"Aa o ne? Versene bi'"
Jisung, vücudunu yana döndürmüş Felix'le konuşurken arka sırasındaki Minho'nun çocuksu heyecanıyla elindeki yüzüğü istemesi yüzünden ona dönmüştü. Onun bu çocuk halleri her ne kadar başkası için sinir bozucu olsa da Jisung için fazla sevimliydi. Bu yüzden şu an yüzüne yerleşen gülümsemeye engel olamamış ve elini yanındaki gence uzatmıştı.
"Al." Kendisi çıkarıp alsın diye uzattığı el, önce Minho'nun sağ eli tarafından tutuldu daha sonra sol eliyle işaret parmağındaki yüzük çıkarıldı. Sadece yüzüğü tutup çekmek yerine elini de tutması Jisung'un kalbine ufak tefek zararlar verirken Minho çoktan kocaman gülerek aldığı yüzüğü kendi parmağına geçiriyordu.
"Aa, bak bir tane daha varmış sende. İkimizde de aynı yüzükler olduğuna göre evlenmeliyiz."
Minho'nun söylediği şey üzerine sol elindeki yüzük parmağında duran yüzüğe ve ardından diğerinin elindeki yüzüğe baktı. Her gün aynı yüzükleri takıp okula geliyordu ve bir gün bu yüzükler sayesinde hoşlandığı çocukla 'sözleneceğini' hiç düşünmezdi. Küçük bir kahkaha attı.
"Hmm, evlenmemiz için ortada bir teklif görmüyorum." Minho için büyük bir kapıyı açtığında ve onun bunu anladığını fark ettiğinde kocaman gülümsedi. Minho'nun da ondan kalır yanı yoktu hatta yüzük olan elini karşısındakinin kafasına atıp saçlarını okşadığında, "Hoşlandığım beyle birkaç problemimiz var, onları halledelim, yakındır evliliğimiz," demişti.
Bu kadar açık konuşacağını ne Jisung ne Minho ne de bütün olup biteni yerine sinmiş sessizce izleyen Felix bekliyordu. Öyle ki Jisung bir süre duyduğu cümlelerin gerçekliğini sorgulamış en sonunda sadece garip bir, "Halledelim," kelimesi çıkmıştı dudaklarından. Gözleri utançla sınıfın en ücra köşelerini turlarken Minho karşısındaki bu sevimli çocuğun tatlılığı yüzünden delirecekti.
Günü küçük flörtlerle bitirdiklerinde Jisung servisine binmişti ve bugün olanları düşünüyordu. Bu açık flörtlerin aslında bir süredir var olduğunu sadece kendisinin pek anlam yüklemek istemediğini ve Minho'ya güvenmediğini fark etmişti. Peki şu an Minho'ya güveniyor muydu? Orası hâlâ meçhuldü. Hâlâ bir iki hafta sonra hiç konuşmadıkları o zamana dönme ihtimalleri vardı Jisung'a göre. Jisung belirsizlikten nefret ederdi. İşini sağlama almadan hiçbir harekette bulunmazdı. Bu yüzdendi işte bütün bu davranışları.
Jisung'u düşüncelerinden sıyıran omzuna yerleştirilen bir kafa olmuştu. Başını hızla sağ tarafına çevirmiş ve kim olduğuna bakınmıştı ki gördüğü kişi anında yüzüne gülümsemesini astırmıştı.
"Rahat geldi herhalde?"
Minho, ciddi çıkarmaya çalışılan ama aynı zamanda gülmesini tutamayan ses tonunu duyduğunda içine yayılan mutluluğu kimseye tarif edemezdi. Bir şeyler olmuştu ona. Bir anda, hiç beklemediği bir anda hem de. Nasıl olduğunu anlamadan değişmiş ve kendini bu tatlı çocuğun etrafında gezerken bulmuştu.
"Çok rahat geldi hem de." Sesindeki huzuru dışarıdan bakan biri bile fark ederdi. Sadece kafasını yaslamak ona yetmeyince iki kolunu birden yanındaki ince bele dolamış ve yüzünü tamamen mis gibi kokan boyuna yaslamıştı. İçine derin bir nefes çektiğinde ciğerlerinin daha önce hiç bu kadar güzel bir kokuya şahit olmadığına emindi. "Şimdi aşırı rahat geldi."
Jisung, bu yaşadıklarını sindirmekte zorlanıyor ancak yine de hoşuna gittiği için geride kalmak da istemiyordu. Minho'nun her hareketinden, her sözünden anlayabiliyordu artık kendisini sevdiğini. Bunun farkında olmak yüzüne sıcak bir gülümseme yaymıştı şimdi. Kafasını biraz yana çevirip hemen dudaklarının önünde duran saçlara belli belirsiz bir öpücük kondurdu. Bundan sonra kendisini geri çekmesine gerek yoktu bu yüzden cesaretli olabilirdi.
Minho zar zor hissettiği öpücüğü bir süre sorgulamıştı. Kafasında kuruyor olabilirdi. Sorgulayan gözlerini ona gülümseyerek bakan Jisung'a çevirdiğinde gerçek olduğuna ikna oldu. İçinde büyük bir sevgi patlaması yaşanırken karşısında tatlı tatlı duran çocuğu ısırmamak için dişlerini sıktı. "Yemin ederim kafayı yiyeceğim aşkımdan. Dağı taşı sikeceğim. Şu tipine bak of delireceğim."
Minho'nun kafayı sıyırma anlarını kahkaha atarak izlemişti Jisung. Onun asla böyle biri olacağını düşünmemişti. O asla kimseye aşık olmazdı. Fakat şu an önünde aşkından deliriyordu resmen.
Jisung iki eliyle önündeki yanakları tutmuş ve Minho'nun sakinleşmesini beklemişti. "Üzgünüm ama deli biriyle evlenemem. Lütfen delirmez misin?" Sabahki yüzük olayına atıfta bulunduğunu anında anlamıştı diğeri. Kafasını tekrar az önceki yerine yerleştirip kollarını sıkılaştırmıştı. "Tamam delirmiyorum bak."
Güldü Jisung. Yeniden. Minho'nun yanında bu kadar çok gülmesi, içinde hissettiği heyecan, mutluluk eskiden olsa onu korkutur ve sinirlendirirdi. Şimdi ise fazlasıyla keyif alıyordu bu durumdan. Sevmişti onunla böyle olmayı.
Yol boyunca Minho kollarını bir saniye olsun gevşetmemiş, Jisung ara sıra yumuşak saçları okşamış ve gülerek sohbet etmişlerdi. Minho, neden daha önce yapmadım ki bunu diyerek kendini suçlamıştı uzun bir süre.
Servis Minho'nun durağında durduğunda Minho her ne kadar istemese de Jisung'a doladığı kollarını çözmüş ve çantasını alıp ayaklanmıştı. Oturduğu yerden kendisine bakan sevimli çocuğun başına elini koyup saçlarını karıştırırken, "Görüşürüz Jisung," demişti gülümseyerek. Karşılığında diğerinden bir 'bay bay' aldığında servisten inmişti. Eve yürürken olanları düşündü, tıpkı şu an Jisung'un yaptığı gibi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close |MINSUNG|
Hayran Kurgu"Şu çocuk ne zamandan beri bu kadar çekici?" Her şey, Jisung'un yeni sınıfındaki mor sweatli çocuğu bir anda fazla çekici bulmasıyla başlar.