"Günaydın bebeğim."
Jisung kapattığı gözlerini yanına oturan bedenin ona seslenmesiyle açmıştı. Küçük bir gülümseme sunup, "Günaydın," derken çoktan sevgilisinin koluna sarılıp omzuna yerleşmişti uyumak için. "Dün gece hiç uyuyamadım, geberiyorum uykusuzluktan."
Minho boştaki eliyle tatlı tatlı söylenen çocuğun yanağını okşayıp, "Niye uyuyamadın?" diye sordu yumuşak sesiyle. Başkalarının sorunlarını dinlemekten veya çözüm aramaktan hiç hoşlanmazdı fakat Jisung anlatsa sabaha kadar bile dinlerdi. Aşk cidden garip geliyordu Minho'ya..
"Bilmiyorum ki. En son senle konuştum işte sonra yattım, uykum gelir diye video falan da izledim ama beşe gelirken anca uyuyabildim."
Minho önünde duran saçları koklayarak öptükten sonra, "Okulda uyursun, bugün konferanslar var, dersler boş," demişti. Jisung ise sessizce kafasını sallayıp biraz olsun uyumak için tekrar gözlerini kapatmıştı. Yol sessiz geçerken okula geldiklerinde Minho yavaşça uyandırmıştı onu. Jisung tek gözünü açamıyor, paytak adımlarla servisten inmiş kapıya doğru yürüyorken Minho onun bu sevimliliğine delirmek üzereydi.
Bir kolunu sevgilisinin beline sarıp onu kendine çektiğinde yanağına uzun ve sert bir öpücük bıraktı. "Okul falan dinlemem yerim seni şurada. Şu tatlılığına bak of."
Jisung aniden öpülmenin şokuyla kızarırken uykusunun ortadan kaybolduğunu hissediyordu. Kaşlarını çatıp yanındakinin sırtına bir yumruk attığında, "Okuldayız Minho, müdür görse ağzımıza sıçar," demişti gayet açık sözlülükle. Minho ise yüzüne çarpan gerçekler yüzünden göz devirmişti.
Sarmaş dolaş sınıfa girdiklerinde başta arkadaşları olmak üzere herkesten bir 'ooo' sesi yükselmişti. "Sınıfın best çifti giriş yaptı."
"Oha çok tatlı olmuşsunuz."
"Erkek adam erkek siker kardeşim."
"Yani, güzel."
Binbir çeşit yorum duymuşlardı ancak ikisi de hiçbir şey söylemeden yerlerine geçmişlerdi. Chan ağlayarak gülen ifadesiyle yanına oturan arkadaşına bakıyordu dümdüz. Jisung onu gördüğünde bir şey olduğundan endişelenmişti hatta. "Noldu lan? Ne bu surat?"
"Muradına erdin diye mutluyum ama muradıma eremedim diye mutsuzum. O yüzden gülerek ağlıyorum."
Hayatında duyduğu en IQ'suzca cümlelerden sonra göz devirmişti Jisung. "Mal mısın amına koyayım? Bir şey oldu sandım." Chan yerinde tepinip birkaç garip hareket sergilerken, "Oldu zaten," demişti merak uyandırmak için. "Changbin'le Felix'e söyledim inanmayıp kovdular beni."
Jisung, bir an arkadaşını o kadar tatlı görmüştü ki şu cümleyi söylerken sarılası gelmişti. İçinden geldiği gibi sarılıp saçlarını karıştırdı. "Oy benim Christopher Bang'imi kimse dinlememiş mi? Kızarım ben onlara, ağlama sen. Lan buraya gelin çabuk!" Bir bebeği teselli eder gibi konuşurken kızarak arkadaşlarını çağırmıştı sıralarına.
İkili bu saçma görüntü yüzünden gülerken masaya yerleşmişlerdi. "Noldu?" diye soran Felix'e kaşlarını çatarak bakıyordu Jisung. "Niye Chan'ı dinlemiyorsunuz oğlum? Çocuğun içine dert olmuş."
Changbin kısa bir kahkaha atmıştı. "Gelmiş bize Seungmin'le flört olduk diyor. Seungmin'den sonrasını dinlemedim zaten." Chan sarıldığı arkadaşından ayrılıp masadan bacaklarını sallandıran çocuğu ittirmişti düşmesi için ama başaramamıştı. "Yarrakta baş var sende yok Bin."
Jisung ise arkadaşlarının aptallığı yüzünden nefesini tutarak intihar etmeye çalışıyordu. "Kanka salak mısınız? Çok belli değil miydi zaten bunların flört olacağı? Mesaj falan yok mu Chan? Aç, göster."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close |MINSUNG|
Fanfic"Şu çocuk ne zamandan beri bu kadar çekici?" Her şey, Jisung'un yeni sınıfındaki mor sweatli çocuğu bir anda fazla çekici bulmasıyla başlar.