7

2.2K 222 189
                                    

"Hangi sınıftasınız?"

İlk dönemin ilk sınavları başlamıştı ve bir sonraki ders Kore Dili ve Edebiyatı sınavına gireceklerdi. Veya sınav onlara girecekti. Henüz karar verememişlerdi. Şu an ise lanet okulun lanet kelebek sistemi yüzünden sınava girecekleri sınıflara bakıyorlardı. Biriyle bile aynı sınıfta olsalar kopya çekme ihtimalleri fazlaca arttığından heyecanla sınıflarına baktılar.

"12/E"

"10/A"

"11/D"

"11/F, Minho'yla aynı sınıftayım lan."

Jisung'un heyecanla söylediği şeyi duyduklarında hemen sıra numaralarına baktılar, belki yakınlardır diye. Ancak Minho cam tarafındayken Jisung tam duvarın dibindeydi. Sesli bir nefes verip, "Neyse zaten ondan da kopya almazdım amına koyayım. Kendim yapsam daha yüksek alırım," dedi, kendini avutur şekilde.

Chan tereddütlü gözlerle sınıfa bakınıp arkadaşlarına döndü. "Seungmin'le çaprazdayız. Kopya verir mi acaba? Çocuk baya zeki." Changbin onun olduğu tarafa bakınıp arkadaşına, "Git söyle, biz nereden bilelim?" dediğinde Chan heyecanla Seungmin'in yanına gitmişti.

Zil çaldığında okulda büyük bir karmaşa başlamıştı. Herkes sınıfının yerini ararken koridorlar tıklım tıklım olmuştu. Jisung ve Felix bir alt katta olan sınıflarına gidip önce Felix'in yerini bulmuş sonra karşı sınıfa girip Jisung'un sırasını bulmuşlardı. Kendi aralarında ezberledikleri konuları birbirlerine sorup unutmadıklarından emin olurlarken on dakika sanki bir dakikaymış gibi geçmiş ve zil çalmıştı.

"Heyecan yapma sakın, bildiğini de unutursun. Elli alsak yeter, çok kasma," diyen Felix'e kafasını sallayarak onay veren Jisung, "Fighting!" demişti. Felix aceleyle kendi sınıfına giderken Jisung sıraya oturmuş hocanın gelmesini beklemeye başlamıştı. Bir yandan da gözü cam tarafı ve kapı arasında gidip geliyordu.

Sonunda Minho gelip ona bakmadan sırasına gittiğinde Jisung istifini bozmadan sadece sınava odaklanmaya çalıştı. Hoca gelip kağıtları dağıtırken ve soruları çözerken aklını Minho'ya yormak istememiş ve başarılı da olmuştu. Sınavı beklediği kadar kötü geçmemişti. En az bir yetmişi vardı en azından.

Sınav süresi bittiğinde kağıtlarını teslim edip sınıftan çıkmışlardı. Jisung karşı sınıfa bakınmıştı Felix'i görebilmek için ama ondan önce gitmişti sanırsa. Kalabalık koridorda yavaşça yürürken arkasından isminin seslenmesiyle o tarafa döndü.

"Jisung!"

Minho, yüzünden düşürdüğünü pek görmediği gülümsemesiyle Jisung'un yanına gelmişti. "Nasıl geçti?"

Jisung keyifle gülümseyip, "70 alırım gibi. Seninki?" diye ona sorduğunda Minho derin bir nefes verip cebinden katlanmış bir kağıt çıkardı. Kalabalık yüzünden sesini duyurmak için Jisung'a doğru eğildi. Böylelerken saçları birbirine karışıyordu ve bunu ikisi de sorun ediyor gibi durmuyordu. Tabi Jisung'un birazdan ağzından fırlayacak kalbini saymazsak...

"Ya kopya hazırladım tamam mı, sınavda baya açtım baktım, yazımdan hiçbir bok anlamadığım için boşa gitti kopya."

Jisung durumun trajikomikliği yüzünden küçük bir kahkaha atıp, "Senin kadar malını da görmedim daha," dediğinde Minho da kendi salaklığına gülmüştü. Merdivenlerden inerken Jisung karşıdan gelen kalabalık yüzünden düşmemek için korkuluklara tutunmuştu ancak tökezlediğinde belinde bir el hissetmişti. Kafasını arkaya döndürdüğünde Minho'nun onu tuttuğunu görmüştü ve bu Jisung için iyi değildi. Hissetmemesi gereken şeyler hissediyordu. İlk defa mantığı kalbine söz geçiremiyordu ve bu durumdan nefret etti. Tüm aklıyla nefret etti hem de.

Bir şey demeden yürüdüğünde ve sınıfa gittiğinde çoktan gelip sorular hakkında konuşan arkadaşlarının yanına gitti. Az önceki olaya sinirlenmek istese de içten içe hoşuna gittiği için yüzündeki gülümseme kulaklarına doğru uzamıştı şu an. "Nasıldı?"

Changbin sırasına çökmüş boş gözlerle ona baktığında az çok anlamıştı nasıl geçtiğini. "Yarramı çıkarıp ona çözdürsem daha iyi geçerdi. Bildiğim her şeyi unuttum sınavda amına koyayım. Bütün isimler birbirine girdi. Maksimum kırk alırım." Felix dudaklarını büzüp Changbin'in yanına oturduğunda tek kolunu omzuna dolamıştı. "Daha ilk sınav. İkincide yaparız bir şeyler."

