𝗼𝗻; bir ihtimal daha var.

166 9 6
                                    

"Yav goşmasanıza, deli edecek bunlar beni yemin ediyom ya!" Zahide Abla meşhur sesiyle ortada koşturan çocuklara bağırıyor, bir yandan da etrafın süslerini kontrol ediyordu. Bugün Yağmur'un mevlidi yapılacaktı. Geç olmuştu ama güç olmamıştı. Her şey tastamamdı. Masada duran şekerleri bir kere daha kontrol ettikten sonra gülümsemiş, şekeri incelemiştim. Melek figürlüydü, Kenan Abi elleriyle seçmişti yeğeni için. Adetler ve töreler , kültür devamlılığı açısından önemliydi, güzeldi. Yeni bir insanın dünyaya gelmiş olmasından dolayı insanlar bir araya gelir, toplanırlar. Ne kadar da güzeldi bu gelenek. Elbisemi düzelttikten sonra karşıdan aceleyle gelen Döndü Teyze ve elindeki tepsiye baktım. 

"Döndü Teyze hayırdır, ne bu acele?"

"Gapının önünde oturuyo ya amcanlar, onlara götürüyom gızım ayranları."

"Yahu, sen ver bana ben götüreyim. Senin zaten acelen var, hem babaannesin sen. Otur, soluklan." 

Tepsiyi elinden almış, cevap vermesine izin vermeden dışarıya çıkmıştım. Elif ve Zeynep de yemek ve içecek sunumu yapıyordu. Kimde var kimde yok derken bir yerden başlamıştım işte. Önümdeki mavi gözlerle gülümseyerek hafifçe boğazımı temizlemiştim. Veysel nedense çok gergin görünüyordu. Halbuki gergin hissetmesi gereken bir olay yoktu ki, çok güzel bir şey yaşıyorduk şu an hepimiz.

"Aaaa, babası. Yeğenim seni böyle görmesin azıcık gülümse."

Suratındaki gülümsemenin yayılmasıyla beraber yan tarafa geçtim. Muammer Amca ve Hüseyin Amca'nın aynı anda ayranı alıp birbirlerine kötü bakışlar atmalarını izlemiştim sessizce. Aralarındaki sorun neydi bilemiyordum ama kardeşler arasında bu kadar uzun süreli bir küslük olması hayırlı değil derlerdi büyüklerimiz. Ben de abimle bazen çok kavga ederdim, çok tartışırdım ama bu küslük ve kavgalar olayın akşamına biterdi. 

"Canım amcalarım, güzel ve hayırlı bir olaya vesile oluyorsunuz. Allah başımızdan eksik etmesin sizi. Ne güzel bak yan yana oturmuşsunuz."

Suratlarına gülümseme koyduklarında her ne kadar istemedikleri belliydi ama yapmaları gereken şeyin bu olduğunun da farkındalardı. Bir laf vardı, kardeşim olsun da kanlım olsun. Kardeşler ne kadar geçimsiz, anlaşmaz, kavgalı, dargın olurlarsa olsunlar yine de kötü bir durumda birbirlerine yardım ederler. Çünkü ortada onları birbirine bağlayan bir kan bağı vardır. Onların da ilişkileri böyleydi. Yana ilerlediğimde çakır gözlerle karşılaştım. Çok bakarsam dalardım, ayrılamazdım biliyordum. Çok zordu benim için gözlerimi gözlerinden ayırmak ama işte.. ayıp olurdu. Yapmamam gerekirdi zaten. Teşekkür etmesiyle Taner'in de ayranını verdikten sonra gülümsemiş, kızarmış yanaklarımı saklayarak içeriye girmiştim. Yemekler erkeklere dağıtılmıştı, hoca da gelmişti.  Fatiha ve İhlas surelerinden sonra dualara devam edilmiş, salavatlar getirilmişti. Yağmur elden ele dolaşmaya başladığında meraklı gözlerle etrafa bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Çok güzel olmuştu bugün. Her zaman çok güzeldi benim bir tanem ama bugün bir ayrıydı. Kucağa alma sırası bana gelince onu dikkatlice dizime yatırmış, battaniyesinin kenarına altın takmıştım. Abim elimiz boş gitmeyelim dediği için bir altın almıştı, sağ olsun. Burnuna minik bir öpücük bıraktıktan sonra konuştum.

"Her şey gönlünce olsun minik kuşum."

Annesinin kucağına uzatırken gülümsemem silinememişti. Cemile benim kandan kardeşim değildi ama gerçekten kardeşimdi. Can bağımız vardı. Yağmur'a bile benden bahsederken teyze diyor oluşu beni her seferinde duygulandırıyordu. Keza Dilek ile olan ilişkim de hep öyle olmuştu. Kan bağı değil can bağıdır önemli olan. Mutluluk herkesle paylaşılabilir. Ama acıyı paylaştığımız insanlar özeldir ve yüreğimize şifa gibi gelen insanlar vardır. İşte bu insanların yeri her zaman ayrıdır. Çünkü iyi dostluklar hesapsız kurulur. Beklenti yoktur. Çıkar yoktur. Böyle bir ilişkiydi aramızdaki. Ayağa kalkan kalabalıkla beraber kalkmış, derince bir nefes almıştım. Yemek yiyesim şu an yoktu bu yüzden dışarıdaki plastik tabak ve bardakları toplamak istemiştim. İşi bir uçtan tutup bitirirdim belki. Büyük çöp poşetini elime aldıktan sonra aşağıya inmiş, bahçeden başlamıştım. Boş olanları çöpe atıyor, o sırada herkese selam veriyordum. Sorulan sorulara cevap veriyordum bir yandan da. "Abin kaç yaşındaydı? Evli mi? Sen evlenmiyor musun? Babanın neyi vardı gızım? Allah şifasını verir merak etmeyin siz." gibi nidaları dinliyordum. 

𝒏𝒆𝒓𝒆𝒅𝒆𝒔𝒊𝒏 𝒔𝒆𝒏? //  •gönül dağı fanfic.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin