"Of, köpek gibi özlemişim yemin ediyorum."
On birinci sınıf biteli iki hafta olmuştu ve bu iki haftada Minho ailesiyle birlikte anneannesine gitmişti. Bu yüzden bu süreçte sadece görüntülü arama veya mesajlaşmayla idare etmek zorunda kalmışlardı. İkilinin ayrı kaldığı en uzun süre bu olmuştu. Minho'nun ailesi bir ay daha orada kalacaklarını söylediklerinde Minho ders çalışma bahanesiyle eve dönmüştü. Şimdi ise yalnız kalma fırsatları varken Jisung, Minho'ya gelmişti bir iki gece kalmak için.
Jisung, henüz kapıdayken kendisine sarılan beden yüzünden sessizce kıkırdadı. Kolları diğerine dolanırken, "Bir de bana sor," demişti mızmızlanarak. Minho biraz daha sevgilisine sarılıp boynuna öpücükler bıraktıktan sonra sonunda onu içeriye almak aklına gelebilmişti.
Elinden tuttuğu gibi kendi odasına götürdüğü küçük bedeni yatağına yatırıp anında yanına yerleşmişti. Az önce sarılan o değilmiş gibi kollarını ince bele dolayıp yüzünü mis kokan boyna gömdü. "Azcık böyle kalalım, kendime geleyim. Hayatımın en uzun iki haftasını geçirdim."
Jisung, bu tatlı çocukla nasıl başa çıkacağını bilemiyordu. Böyle aşkından delirdiği zamanlar yiyip bitiresi geliyordu fakat şimdi de yaptığı gibi sadece öperek yetiniyordu. Yumuşak saçlara öpücüklerini kondururken, Minho derin derin soluklanıyordu.
Ortalama bir buçuk yıldır ilişkileri sürüyordu fakat ikisinin de birbirlerine karşı duydukları heyecan, sevgi, aşk, hayranlık bir gram azalmıyordu. Aksine, gün geçtikçe daha da başa çıkılmaz bir hâl alıyor gibiydi.
Jisung, boştaki ellerinden biriyle boynunda yatan çocuğun çenesinden tutup yüzünü kendine çevirmişti. Kısa bir süre özlediği yüzü inceledikten sonra iki haftada hasretinden ölüp bittiği dudaklara bastırdı dudaklarını. Anında karşılık alırken dolgun alt dudağı emiyordu yavaşça.
Minho ise yan tarafta duran bedenini dudaklarını ayırmadan Jisung'un üstüne çıkarmış ve öpüşmeyi biraz sertleştirmişti. Bir eli altındaki bedenin tişörtünün içinden geçip ince beli okşarken Jisung sadece kollarını Minho'nun boynuna dolamış kendine çekiyordu.
Minho, hafifçe ince dudakları ısırıp onları araladığında dilini içeriye itmişti. Odaya ıslak sesler yayılırken ikisi de sakin ama şehvetle öpüşüyordu.
Jisung dudaklarının uyuşmaya başladığını hissettiğinde istemese de ayrılmıştı. Nefes nefese kalmış ikili yarattıkları eserlere bakıyordu. Minho, karşısında kızarıp şişmiş dudakları aralık, yanakları hafiften al al olmuş ve gözleri kısılmış genci izlerken tüm gücünün çekildiğini hissediyordu. Jisung karşısında bu kadar tapılası dururken nefes alması imkansızdı.
Sıcaklamış yüze bıraktığı hızlı kelebek öpücüklerinin arasından, "Parçalamak.. istiyorum.. seni.. şu.. güzelliğine.. bak.. yedim.. kafayı," demişti tek tek.
Jisung bütün yüzü ıslandığı için Minho'yu itmeye çalışsa da bariz bir şekilde çok eğleniyordu. Uzun bir sürenin sonunda üstündeki koca bedeni yere devirip, "Ay yeter, kafayı değil beni yedin," diyerek kendini lavaboya atmıştı. Tuvalette oturup birkaç dakika telefona baktıktan sonra serinlemek için yüzünü yıkarken Minho'nun içeride mısır patlattığını duymuştu.
Koşar adım mutfağa gittiğinde sevgilisini telefondan film aradığını görmüştü. Sessizce arkasından yaklaşıp baktığı filmleri gördüğünde kaşları çatıldı. Ensesine sağlam bir tokat geçirip, "Yine sex filmi mi açacaksın piç? Geçen de açtın, ayak üstü sikmediğin kaldı bi," demişti sinirle.
Minho aniden gelen tokatla neye uğradığını şaşırırken duydukları yüzünden kahkaha attı. Elindeki telefonu sevgilisine verip patlayan mısırları kovaya koyarken, "Yavrum sikmek istesem filme ihtiyaç mı duyarım?" demişti. Jisung, film aramaya devam ederken içinden tövbe ediyordu. İman boy.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close |MINSUNG|
Fanfiction"Şu çocuk ne zamandan beri bu kadar çekici?" Her şey, Jisung'un yeni sınıfındaki mor sweatli çocuğu bir anda fazla çekici bulmasıyla başlar.