Chan da onu onaylarken keyfi yerinde görünüyordu. "Seungmin'le bir kopyalaşmışız var ya anlatamam. Uyuşuk Almanca'cı gözetmendi. Bir ara kağıtları değiştirsek mi falan dedik de test diye abartmadık çok. En az bi sekseni var."

"Allah'ım o kopya çekiyor niye ona yüksek not veriyorsun. Ben kendi emeğimle yaptım hep." Changbin'in isyanına gülerlerken Felix yanındaki çocuğun somurttuğu için tombullaşan yanaklarını sıkıyordu.

Sonraki dersleri boş olduğu için kantine inmeye karar vermişlerdi. Çoğu sınıfın dersi olduğu için kantinde bir iki kişi dışında kimse yoktu. Yemeklerini alıp bir masaya kurulduklarında Jisung içeceğinden bir yudum aldıktan sonra şişeyi biraz seslice masaya bıraktı arkadaşlarının dikkatini çekmek için. Başarılı olduğunda üçüne bakarak sırıttı. "Bana şey oldu," diye başladı söze.

Minho'nun sınav çıkışı yaptıklarını anlattı önce, daha sonra Chan'ı Minho yerine koyarak yakınlıklarını, temaslarını ve bakışlarını gösterdi. Belden tutma olayını duyduğunda Felix'in ağzından çıkan bir "Yiiiiaağğğ" sesi yüzünden kantindekilerin yargılayan bakışlarına bile maruz kalmışlardı.

"Ben bu çocuğun amacını anlamıyorum amına koyayım. Bir gün aşırı yakın oluyo bir gün tanımıyormuş gibi. Sıcak-soğuk taktiği görmüş bir yerden piç." Changbin'in söylediklerine hepsi katılırken Jisung da bunun farkındaydı. Hatta bir ara ona onun gibi davranmıştı ve şu an araları biraz daha iyiydi.

"Farkındayım. Ve daha nereye kadar gidecek bilmiyorum açıkçası." Jisung sodasından bir yudum alırken Chan kaşlarını çatıp sert sesiyle konuştu. "Oğlum, hoşlanıyor musun ki bir şeyler olmasını bekliyorsun?"

Jisung gelen soruyla afalladı. Sorunun cevabını kendisi de bilmiyordu.. Desek yalan olurdu. Biliyordu. Hem de gayet iyi biliyordu. Fakat kendine yediremediği için kabul etmek istemiyordu. Ona göre flört ve sevgililik çok farklı yerlerdeydi. Önüne gelen herkesle flört edebilirdi fakat hiçbiriyle sevgili olmak istemezdi. Bu yüzden Minho konusunda bu kadar kararsız davranıyordu. Bazen sevgili olsak da kurtulsam diyordu bazen de diğer sınıf arkadaşlarından bir farkı kalmasa da kurtulsam diyordu. İki kurtulma yöntemi de ona cazip geldiğinden ne yapacağını seçemiyordu.

Bu sefer aklından geçirdiklerini saklamayıp arkadaşlarına açık açık anlattığında hepsi Jisung'un kafasına sıçmak istemişti. Hatta, "Kulağından soksam beynini sikebilir miyim ki?" diye hesaplama bile yapmıştı Changbin. Haklı tepki gösteriyorlardı. Böyle davranmaya devam ederse bipolar olup giderdi.

"Bence sen hoşlanıyorsun, hem de baya baya ama sevgililik seni korkutuyor. Ya da Minho'yla sevgililik. Bilemiyorum. Hoşlandığını kabul et ki yolunu ona göre çiz. Böyle arafta kaldığın sürece hem ona hem kendine dengesiz davranırsın, bu sefer olacak şeyi de imkansıza çevirirsin. Anladın değil mi demek istediğimi?"

Tane tane anlatan Felix'i başını aşağı yukarı sallayarak onayladı. Haklıydı. Hoşlandığını kabul etmesi gerekiyordu. Hem en fazla ne olabilirdi ki? Belki ileride hislerini belli eder, red yer, bir haftaya kalmadan yeni birini bulurdu. Aşk acısı çekmek onun tarzı değildi.

"Tamam, evet, çok mantıklı geldi bu. O zaman bundan sonra ondan hoşlandığımı belli ederek mi davranayım yoksa normal arkadaş gibi mi?" Ne yapacağını şaşırmış durumdaydı biraz. Beyninin ısınmaya başladığını hissediyordu.

"Arkadaş gibi davran, belki ileride askerlik arkadaşı olursunuz. Salak bu amına koyayım. Atalım bunu gruptan." Changbin'in göz devirerek söylediği şeye diğerleri onay vermemek için zor dururken Felix yeniden konuştu.

"Arkadaş gibi davranma ama çok da hoşlandığını belli etme. O adım atmadan sen de atlama."

Jisung derin bir nefes aldı. Bu işe nereden bulaştığını bilmiyordu fakat daha şimdiden sıkılmıştı. Ya olsun ya olmasındı onun bütün olayları. Belirsizlikten gerçekten nefret ediyordu...

Close |MINSUNG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin