Bölüm 21

71 7 2
                                    

Uyandığımda yanımda yoktu. Gözlerimi ovuşturdum ve yataktan kalktım. İçeride de kimse yoktu. Mutfaktan bir bardak su içtim ve banyoya girdim. Soğuk suyla aldığım duşun ardından telefonumu şarjdan çıkardım. 34 tane cevapsız çağrıyı görünce gözlerimi büyüttüm. Listeye baktım. Büyük çoğunluk Astek'tendi.
İçimde oluşan garip bir hisle Kıraç'ı aradım. Telefonu çalıyor fakat cevap vermiyordu. Astek'i aradım ve telefonu hopörlere aldım. Üstüme giymek için birkaç parça giysi çıkardım. Pantolonumu bacaklarımdan geçirirken Astek'in telaşlı sesi geldi.
-"Açelya neredesin?"diye bağırdı. Kaşlarimi çattım ve "Evdeyim. Başka nerde olacağım?!" diye karşılık verdim. Astek sesini daha da yükselterek
-"Peki Kıraç nerede?!!" dedi. Sinirlenerek "Bilmiyorum! Bağirmayi kes!" diye bağırdım. Bana küfretti ve
-"10 dakikan var pikaçu abi bekliyor!"dedi ve telefonu suratima kapatti. Sinirle telefonumu cebime koydum, kapının yanından kaskı ve anahtarları alıp evden çıktım. Söylene söylene motora bindim. Kaskı başıma geçirirken "Kargalar bokunu yemeden derdin ne de beni çagiriyorsun!" diye soyleniyordum.
9. dakikada binanın önüne geldim ve merdivenleri hızla tırmandım. Asönsere bindiğimde midemde hafiften bir kasılma hissettim. İçimde ki huzursuzlukta cabasıydı. Acaba Kıraç da burada mıdır?.
Pikaçu abinin bulunduğu kata geldiğimde kapıyı çaldım ve içeri girdim. Astek, aslı, pikaçu abinin oğulları, emre abi ve tanimadiğim 2 adam daha vardi odada. Demek durum ciddi. Astek'in yanına geçtim ve "Ne oluyor" diye sordum. Pikaçu abi boğazını temizledi ve "Açelya, Kıraç'ın nerede olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Tek kaşımı hafiften kaldırdım ve "Hayır. Neden sordun?" dedim. Pikaçu abi gözlerini benden kaçırdı. Astek'e ve diğerlerine baktığımda hiç kimse bana bakmıyordu bile. Bedenim kasılırken "Neler oluyor?!" dedim sertce. Pikaçu abi masanın etrafını dolandı ve yanima geldi. Elini bir omuzuma yerleştirdi. Tüylerim diken diken olmuştu. Sinirle "Birisi konuşacak mı artık!" dedim. Bu sefer sesim iyice yükselmişti. Pikaçu abi diğer elini de omzuma koydu ve "Açelya. Kıraç yok. Sabah evden apor topar çıkmış. Astek'le telefonda konuşurken bağirişma sesi gelmiş ve hemen ardından hat kesilmiş." dedi. Dediği her kelime zihnime altın harflerle kazinirken "Nası- Ne demek kıraç yok!?" dedim. Her kelime dilime dolanmıştı. Kalbimin daha hızlı atmaya başladığını hissettim. Pikaçu abi "Her yerde onu ariyorlar merak etme. Buluruz akşama kadar" dedi. Tüm bunlar şaka olmalıydı. Kollarini ittim ve odada ki herkese gülerek baktıktan sonra "Ne bu? Şaka flan mı!" dedim. Sesim titriyordu. Korku ve telaş esir alıyordu yavaş yavaş.
Astek bana bir adım yaklaşmışken telefonumun melodisi odayi doldurdu. Telefonumu cebimden çıkardım ve arayana baktım. 'Kıraç' yazıyordu. Ekranı onlara gösterdim ve "Şakanız buraya kadarmış" diyip telefonu kulağıma götürdüm.
-"Kıraç neredesin? İğrenç bir şakaya maruz kalmak üzereyim"dedim. Karşı taraftan ses gelmeyince "Kıraç" diye tekrar ettim. En sonunda robot sesine benzer bir ses
-"Şaka değil. İğrenç bir şaka hiç değil kuzgun. Olanlar gayet gerçek. Şimdi beni iyi dinle. Önümde, baygın ve savunmasız duran bir adet Kıraç var. Eğer söylediklerimi harfiyen yerine getirirsen bu işten zarar etmeden sıyrılırsın. Öncelikle,motorunun deposunu fullemeni istiyorum. Biraz uzun bir yolculuk olabilir. İkincisi derhal o odayi terket ve şehrin çıkışında ki bir benzinciye git!"dedi ve telefonu suratima kapattı. Telefon hala kulağımdayken duyduklarimi idrak etmeye çalışıyordum. En sonunda Astek'in yanağima dokunmasiyla kendime geldim ve koşarak odadan çıktım. Merdivenleri hızla inmeye başladım. Telefonu cebime koydum ve motorun anahtarını elime aldım. Eğer bu bir oyunsa hepsini falaka yatırıp eşsek sudan gelinceye kadar dövecektim!
Binanın dışında ki merdivenlere ulaştigimda astek kolumu sıkıca kavradı ve "Ne duydun?!" dedi. İkimizde nefes nefeseydik. Kolumu elinden kurtardim ve "Bilmem. Belki sen biliyorsundur, söylesene bana. Bak eğer bu bir oyunsa-" cümlemi bitiremeden bağırarak "Ne oyunu Açelya! Yok oyun flan! Ne duydun diyorum sana!" dedi. Dedikleri yüzüme tokat gibi çarparken dudaklarimdan tek bir kelime çıktı. "Kıraç".
Merdivenleri atlayarak indim ve hızla kaskı başıma geçirip motoru çalıştırdım. Hızla öne doğru atılırken arkamda lastik izleri bırakarak sürmeye başladım.
Bu bir şaka değildi ve Kıraç kaçırılmıştı! Ana yolda sabahın bu saatinde kamyonlardan başka birşey yoktu. Kamyonları hızla geçerken aynadan, Astek'i ve Aslı'yi beni takip ederken gördüm. İkisi de ayrı motorlara binmişti.
Şehrin çıkışında ki petrol ofisine 43 dakika da gelmiştik. Adama depoyu doldurmasını söylerken Astek ve Aslıya yöneldim. İkisi de başlarında ki kaskı çıkardı ve bana baktı. Aslı " Neden buradayiz?"diye sorunca "Buraya gelmemi istedi. Kim olduğunu bilmiyorum. Kıraç yanımda, dediklerimi yaparsan kurtarirsin ve buraya gelmemi söyledi işte!" dedim.
İkisi de şaşırmış gözlerle bakarken Astek "Başka?" diye sordu. Kafami iki yana salladım ve petrol ofisine doğru ilerlemeye başladım. Askeri yeşil, küçük, nike cüzdanimi arka cebimden çıkardım ve kredi kartından çektirdim parayı. Fişi çöpe attım ve aldığım bir suyun parasını ödeyip dışarı çıktım. Suyu yarıya indirdikten sonra, ikisininde benzin doldurttuklarini farkettim. Motorun anahtarını taktım fakat çalıştırmadım. Astek yanima gelip "Şimdi Kıraç kaçırıldı ve bir adam seni arayıp istediklerini yapmani istedi? Öyle mi?" diye sordu. Onu başimla onayladim ve etrafıma bakinmaya başladım. Astek "Ben hala bir şaka olduğunu sanıyorum" dedi. Ona onaylayan gözlerle baktıktan sonra "Bende hala bana şaka yaptiginiza dair bir ümit var" dedim. Telefonumun çalmasıyla panikledim. Cebimden çıkardım ve görüntülü aramayı onayladim. Ekranda beliren görüntüyle elimi destek almak için motorun üstune koydum.
Kıraç beton bir zeminde yatiyordu. Dudakları ve ağzı kan içinde olan kıraç'a doğru yaklaştı kamera. Aynı robot sesi "Bu bir şaka değil. Kesin artık şu şaka muhabbetlerini. Şimdi... kıraç uslu durmadı ve adamlarimi biraz kızdırdı. Beni de sen kızdırma Açelya, tamam mı?" dedi. Kalbime oturan ağırlık ve beynimde yankılanan sesler konuşmamı engellemişti. Kıraç'ın kan içinde ki yüzüne bakiyordum. Beton zeminde öylece yatiyordu. Astek, tehditkar bir tonda "Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama seni bir elime geçirirsem 40 gün 40 gece s-" cümlesini bitiremeden, robot sesi araya girdi.
-"Astek? Sende mi buradasın? Ne kadar da güzel. Desene kadro tamamlandı. Şimdi siz iki aptal beni iyi dinleyin. Çalar saatlerden oldum olalı nefret etmisimdir. İlk iş gidip bir çalar saat almanız olacak. Yeri size msj atacağım. Haa birde misina ipi. 8 metre olursa çok sevinirim. Şimdi atlayin motorlariniza ve kış kış"diyip telefonu kapattı.
Astek yere düşen su şiseme gelişi güzel bir tekme savurdu. Yutkundum ve "Nasıl bir belanın içindeyiz böyle?!" dedim. Astek ve Aslı motorlarina binerken bende bindim ve hizla şehre geri dönduk. Aslı bizi züccaciye gibi bir yere getirtmişti. Elimde ki kaskı bırakmadan içeri girdim. Kasada duran kadın ve reyonlarin arasında duran genç kız beni baştan aşağıya süzdü. Yüzümde ki soğuk ifadeyi koruyarak kadına "Çalar saat ve 8 metre misina ipine ihtiyacım var." dedim. Kadın beni başıyla onayladı ve reyonlarin arasında kayboldu. Genç kızın bakışları hala üzerimdeydi.Telefonda ki kişiyle konuşuyordu ama daha çok benimle ilgili gibiydi. Gözümü bile kırpmadan kıza bakmaya başladigimda arkasını döndü ve rafların arasında kayboldu.
Astek içeri girdiğinde kadında elinde, dediklerimle gelmişti. Astek bembeyaz bir suratla kulağıma eğilerek "Aslı'nın abisini öldürmüşler." dedi. Kadına para uzattigim elim havada kalırken buz kestim. Astek fısıltıyla "Aslıyı goturmem lazım. Seninle evde buluşalım" dedi ve dükkândan çıktı. Kadın elimdeki parayı alınca kendime geldim ve poşeti kapip dışarı firladim. Ben dışarı cikabildiğimde çoktan gitmişlerdi. Birisinin omzumda ki elini hissedince tüylerim diken diken oldu. Arkami dönünce genç kız olduğunu farkettim. Bana "Para üstünü unuttunuz" dedi. Başımı iki yana salladım ve "İstemiyorum" dedim. Kız omzumda ki eline baskı uyguladı ve "Almanız gerekiyor. Lütfen" dedi. Kaşlarimi çatip ona baktım. Sonra elinde ki paraları cebime koymak için harekete geçtim fakat kız beni durdurdu.
Dolu dolu olmuş gözlerle bana bakarak "Saymaniz lazım. Lütfen" dedi, sonra fısıltıyla "Yalvaririm!" dedi. Gözlerimle etrafa bakinirken dükkândan birşeylerin düşme sesi geldi. Dişlerimi birbirine bastırdım ve numaradan paraları yere düşürdüm. Ayak bileğimde ki bıçağı farkettirmeden aldım ve paraları saymaya başladım. Kâğıt 20'in üzerine mavi tukenmezle yazı yazılmıştı. Yazıyı dikkatle okuduğumda 'Yüzünü seviyorsan eğil!"yaziyordu. Poşetin içinde ki çalar saat tüm gurultusuyle çalmaya başladı. Sonra dükkanın kapısı çarparak kapandı ve herşey o zaman gerçekleşti. Kızla beraber kendimi yere eğince, dükkândan büyük bir patlama sesi geldi. Sonra da bütün çam kırıkları üzerimize yağdı. Genç kız elini cam kırıklarının üzerine koydu ve ayağa kalkmaya çalıştı. Kızı hizla kaldırıp, kaldırımın karşısına goturmeye çalıştım. Kız direniyordu. Zorla da olsa kaldırımın üstüne çıkardım ve bana bakmasını sağladım. Şaşkınlıktan büyüyen gozleri, bembeyaz olmuş bir suratı vardı. Ve ağlıyordu. Sesi çıkmıyordu fakat gözlerinden ardı ardına yaşlar akiyordu. Kız en sonunda "Anne" diye bağırarak koşmaya başladı dükkâna.
İçeride kızın annesi vardi! Uzerimde ki şaşkınlığı atip, kızın arkasından koştum fakat büyük bir şeyin etkisiyle savruldum. Kulaklarima ulaşan, acı bir fren sesiydi. Büyük bir sarsintiyla da bilincim kapandı.

Ağzimi ve burnumu rahatsız eden şeyi çıkarmak için elimi kaldırdım fakat keskin bir acı buna engel oldu. Gözlerimi kırpıştirarak açmaya çalıştım. Işık odağını bulunca herşey netlik kazanmaya başladı. Hastane odasına benzer bir yerdeydim ve kolumda bir ağırlık vardı. Oturmaya çalıştım fakat birisi omzuma elleriyle baskı yaptı ve yeniden yattım. Ellerin sahibine baktığımda Pikaçu olduğunu anladım. Elimin üstünde serumun keskin iğnesini hissettim. Ağzımda ki ekşimsi tatla yüzümü buruşturdum. Zihnime parçalar halinde görüntüler gelmeye başlayınca elimin üstundeki iğneyi çıkarıp attım ve ayağa kalkmaya çalıştım. Patlama olmuştu ve o kadın içeride kalmıştı. Genç kızın attığı çığlıklar kulağımda çinlamaya, gözleri gözlerimin önüne gelmeye başladı. Pikaçu abiyi ittim ve ayağa kalktim. Ayağımın altında ki zeminin kaymasıyla da geri oturdum. Hafiften kanamıştı iğnenin olduğu yer. Sol koluma baktığımda sargiya alındığını farkettim. Pikaçu abi tam önüme geldi ve baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi. Ağladigimi farkettim. Ellerini ittirdim ve "Bırak!" dedim.
Bana merhamet dolu gözlerle bakarken "Sakin ol kızım, sadece araba çarptı. Fazla zarar vermemiş." dedi. Kaşlarimi çattım bana 'kızım' demesiyle. Yavaşça ayağa kalktim ve odadan çıkmaya çalıştım fakat kapı açılmadi. Birkaç kere zorlasamda yine açılmadı. Öfkelenerek "Aç şu kapıyı!" dedim sertce. Bana ifadesiz gözlerle bakarak "Patlamadan kurtulamadı. Kızına ise sakinleştirici yaptılar. Yan odada uyuyor. Açelya... Neden oradaydin?" dedi. Kaşlarimi çattım ve "Ne demek istiyorsun?" diye sordum.
Bana kaşlarını kaldırarak baktı ve "Orayı havaya uçurmani, Kıraç'ı kaçıran adam mı istedi? Açelya nasıl yaparsın böyle birşeyi? O kadının suçu neydi? Neden başına buyruk hareket ediyorsun, Kıraç'ı bulacağım dedim sana ama sen kendi başına hareket ediyorsun!" dedi.
Tüm kelimeler bogazimda kaldı. Ben... Ben mi yapmıştım! Benim yüzümden mi öldü o kadın...
Kırık çıkan sesimle "Aç kapıyı!" dedim. Bana sakin adımlarla yaklaştı ve kapının yanında ki düğmeye bastı. Kapı otomatik olarak açılınca kendimi dışarı attım. Koridorda birkaç hemşire dışında kimse yoktu. Yan odanın kapısına geldim. Yavaşça kapıyı araladım. Kız ıslak gözleriyle tavana bakıyordu. Yutkundum ve içeri girmek için birkaç adım attım. Kız beni farketmemişti. Her adimım ağirlaşiyordu. Kızın başucuna geldiğimde hala bana bakmamıştı. Ne diyecektim ki, neden geldim?
Gözlerim yanıyordu. Kız dudaklarını birbirine bastırdı ve fısıltıyla "O... Öldü. Yok artık... Annem. Annem öldü benim" dedi. Her kelimesinde gözyaşları akıyordu. Burnum sızladı ve tek elimle yanağımdan akan gözyaşlarımı sildim. Birşeyler demek istiyordum ama diyecek hiçbirseyim yoktu. Bana çevirdi bakışlarını. Çatlayan dudaklariyla "Senin yüzünden oldu değil mi? O adam. Telefonda ki o adamin seninle bir derdi vardı ve... Benim annem öldü! Sen değil!!!" dedi. Her kelimesi nefes almami zorlaştırıyordu fakat cevap veremiyordum. Ağlaması şiddetlenirken ayağa kalkmaya çalıştı. Birkaç adım geriye gittim. Üzerime doğru gelmeye devam ederken "Senin yüzünden!!! Senin yüzünden annem öldü! Onu sen öldürdün!!!" diyordu. En sonunda sırtım duvara yaslandı ve kızın elleri boğazimi sardı.
Kız bağırarak "Annemi sen öldürdün! Onu benden çaldın!!" diyordu sürekli. Gözyaşlarım geçtiği yerleri yakarken, canım yanmaya başladı.
Annem... Onun ölüm sebebi de bendim. Eğer ben olmasaydım ölmeyecekti! Eğer ben olmasaydım bu kızın annesi ölmayacaktı!
"Özür dilerim" dedim fakat beni duyduğunu sanmıyordum. Kızın baskısı gittikçe artıyordu. Gözlerimi kapattim. Ona karşı koymak için birşey yapamazdım!
Nefesimi zar zor alırken kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Ciğerlerim hava için çirpinirken, kızın baskısı üzerimden çekildi. Etrafımda kalabalık oluşturulmuştu. Hıçkırıklarimi ve çığlıklarimi saklayarak, sessizce ağlamaya başladım. Yavaş yavaş, yere çöktüm ve dizlerimi kendime çektim. Bir elimi kızın parmaklarinin olduğu yerde tuttum. Fısıltıyla defalarca özür diledim. Ben birisinin ölümüne sebep olmuştum. Masum birisinin ölümüne. Bir kızı annesiz bırakmıştım ben!!!
Birisi beni sarsmaya başladı fakat tepki vermedim.
Beni görmesinler istiyordum! Beni duymasinlar! Beni unutsunlar istiyordum!!!!
Birisi beni ayağa kaldırdı ve sımsıkı sarıldı. Uzaklaştırmaya çalışsamda engel oldu ve daha çok sarildi. Adam akıllı nefes alamiyordum. Bana sarılan kollara karşılık verdim. Yüzümü boynuna sakladım ve daha çok ağlamaya başladım. Fakat sessizdim.

Asla Vazgeçme SendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin