"Hay anasını satayım ya..."
Kantine girer girmez gördüğü manzara yüzünden isyankar şekilde söylenmişti Jisung. Yine bir boş derstelerdi ve Chan'la birlikte yemek almak için kantine inmişlerdi. Ancak Minho'nun Yujin'lerle güle oynaya langırt oynadığını görmek sinirlerini bozmuştu. Son üç gündür sürekli bu ikilinin ve arkadaşlarının beraber takıldıklarını görmekten içi şişmişti. Umursamıyordu. Gerçekten, tabiri caizse sikinde bile değildi ama bir süre sonra sıkılmıştı sadece.
"Ne iğrenç bir topluluk amına koyayım ya," Chan yüzünü ekşiterek bakışlarını oradan kaçırırken boş kantinde diğerlerinin de siparişlerini almak için ilerledi. Jisung da onu takip ederken içinden sabırlar çekmeye devam ediyordu. Chan'a kendi parasını verip ona da bir şeyleri almasını söyledikten sonra yanında boş boş beklerken omzuna atılan kolun kime ait olduğuna bakmak için kafasını çevirdi.
Gördüğü kişi yüzünden göz devirmemek için kendini zor tuttuğunda küçük bir oflama çıktı dudaklarından ve omuzlarını silkti. "Çek kolunu ya." Sesi kendisinden bile beklemediği kadar soğuk çıkmıştı. Dışarıdan gören biri bile Jisung'un Minho'yu sevmediğini veya sinir olduğunu anlardı.
Minho onu dinlemeyip kendinden kısa çocuğu daha çok kendine çekip, "Ee ne ısmarlıyorsun bana?" diye sormuştu yüzünü yanındakine çevirip sırıtırken. Jisung bu sefer göz devirmesini saklamaya çalışmadı ve bir elini kaldırıp ona nah çekti. "Yarrağımı ısmarlıyorum, yer misin?" Tekrar omzundaki koldan kurtulmaya çalışmıştı ama diğeri yapışmış gibi asla bırakmıyordu. "Mm olur, afiyet."
Jisung sabrının sınandığına emin olurken sinirlerinin daha da bozulmasıyla sertçe kendisine yapışmış kolu ittirdi ve Chan'a dönüp, "Ben bir lavaboya gideyim, sen sınıfa gidersin," demiş ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşmıştı. Sinirliyken ne yapacağını kestiremediği için hemen o ortamdan uzaklaşıyordu aksi halde mutlaka birinin ya canı yanıyor ya da kalbi kırılıyordu.
Lavabonun kapısını ardından kapattıktan sonra musluğu açıp soğuk suyu yüzüne vurdu. Birkaç defa sertçe yüzüne çarpan su onu biraz olsun sakinleştirirken aynada kendisine baktı. Daha doğrusu kızarmış yanaklarına. "Sinirlendim ya, o yüzden. Orospu çocuğu ne bokum yaptığı belli değil," diye önce kendini kandırmış sonra bu yüzden daha da sinirlenip Minho'ya sövmüştü.
Yüzünü okul formasına kurularken lavabodan çıktı ve koridorun sonundaki sınıflarına gitti. Kendi arkadaşları dışında sekiz dokuz kişi vardı sınıfta. Diğerleri muhtemelen dışarı çıkmıştı. Evet.. Bu soğukta dışarı çıkan manyaklarla doluydu sınıfları...
İfadesiz yüzüyle arkadaşlarının yanına gitti ve kendi sırasına oturdu. Felix ve Changbin'in sinirli yüzlerinden Chan'ın olanları anlattığını anlamıştı bu yüzden konuşmayıp sessizce yemeğini yedi. Ta ki Changbin dayanamayıp küfür edene kadar. "Orul orul orospu çocuğu. Yavşak diye bir kelime olmasa ona yine yavşak derdim." Onun içten sövmesiyle diğerleri de gaza gelmişti ve onlar da biraz saydırmıştı.
Jisung bir süre onları dinlese de en sonunda, "Kanka gerçekten siktir et ya. Kendi kendine yapıyor bir şeyler işte. Düzgünce alayım karşıma yapma diyeyim anlamaz bu mal. O yüzden harbiden sal," diye aşırı haklı biçimde konuştuğunda Felix kaşlarını çattı. "Abi mal diye de her istediğinde gelip yavşak yavşak davranamaz. Sen katlanmak zorunda mısın onun aptallıklarına?"
"Değilim ve katlanmıyorum da zaten. Üç gündür yeterince soğuk davranıyorum, yakında baktı benle eğlenemiyor salar zaten."
"Zaten böyle devam ederse ben tokatlayacağım artık. Ta ben bunalıyorum burada ya," diyen Chan'a herkes katılırken Jisung omuz silkti son lokmasını yerken. "Maksimum bir hafta. Bir hafta sonra Minho'yla tekrar en baştaki gibi hiç konuşmamaya döneceğiz," demişti. Bunu derken içi biraz da olsa sızlamıştı açıkçası. Sonuç olarak ortalama dört aydır Minho'ya ufak da olsa bir şeyler hissediyordu ve şimdi bütün bu zamanın çöp olduğunu fark etmek onu hem kırmış hem sinirlendirmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close |MINSUNG|
Fanfiction"Şu çocuk ne zamandan beri bu kadar çekici?" Her şey, Jisung'un yeni sınıfındaki mor sweatli çocuğu bir anda fazla çekici bulmasıyla başlar.