bana pis pis baktıktan sonra gülerek "30 dk. Süre bittikten sonra kaybol" dedi. Bana kahkaha atarak baktıktan sonra depodan çıktı ve demir kapıyı büyük bir gürültüyle kapattı. Depoda sadece biz kalmıştık ve adam giderken 30 dk demişti. Bana bakarak kahkaha atmıştı. Haaaaaa. Lanet olsunnnnn. Allahım nolur aklımdan geçen olmasın. Sinirle "Kimsin sen? Ne borcu? Amacınız ne aşağılık, piç herifler" dedim. Yine tam önümde durdu ve gözlerimin içine baktı. Eliyle yüzüme yapışan saçlarımı ayırmaya çalışınca başımı sağa sola sallayıp "Çek ellerini üzerimden" diye tısladım.

Asla Vazgeçme SendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin