"Hayır yani, oradaydım gördüm nasıl baktığını. Utanıyorsan bile benden utanma, kardeşin değil miyim ben senin? Hem suç mu birisini beğenmek, sevmek?"
Emin'in suratındaki duyguları okuyabiliyordum. Çıkmış olduğumuz ilçe macerası güzel bir sohbete dönüşmüştü. Birden bastıran yağmur ise bunu ek olarak güzelleştirmişti. Düğünün üzerinden ne uzun ne kısa bir süre geçmişti ama biz hala bu konuda doğru düzgün konuşamamıştık. Utanıyor olduğu belliydi, ilk başta bu konu için onu zorlamamıştım. Paylaşmak istediği zaman paylaşır diye düşünmüştüm ama işte.. Şimdi ise yan koltukta oturuyor, ona benimle düşüncelerini paylaşması için cesaret vermeye çalışıyordum.
"Aşk elbette ki sadece kelime ile anlatılması çok zor bir duygu.. Bak abi, aşk, bir kişinin daha önce fark etmediği şeyleri görmeni sağlamasıdır. Dikkat ediyorum sana, o kadar farklı davranıyorsun ki Tanerlerin düğününden beri. Ayrıca basit şeylerde güzelliği bulmanıza yardım etmesidir bu duygu. Aşk asla tanımlanamayacak bir kelime belki senin için. Sadece hissedilebilir bir şeydir. Sözlerim sana anlamsız gelebilir belki ama hayatında birini sevmiş olan birisi olduğum için tam olarak neden bahsettiğimi de biliyorsun. Her ne kadar benim durumumdan pek hoşnut kalmadıysan bile sonucunda, bu duyguyu yanılmış olsam bile yaşadım. Aşk ya da sevgi.. bu kelimeyi duyduğunda aklına gelen o yüz her ne ise bunun tanımı o'dur. Aşktır."
𝗼𝗰𝗮𝗸 𝟭𝟴, 𝟮𝟬𝟭𝟳
İhanet ve hissizlik. İlk öğrenildiğinde kişide bir şiddet duygusu uyandırır. Sevilen kimse ve ilişki için ne kadar fedakarlık yapılmış ise o kadar can acıtır aldatılmak. Kalbimde dağlamak zorunda kalacağım bir yara ile yoluma devam etmek.. O kadar korkunç geliyordu ki kendi cümlelerim bana ama gözümün önünde duran görüntüden sonra hiçbir şeyi yalanlayamazdım. Çantamdan telefonumu nasıl olduğunu anlamadan çıkartmış, ezbere bildiğim o numarayı görene kadar numaraları taramış, tuşa dokunarak beklemiştim.
Görüyordum onu, telefonuna bakmıştı. Suratı renkten renge geçmişti fakat sanki rahatsız da değildi. Yanındaki kadından ve etrafındakilerden ayrılarak sağ taraftaki ağaca ilerlemişti.
"Efendim canım?" Sesini duymuştum işte, sonrasında yalandan bir öksürük. Arkadaki sesleri duyamıyor muydum ki ben? Aşk sağır ve kör mü etmişti beni?
"Nasıl oldun?"
"Kötüyüm Cennet'im, uzanıyorum öyle. Televizyon izliyorum işte."
Kendi kendime gülmüş, gözyaşlarımın yanaklarımdan akmasına izin vermiştim. Yalan söylemesi bir kere daha canımı yakmıştı. Kötülüğün insan yüreğindeki en köklü tohumunun içinde kök salmaya başladığının farkında bile değilmişim. Girdap başlamıştı yüreğinde; içimdeki tüm iyilikleri, güzellikleri kapıp, beni yalanların, yanlışların, uzayıp gidecek ve kökünün nerede son bulacağımı bilemeyeceğim bir aldanış girdabının dibine çekecek bir girdap. Aşkla nefret arasındaki bu çizgi kocaman bir bıçak olup, yüreğime girdi. Burkularak döndü, ayağa bile kalkacak hal bırakmadı bende. Bundan sonra ne yapacaktım ki? Uzun sessizlik kulağımda bir uğultuydu.
"Ben bildiğim her şeyi çoktan unuttum, Onur. Ve bunu tekrardan öğrenmeye ne gücüm, ne de isteğim kaldı."
"Neyi unuttun canım? Anlamadım ne dediğini." Bir sahte öksürük daha.
Adımlarım onun karşısına ilerleyince gözlerindeki rahat bakış korku ve endişeye bırakmıştı kendini. Telefonu kulağından indirerek boş bakışlarıyla bakmaya devam etmişti. Telefonu kapatarak yanıma indirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝒏𝒆𝒓𝒆𝒅𝒆𝒔𝒊𝒏 𝒔𝒆𝒏? // •gönül dağı fanfic.
Fanfiction•gönül dağı fanfic. "𝖺𝗁 𝗈 𝗀𝗈̈𝗓𝗅𝖾𝗋, 𝖺𝗁 𝗈 𝗀𝗈̈𝗓𝗅𝖾𝗋, 𝗀𝗈̈𝗋𝗎̈𝗇𝖼𝖾 𝗒𝗎̈𝗋𝖾𝗀̆𝗂𝗆 𝗌ı𝗓𝗅𝖺𝗋. 𝗒𝖺𝗄𝗍ı 𝖻𝖾𝗇𝗂 𝗄𝗎̈𝗅 𝖾𝗒𝗅𝖾𝖽𝗂 𝗌𝗈𝗀̆𝗎𝗍𝗆𝗎𝗒𝗈𝗋 𝖻𝖺𝗀̆𝗋ı𝗆ı 𝖻𝗎𝗓𝗅𝖺𝗋. 𝖺𝗁 𝖻𝖾𝗇 𝗇'𝖾𝖽𝖾𝗒𝗂𝗆, 𝖽𝗈𝗌𝗍 𝖻𝖾𝗇...