23

1.1K 112 64
                                    

"Çıkışta benimsin."

Jisung çözdüğü testten, yanına oturup kolunu omzuna atan beden yüzünden kafasını kaldırmıştı şaşkınlıkla. Ders arasına girdiklerini bile şu an boş olan sınıftan ve yanındaki çocuktan anlamıştı. On ikinci sınıfın fazla yoğun geçeceğini hepsi biliyordu fakat bu kadarını hiçbiri tahmin etmemişti. Hepsi birbirlerine daha az zaman ayırmak zorunda kalmışlardı ve bu bile başlı başlına zorken, bir yandan yetiştirmeye çalıştıkları konular bir yandan tuvalette bile çözdükleri testler onları gerçekten dayanılmaz bir duruma sokuyordu. Fakat sadece birkaç aylarını bu şekilde geçirip ileride hayalini kurdukları hayatı yaşayacak olmaları gerçeği akıllarından çıkmıyordu. Bu yüzden hepsi derslerine ve onları bekleyen o sınava var güçleriyle çalışıyorlardı.

"Ben hep seninim de, hayırdır? Nereye?"

Minho'nun yüzüne, aldığı cevap yüzünden aşk sarhoşu bir gülümseme yayılırken artık daha az gördüğü sevgilisinin yanağına sulu bir öpücük bıraktı. Jisung hemen elindeki kalemi bırakıp yanındakine sokuldu. Onunla dertsiz tasasız, hiçbir şeyi düşünmeden saatlerce gezip tozmayı veyahut öylece sarılmayı özlemişti.

Jisung kendine çok yükleniyordu. Önündeki sınav onu o kadar korkutuyordu ki ne kadar çalışırsa çalışsın başaramayacakmış gibi hissediyordu ve çoğu gece çözdüğü testleri yarıda bırakıp ağlayarak Minho'yu arıyordu. Minho ise ona göre daha rahattı. Tabii ki eskisi gibi derslerini aksatmıyordu fakat kendine de çok yüklenmiyordu işte.

Minho gülümseyerek kendisine yaslanan çocuğun uykusuzluktan morarmış göz altlarını okşadı nazikçe. "İkimizin de biraz kafa dağıtmaya ihtiyacı var bence. Hm?"

Jisung her zaman onu sakinleştiren bu yumuşak ses tonu yüzünden huzurla gözlerini yumdu. Minho'nun kolları arasındayken hiç olmadığı kadar rahat hissediyordu. "Bence de. Çok bunaldım zaten," dedi yorgunluğu sesinden bile anlaşılırken.

Çalan zil bu huzurlu anlarını bölerken Minho burnunun ucunda duran saçların kokusunu içine çekti derince. Kendisine sarılan bedeni biraz uzaklaştırıp alnına bir öpücük kondurdu. Oturduğu sıradan kalkarken, "Çıkışta ben gelirim yanına," deyip gülümsedikten ve onay aldıktan sonra kendi sınıfına gitti.

Aslında kırk dakika olan ama Jisung'a iki saat gibi gelen son ders bittiğinde koca bir nefes verdi. Yanında eşyalarını hızlı hızlı toplayan Felix'e bakındı. "Acelen ne?" diye sordu kendisi yavaş hareket ederken.

Felix kocaman gülümseyerek son kitabı da çantasına koyarken, "Changbin'le Han Nehri'ne gideceğiz. Bisikletle," dedi. İkilinin favori aktiviteleri kesinlikle bisiklet sürmekti. Günün hangi saati olursa olsun sıkıldıkları zaman tek mesajlarına bakıyordu bisikletlerini alıp öylece gezmeleri.

Jisung da gülümsedi. "Tek buluşan siz misiniz? Biz de Minho'yla gideceğiz." Sahte bir kıskançlıkla birbirlerine gidecekleri yerleri anlatan ikilinin susmasını sağlayan yanlarına gelen çocuklar olmuştu.

"Tamam en buluşan sizsiniz, susun. Geç olmadan gidelim." Araya giren Changbin elini sevgilisininkine atıp kısa bir vedayla sınıftan çıkmıştı. Minho ise henüz yeni toparlanan sevgilisinin çantasını çocuğunu okula gönderen anneler gibi sırtına takmış ve elinden tutup sınıftan çıkarmıştı.

Beraber okuldan çıkıp yolda yürürken, "Önce gidip karnımızı doyuralım. Sonra da sahile gidelim? Nasıl fikir?" dedi Minho heyecanlı heyecanlı. Jisung onun bu çocuksu hallerine gerçekten bayılıyordu. En başından beri başkasında olsa kesinlikle iğreneceği bu çocukluk, söz konusu Minho olduğunda tatlılık krizine girmesine sebep oluyordu.

Yüzüne büyük bir gülümseme yayılırken, "Çok güzel fikir. Ice Americano ısmarlayacağına söz verirsen daha güzel bir fikir olur," demişti boştaki elini anlaşma yapmak için ona uzatırken. Minho gülerek anlaşmayı kabul ettiğine dair elini sıktığında, "Sen de bana güzel bir öpücük ısmarlarsın o zaman," dedi.

Close |MINSUNG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin