16

1.6K 176 153
                                    

"Jisung, düzgün çizsene amına koyayım!"

Chan, Felix onun yerini kaptığı için Jisung'un yanına geçmişti ve boş derste olduklarından fazlasıyla sıkılmışlardı. En son Jisung telefonundan birkaç basit çizim örnekleri bulmuş ve beğendiği bir tanesini Chan'ın koluna çizmeye karar vermişti. Bu işte kesinlikle Chan'ın rızası vardı, hep tuval olmak istemişti.

Jisung kaşlarını çatarak geriye çekilen kolu kendine çekti. "Oynatma kolunu o zaman mal herif. Bitti zaten," deyip son birkaç çizik attıktan sonra kolu tutup uzaklaştırmış ve gururlu gözlerle eserine bakmıştı. "Sanat akıyor bu ellerden, sanat."

"Bakayım sanatına." Minho sınıfa girip sırasına geldiğinde Jisung'un tuttuğu kola bakmıştı. Gerçekten de güzel çizmişti ve kesinlikle kendisi de bir çizim istiyordu. Sırasına oturup Jisung'u kolundan tuttuğu gibi arkaya döndürmüştü. "Bana da çiz."

Jisung, bir salak olduğu için hâlâ bu yakın temaslara alışamamış, her seferinde ellerinin titremesini durdurmayı öğrenememişti. "Tamam, seç istediğini," derken telefonunu Minho'nun önüne ittirdi örnek çizimlere bakması için. Ancak Minho ona geri ittiğinde, "Sen seç," demişti. Jisung kısa bir nefes çekti içine ve seçenekler arasında gezindi. Siyah, kıvrılan bir yılan tasarımı gördüğünde gülümsedi. Minho'ya gösterip "Nasıl?" diye sordu.

Minho gözlerini açarak bariz bir şaşkınlıkla, "Çizebilir misin cidden?" diye sordu. Jisung'u daha önce çizim yaparken birkaç kere görmüştü, hatta Twitter'ına kendi çizimlerinden bir sürü fotoğraf atmıştı ancak yine de şaşırmasına engel olamamıştı işte.

"Çizebilirim. Nereye istiyorsun?"

Minho kısa bir süre vücudunu inceledikten sonra gülümsedi. İşaret parmağı boynunun sol kulak altını gösterirken, "Buraya," demişti.

Hayır. Jisung'un boyunlara zaafı varken gidip de Minho'nun boynuna çizim yapamazdı. Hayır.

"Oraya zor olur, yapamam," diye itiraz etmeye çalıştı ancak karşısında sinsi yılanın teki olan Lee Minho'nun olduğunu unutmuştu. Minho dudaklarını hafifçe büzüp, "Ama oraya çok yakışırdı," demişti olabildiğince tatlı çıkarmaya çalıştığı sesiyle. Jisung her ne kadar yapmacık tatlı tavırlardan nefret etse de bundan edememiş hatta tüm gardının indiğini hissetmişti. "İyi," diyerek kabullenmesi de bunu doğrulamıştı.

Jisung, arkada oturan Minho'yu yan tarafa ittirip açılan boşluğa oturduğunda kalemlerini aldı. Derin derin solurken Minho'nun boynunu eğerek çizeceği alanı açtı. Çok yakınlardı. Eline siyah kalemini alıp son bir kez çizime baktıktan sonra pürüzsüz boyuna doğru yaklaştı. Dudaklarını biraz uzatsa önündeki boyuna değecek kadar yakınken tek istediği şu çizimi bitirip buradan kaçmaktı.

Birkaç çizik atarken hareketsiz ve neredeyse nefessiz duran Minho'ya baktı anlık. "Huylanmıyor musun?"

Minho, tenine değen kalem ve en çok da nefes yüzünden beyninin uyuştuğunu hissediyordu. Başlarda yavaş vuran nefes geçen her saniye hızlanmıştı ve onunla eşdeğer hızlanan bir diğer şey de Minho'nun kalbiydi. Kendini öyle bir sıkıyordu ki yüzü kıpkırmızı olmuş bile olabilirdi. Zar zor duyduğu fakat anlamadığı cümle yüzünden kendinden bağımsız bir, "Hı?" sesi çıkardı.

Jisung, heyecanlananın sadece kendisi olmadığını fark ettiğinde gülümsedi. "Kalemden huylanmıyor musun?" Çizimine devam ederken soluduğu tenden gelen mayhoş koku içini fena yapıyordu. Eğer sınıfta olmasalardı önüne serilmiş bu beyazlığa güzel bir iz bırakmıştı bile.

"Ha, yok, huylanmıyorum." Başını biraz çevirip ses tonunu alçaltırken, "Sadece nefesin beni zor duruma sokuyor," diye bir itirafta bulundu. Minho şu an dağı taşı yarabilecek güce sahipmiş gibi hissediyordu kendini. Fazla yükselmiş ve fazla bastırmıştı kendini. Her an patlayabilirdi.

Close |MINSUNG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin