𝘀𝗲𝗸𝗶𝘇; ben o yâre dağlar kadar güvendim.

191 7 10
                                    

Kalp kırıklığı sadece manevi bir acı vermezmiş, aynı zamanda fiziksel acı da verirmiş, geçen haftalarda bunu bir kere daha öğrenmiştim. Bilimsel olarak kalp kırılması, kemik kırılması gibi beyne acı sinyalleri gönderir, hatta kalp kırıklığının acı sinyalleri kemik kırılmasından daha da acı verirmiş insana. Hele bu çok değer verilen bir kişi tarafından gerçekleştirilmişse o insanı daha da kahreder. Ne yaptıysam geçmemişti. Bahçeye baştan aşağıya, çiçek ve fide ekmiştim. Arka bahçedeki duvarları boyayıp süslemiştim, kendimi mutfağa atmıştım. Hiçbir şey işime yaramamıştı. Hayat elbette ki devam ediyordu. Bu kalp kırıklığı da hep devam etmişti. Geçer gibi olmuştu ama tam geçti derken zayıf yerimden vurmuştu her zaman beni. İki hafta olmuştu, olmamıştı onu göreli. Ne zaman yürürken bile onu görsem kalbim acıya acıya yolumu değiştirmiştim. Konuşmaya çalışmıştı benimle, izin vermemiştim. Ahşap kapının önüne gelince derin bir nefes alarak iç çekmiş, dertlerimi bir kenara bırakarak sahte gülücüğümü yerleştirmiştim yüzüme. Kapıyı ittirerek içeriye girdiğimde herkesin yüzü gülüyordu. Halime Teyze'nin sesiyle gülümsememi büyüterek ilerleyip herkese selam vermiştim.

"Ooo, neşeniz daim olsun hanımlar. Ne bu mutluluk?"

"Hoş geldin Cennet gızım, Yağmur'un birinci ayı için mevlüd yapacağız da. Yapamamıştık biliyon, geç de olsa yapalım dedik. O yüzden de çok sevindik, Kenan abin düşündü her şeyi." diye konuştu Döndü Teyze. 

Kenan Abi'nin gelişi herkese çok ani olmuştu. Kimse Veysel'in hayatta olan bir abisinin olduğunu tahmin etmezdi. Döndü Teyze o kadar mutlu olmuştu ki, yuvasındaki görünmez kuşun aslı ona kavuşmuştu işte. O da diğerleri gibiydi çok ama çok iyi bir insandı. Tanıştığımız ilk günde abime babamla ilgili sorular sormuş, babamla ilgili ve alakalı olacağını söylemişti. Allah ondan razı olsun, çırpınıp duruyordu bizim için. Bana ikinci bir abi gelmişti adeta. 

"Oh, ne güzel. Yağmur kuşum için yapılacak bir şey varsa ben de tutayım bir ucundan. Börek yapayım, olur mu? Şekerleri de ben hallederim isterseniz."

"Olur mu gızım öyle, sen bi börek yapıver o bize yeter. Şekerleri babası hallediversin." Döndü Teyze'nin sevinçli sesi kulaklarımızı doldurmuştu yine. Gözüme çarpan silüet ile arka tarafa doğru baktım. Günşıl Teyze benimle konuşmamış, suratıma bile bakmamıştı. Yağmur'un ağlama sesiyle beraber Halime Teyze ve Döndü Teyze içeriye ilerlerken beni Zahide Abla ve Günşıl Teyze ile yalnız bırakmışlardı. Divana ilerleyerek çantamı yan tarafa koyarak oturmuş, solumda kalan kadına dönmüştüm.

"Günşıl Teyze, sen nasılsın? Yolunda mı her şey? Durgun gördüm seni biraz sanki ben."

Suskundu. Neden suskun olduğu hakkında aklımda fikirler oluşuyordu ama konu Ramazan ile ilgili bile olsa bizim aramızda bir sorun yaratmamalıydı bu. Zahide Abla'nın çayın altına yeniden su koyma bahanesiyle kalkarak gitmesiyle yüzünü bana döndürmüştü.

"Gızım, biliyom.. Ramazan bi patavatsızlık etmiş sana. Ben özür dilerim senden onun yerine. Ben oğlumu öyle yetiştirmedim yavrum, arada ağzından çıkıyor böyle şeyler ama. Başkan'ın kızıyla olan münasebetini biliyon. Valla onun mutluluğu için elimizden geleni yaptık Hüseyin Amcanla ama gader gısmet işleri bunlar. Sen affet onu oldu mu?"

En büyük erdemdir özür dilemek, babam her zaman böyle söylerdi. Karşımdaki gözzleri yaşlı kadına ben şimdi ne diyecektim? Belki onu affederim ama eskisi gibi olmazdı, biliyordum. Özrü kabahatinden büyüktü Ramazan'ın. Aşk acısı nedeniyle söylediği şeyler benim canımı acıtmamıştı ama benim ona güvenerek vermiş olduğum sırları lafa dönerek olayı bana döndürmesi canımı o kadar çok yakmıştı ki.. Söylenecek çok şeyim olduğu halde kelimelerim belirli bir yerde yetersiz kalmıştı. 

𝒏𝒆𝒓𝒆𝒅𝒆𝒔𝒊𝒏 𝒔𝒆𝒏? //  •gönül dağı fanfic.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin