"Felsefe notu olan var mı?"
Lanet sınav haftasının lanet günündelerdi ve son iki sınavları kalmıştı. Sonraki ders felsefe ve dördüncü saat de sağlık bilgisi sınavı vardı. Jisung'ların grubunun not diye götleri tutuşmuşken Chan'ın sorusuna yanıt veren kimse olmamıştı. Teşekkürler sevgili 10/F sınıfı...
Jisung ve Changbin bu saatten sonra çalışsam da aklımda kalmaz düşüncesiyle çalışmayı bırakmış boş gözlerle sınıfı izliyorlardı. Aslında Jisung daha çok Minho'yu izliyordu. Birkaç kişi tahtanın önünde toplanmış internetten sınav örneklerindeki sorulara bakıyorlardı. "Geçenki quizde hoca internetten almıştı soruları, sınavı da öyle yapar mı?" Sorulara bakan gençler arasında bir fikir yarışı başladığında Jisung ayaklanmış ve onların yanına gitmişti.
Kalabalık yüzünden çoğu kişi birbirine dayayarak soruları görmeye çalışıyordu. Jisung usulca tahtanın tam önünde duran çocuğun yanına sokuldu. Omuzları birbirine değerken yanındakine bakmadan soruya bakmaya başladı. Sınavı için de endişelenmesi lazımdı...
"Aşağıdaki tanımlardan hangisi yanlış verilmiştir?..." Soruyu sesli okuyan Minho'ya kafasını çevirip, "İçinden oku, anlamıyorum," diye bir uyarıda bulunmuştu. Bir yandan soruya bakıyor bir yandan elindeki kelimelerin tanımlarının olduğu listeden uygun kelimeleri arıyordu.
Yanındaki ses daha da arttığında sesli bir nefes verip kafasını kaldırarak yanındakine baktı. Sesin hala kesilmediğini gördüğünde elindeki kağıdı gıcıklık yapan çocuğun kafasına vurdu yavaşça. "Sussana Minho."
Minho sinirlendirdiği genç yüzünden gülerken bir elini uzatıp açık olan videonun ayarlarıyla oynamıştı gereksiz yere. Jisung önünden uzanan ve neredeyse burnuna değecek kol yüzünden nefesini tutarken onun ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Videoda hiçbir sıkıntı yoktu ama sanki varmış gibi oynayıp duruyordu.
Önündeki kola vurup, "Oynayıp durmasana şunla Minho, düzgünce dur şurada," demişti sert çıkarmaya çalıştığı ama içten içe heyecan dolu ses tonuyla. Minho yüzünden düşürmediği sırıtmasıyla kolunu çekmişti ama bu sefer de elini kendinden kısa gencin kafasına koymuştu.
Jisung saçlarının arasına yayılan eli hissettiğinde karnındaki boşluğu ilk elden hissetmişti. Nefesi düzensizleşirken kafasını kaldırmış yanındaki gencin gözlerinin içine bakmıştı. Bu, heyecanı yüzünden pek yapabildiği bir şey değildi fakat bu zamana kadarki bakışmaları hep çok güzel gelmişti ona. Fakat şu anki, gerçekten favorisiydi.
Minho'nun elini tutup kafasından çekerken gülümseyen gencin gözlerine bakıyordu ve diğerinin gözleri parlıyordu. İlk defa birisinin gözlerine bu denli güzel bakmıştı Jisung ve ilk defa birisi ona bu denli güzel bakıyordu.
Gözlerini ilk çeken Jisung olmuştu. Biraz daha öyle dursaydı hislerinin hoşlantıdan da ileriye gideceğinden emindi çünkü. Minho gerçekten insanı kendine çeken bir tipti...
Seslice yutkundu ve tahtanın önünden çekilip sırasına doğru yürüdü yavaş adımlarla. Gözleri arkadaşlarını bulduğunda üçünün tek bir sıraya oturup sırıtarak ona baktığını görmüştü. Az önce olanları gördüklerini anlamıştı. Heyecanla onların yanına ilerledi bu sefer.
"Benim yarın düğünüm var, ben evleniyom."
Arkadaşları Jisung konuşur konuşmaz sessiz çığlıklarıyla az önce olanlardan bahsederken Jisung titreyen ellerini ve biraz daha böyle atarsa göğüs kafesini delecek olan kalbini durdurmaya çalıştı.
"Tam, altı nokta kırk üç saniye bakıştınız amına koyayım. Bir an birbirinizin kucağına atlayıp öpüşeceksiniz sandım," diyen Changbin'e gözlerini açıp baktı. "Salak salak konuşma, zaten heyecanlandım. Kafamı tutuşunu gördünüz mü? Bayılıyordum az kalsın."
"Sen zaten bitmişsin de Minho da bitmiş gibi geldi bana açıkçası. Biz biraz dalgaya vuruyoruz ama harbiden yaptıkları basit flörtler gibi değil bence." Felix heyecanın yanında ciddiyetin de olduğu sesiyle açıkladığında Chan da ona katıldı. "Bana da öyle gelmeye başladı. Tamam diğerleriyle de arada uğraşıyor ama sana baya farklı davranıyor."
"Ya sadece kuru yavşaklıksa, ya biz kafamızda kuruyorsak. O zaman ne olacak?" Jisung bundan korkmaya başlamıştı. O da Minho'nun ondan hoşlandığını düşünmeye başlıyordu ama kafasında gezen 'ya aslında' ile başlayan ihtimaller onu korkutuyordu.
"Bilmiyorum gerçekten. Açılmak için erken ama kendini geri çekme bundan sonra."
Çalan zil sohbetlerini bölerken hepsi farklı katlarda olan sınıflarına gitmişti. Jisung, sınavdaki soruların internetten alındığını, hatta Minho'nun onunla uğraşmadığı iki üç dakikada tahtadan baktığı soruların aynısı olduğunu fark etmişti. Geriye kalanları da kendisi yapabilmişti zaten. Mutlu bir şekilde sınavdan çıkarken bir ders sonraki Sağlık sınavı için çalışması gerekiyordu.
Sınıfa gittiğinde arkadaşlarının yüzünün güldüğünü görmüş ve sınavlarının iyi geçtiğini anlamıştı. "Oğlum tahtada açtığımız soruların aynısıydı," diye heyecan ve mutlulukla konuştuğunda diğerleri de onu aynı mutlulukla onaylamıştı.
Chan, "Şu Sağlık sınavını da atlatırsak yılbaşına bomba gibi gireceğiz," dediğinde Felix de, "Ay evet, yarın yılbaşı! Gönül isterdi ki hep beraber dışarıda kutlayalım ama evde annemin dizinin dibinde oturup mandalina yiyerek O Ses izleyeceğim... Hayat işte," demişti.
"Pazar günü gideriz bir yerlere. Film falan bakın." Changbin telefonunu çıkarıp vizyondaki filmlere bakarken Jisung çantasından Sağlık dersinin notlarını çıkarmıştı. "Derste camış gibi uyuduğumuz için internetten not buldum."
İlk ünitenin notlarını alıp masaya oturduğunda önemli yerlerin altını çiziyordu. Hocalar, öğrenciler ders çalıştığı için derse gelme gereği duymuyordu bu yüzden sınıfta bariz bir çalışma gürültüsü vardı.
Jisung, kağıttaki tanımlara odaklanmışken elindeki kalemin bir anda çekilip alınmasıyla şaşkınca kafasını kaldırmış ve etrafına bakınmıştı. Sırıtarak en arkadaki sıraya giden Minho'yu gördüğünde seslenmişti. "Hayatını sikerim, kalemimi getir." Cümlesi biraz fazla sert olmuştu fakat ses tonu o kadar da korkutucu değildi. Hatta biraz... Biraz flörtöz gibiydi... Ne tür bir flörtse..?
Kalemi tek elinde tutup havaya kaldırdığında dişlerini göstererek gülümsüyordu kaşları çatık çocuğa. "Gel al." Jisung oflayıp oturduğu masadan inerken onun yanına gitti ve kalemi elinden çekmeyi denedi ancak tabi ki diğeri buna izin vermemişti. "Ya, versene."
"Alsana," diyerek aynı şekilde cevap veren Minho dışarıdan çok eğleniyormuş gibi duruyordu. En azından Chan, Felix ve Changbin böyle düşünüyordu. Felix ayağa kalkıp Jisung'un arkasına geçmiş ve sanki yanlışlıkla çarpmış gibi sendeleyerek Jisung'u sırada oturan Minho'ya doğru itmişti. Ancak Jisung böyle bir rezilliği kaldıramayacağını bildiğinden düşmemek için büyük bir çaba sarf etmiş ve başarılı olmuştu. Minho'nun kapalı elindeki kalemi almak için elini açmaya çalıştığı sırada kafasını arkaya çevirip fısıltıyla, "Bu kalemi aldığımda ilk işim götüne sokmak olacak Felix. Siktir git arkamdan," demişti sinirle.
Felix, gelen tehdide gülerken arkadaşını zorlamamak adına sırasına gidip Changbin'in yanına oturmuştu. Jisung ise hâlâ inatla Minho'nun sanki namusunu saklıyormuş gibi kapattığı elini açmaya çalışıyordu. En sonunda sesli bir nefes verip, "Bırak kalsın, istemiyorum amına koyayım," deyip kalemliğinden başka bir kalem çıkarmış ve tekrar yerine yerleşip notlarına odaklanmıştı.
Minho asla akıllanmayan bir piç olduğu için gülerek yerinden kalkmış ve elindeki kalemi diğerinin kucağına bırakmıştı. Gider gibi kapıya yöneldiğinde Jisung rahat bir iç çekmişti ancak birisinin yavaşça kafasına vurmasıyla gözlerini kapatıp bekledi. Sakinleşmeyi. Gözlerini geri açtığındaysa karşısında gülerek ona bakan genci görmüştü.
"Minho, bir daha demeyeceğim, siktir git. Ders çalışıyorum lan ders. Zaten hepsi bok gibiydi bari sağlıktan geçeyim amına koyayım."
Minho dudaklarını büzüp, "Aman ya, eğleniyoruz işte şurada. Neyse çalış hadi çalış," deyip sinirli gencin saçlarını karıştırıp sınıftan çıkmıştı. Jisung, bugün olanlara daha fazla dayanamayacaktı. Her ne kadar bu denli kendisiyle uğraşmasına sinirlense de içten içe aşırı hoşuna gittiği su götürmez bir gerçekti.
Derin bir nefes aldı. Bu iş tahmin ettiğinden daha da karmaşık bir hâl alıyordu ve bunu engelleyememek Jisung için kötüydü. Fazlasıyla..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close |MINSUNG|
Fanfiction"Şu çocuk ne zamandan beri bu kadar çekici?" Her şey, Jisung'un yeni sınıfındaki mor sweatli çocuğu bir anda fazla çekici bulmasıyla başlar.