Tam on gün geçmişti. İlan-ı aşk edeli, gönlümdeki kuşu sahibine salalı tam on gün geçmişti. Kalbimi ortalığa döküp saçmıştım. Ne bir cevap gelmişti, ne bir soru gitmişti. Ramazan'ı gördüğümde değiştiriyordum yolumu. Belliydi, kafasını karıştırmıştım. Bencillik ettiğimi düşünmüştü, belki de ilk birkaç gün gerçekten şaka yaptığımı düşünmüştü fakat değildi. İşte o zamandan beri ne onunla göz göze gelebilmiş, ne olduğu yerde durabilmiş, varlığını sezdiğimde güçlü kalabilmiştim. Düşüncelerim iki elle beni boğmaya devam ederken abimin yanımdaki varlığını unutmuştum bile.
"Anladın mı bari anlattıklarımı?"
Abim bir şeyler anlatmıştı ama kalbim o kadar zor bir durumdaydı ki bazen bu durumdan sıyrılmak ve abim ile ilgilenmek benim için zor bir hale geliyordu.
"Hakkını helal et... dinleyemedim. Kafam öyle dağınık ki bugün. Bir daha söyle, dinliyorum can kulağımla."
"Ben diyorum ki, Zeynep ile konuşmaya gideceğim. Uzaktan bakmak, ara sıra gözlerimizin buluşması, senede bir bile olsa sadece işlerden konuşabilmemiz gerekmiş gibi sohbet etmemiz yoruyor beni. Bu aşk beni divane etti, anlamıyorum. Rüyalarımda görüyorum, kalkıyorum düşüncelerimde yerini alıyor. Çok ciddiyim bu konuda."
İnsan hayret ediyordu bazen, ne zaman bu kadar büyüdük diye. Eşek kadar olmuştuk, vakit evlilik vakti olsa gerek herkes bir bir evleniyordu da. Gerçekten abimin yanında olmak istediğim nadir zamanlardan biriydi bu benim için. Çok sıkıntılı zamanlarımda yanımda olan, birbirimize dertlerimizi anlattığımız, bana 'sen benim hayatımsın, beni rahatlatan, çözen sensin.' diyen insan yarın farklı bir dünyaya adım atacaktı belki de. Zeynep çok güzel bir kızdı, kalbi güzeldi. Saygılıydı, hırslıydı, hakkını savunurdu. Bu yönüne o kadar saygı duyuyordum ki, özellikle açık sözlü oluşu beni çok imrendiriyordu. Ailelerimizin birleşme ihtimalleri beni heyecanlandırıyor, mutluluktan uçuruyordu.
"Eğer sen istiyorsan, gönlünün en derininden seviyorsan neden olmasın? Gidip konuşalım. Abdullah Amca'ya da haber verelim ama. Babam biliyorsun o olursa gelir. Yoksa tek başına götüremeyiz onu.."
Abim kafasını düşünceli bir biçimde sallamıştı sadece. Telefonunun zil sesi kulaklarımıza dolunca her ikimiz de dikkatimizi oraya vermiştik.
"Şimdi işe gidiyorum. Öğleden sonra geleceğim, inşaata bir bakmam lazım. Sen gidip bu sırada Abdullah Amca'yı bulsan ya?"
"Tamam, başım üzerine bulurum. Ama bu senin aşk derdin, sen çöz. Zaten benim derdim başımdan aşkın.."
Allah'tan son dediğimi duymamıştı. En son vermiş olduğu tavsiye ile gidip konuşmuştum Ramazan ile ama nasip olmamıştı güzel duygular. Olsun, her şeyin bir hayırlısı vardı sonuçta. Bu konuda kendini suçlu hissediyordu bir bakıma abim. Onun suçu olmadığını, sadece bana tavsiye vermek istediğini söylemiştim ona. Beni dinlememek için elinden geleni yapmıştı ilk birkaç gün. Üzerine ceketini giyerken ayağa kalkmış, gülümsemiştim.
"Ben gider konuşurum, sen merak etme. Kafana da takma, olur mu?"
Abim mutlulukla bana sarıldıktan sonra gitmişti. Evin sessizliği ile başbaşa kalmıştım yine. Babam yemek yemişti, çay da içmişti. Uzanıyordu öylece. Yaklaşık bir hafta sonraya doktor randevusu alabilmiştik. Kenan Abi sağ olsun, iyi bir doktor arkadaşından almıştı randevuyu. Psikiyatri servisine ilk gidişimiz olmayacaktı ama umuyordum ki bu sefer küçük bir ışık yakabilirdi babam. Arada beni şaşırtan hareketleri vardı. Kalkıp kahvaltı bile hazırlamıştı dün sabah. Ki onun şaşkınlığı hâlâ bende devam ediyordu. Tabii ki de cevap vermiyordu sorularıma, olsun. Oturduğum yerden kalkarak hafifçe gerinerek hazırlamıştım kendimi. Üzerim müsaitti, uzun bir elbise geçirmiştim üzerime sabah kalktığımda. Abdullah Amca'nın evine gideceğimi babama haber ettikten sonra ise sokakla adımlarımı buluşturmuştum. Nedense bu sokakları çok sevmeme rağmen son zamanlarda biraz huzursuzdum. Ramazan'ı görebilme ihtimali beni korkutuyordu, neden bilemiyordum. Suratına bakamıyordum, utanıyordum, mahcup hissediyordum ona karşı. Bu on gün boyunca diken üzerinde oturmuştum. Derince bir nefes aldıktan sonra adımlarımı sağa yönlendirmiştim. Vücudumda hissettiğim çarpma hissiyle geriye doğru yalpalamıştım bir anda. Aferin Cennet, önüne baksana yâhu insanlara çarpıyorsun işte..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝒏𝒆𝒓𝒆𝒅𝒆𝒔𝒊𝒏 𝒔𝒆𝒏? // •gönül dağı fanfic.
Fanfiction•gönül dağı fanfic. "𝖺𝗁 𝗈 𝗀𝗈̈𝗓𝗅𝖾𝗋, 𝖺𝗁 𝗈 𝗀𝗈̈𝗓𝗅𝖾𝗋, 𝗀𝗈̈𝗋𝗎̈𝗇𝖼𝖾 𝗒𝗎̈𝗋𝖾𝗀̆𝗂𝗆 𝗌ı𝗓𝗅𝖺𝗋. 𝗒𝖺𝗄𝗍ı 𝖻𝖾𝗇𝗂 𝗄𝗎̈𝗅 𝖾𝗒𝗅𝖾𝖽𝗂 𝗌𝗈𝗀̆𝗎𝗍𝗆𝗎𝗒𝗈𝗋 𝖻𝖺𝗀̆𝗋ı𝗆ı 𝖻𝗎𝗓𝗅𝖺𝗋. 𝖺𝗁 𝖻𝖾𝗇 𝗇'𝖾𝖽𝖾𝗒𝗂𝗆, 𝖽𝗈𝗌𝗍 𝖻𝖾𝗇...