"Biriniz kağıtları dağıtsın herkese."
Müzik dersindelerdi ve sınıfın yarısı görsel sanatlar dersine gittiği için sayıları azdı ve kendilerini rahat hissediyorlardı. Jisung İngilizce'den sonra en çok müzik derslerini seviyordu çünkü notalarla uğraşmak fazlaca hoşuna gidiyordu. Şimdi de hocanın uzattığı kağıtlara heyecanla bakıyordu.
Minho gülümseyerek sırasından fırlarken, "Ben dağıtırım hocam," demişti ve cam tarafından başlayarak dağıtmaya başlamıştı. Duvar tarafına geldiğinde en arkada oturan Felix ve Jisung için iki kağıt çekti. Birini Felix'in önüne bırakırken elindeki son kağıdı Jisung'a uzatır gibi yapıp gülerek geri döndü, "Sana yok," derken.
Jisung titreyen elleriyle kağıdı yakalamaya çalışırken gülmesini tutmaya çalışıyordu ancak pek başarılı olduğu söylenemezdi. "Ver şunu Minho." Ona her seferinde adıyla seslenmek istediğini fark etmişti geçen gece. Nedenini kendi de bilmiyordu henüz.
Minho gülerek kağıdı karşısındaki gence uzattığında yan taraftaki sırasına geçip oturdu ve kağıdına odaklandı.
Jisung ise kafasını öne eğmiş gülümsemesi belli olmasın diye dudaklarını birbirine bastırıyordu. Diğerleri heyecanla ona dönerken yanında oturan Felix arkadaşının kolundan tutmuş çekiştiriyordu. "Ne yaptı gördün mü? Niye sadece sana yaptı abi?"
Changbin göz kırparak, "Flört sezdim kardeş," dediğinde Chris de aynı heyecanla onaylamıştı.
Jisung içinden çığlıklar atarken sadece derin nefesler alabiliyordu. "Susun, çığlık atacağım şimdi." Arkadaşları kaş göz yaparken Jisung sadece önündeki kağıda odaklanmaya çalışıyordu. Tabi arada da arka çaprazında oturan Minho'ya bakmayı unutmuyordu. Minho yavaş yavaş hayatına dahil oluyordu ve Jisung bunun farkındaydı. Sadece bu daha başlangıçtı, bilmiyordu.
...
"Of yağmura bak lan. Servise gidene kadar sırılsıklam olacağız."
Changbin oturduğu yerden pencereye bakarak sessizce konuşmuştu arkadaşlarına doğru. Son derstelerdi ve ders gerçekten hiç sarmıyordu bu yüzden hepsi farklı alemlerde takılıyordu. Hepsi pencereye baktığında Jisung da ofladı.
"Abi bugün hem geçmiyor hem de hava bok gibi. İğrenç bir gün gerçekten."
Oturdukları sıradan yere doğru kaya kaya dersi bitirdiklerinde hepsi hızlıca eşyalarını toplamış, Felix montunu diğerleri ise hırkalarını giymişti. "Enayiler, sabah hava soğuktu zaten niye mont giymediniz?"
"Amına koyayım ne bileyim ben yağmur yağacağını. Mikail önceden haber vermedi bugün," diye isyan eden Changbin'in ağzına vurdu Chris. "Çarpılacaksın sus."
Birlikte hızlı adımlarla servislerine ilerlediklerinde ilk varan üçlüyü arkasında bırakıp nefes nefese kendi servisine bindi Jisung. Yağmur yüzünden ıslanan kapşonlusunu açtı ve saçlarını dağıttı. Uçları ıslanmıştı biraz ama rahatsız etmiyordu.
Yerine doğru ilerlerken bir anda ona seslenen ses yüzünden olduğu yerde durdu.
"Aa, Jisung naber?"
Gelen ses, şu an burada olduğunu unuttuğu Minho'ya aitti. Beyni ani gelen soru yüzünden felçli Ali Rıza Bey'e dönerken ağzını açıp kapattı hızlıca. Ne diyeceğini bilemeyip, "Ne diyorsun ya?" demişti ve tek adımda arkadaki koltuğuna oturmuştu.
'APTALSIN JISUNG APTALSIN APTAL' diye içinden kendine söverken titreyen elleriyle telefonunu cebinden çıkardı.
KISA KABADAYI BIN

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close |MINSUNG|
Fanfiction"Şu çocuk ne zamandan beri bu kadar çekici?" Her şey, Jisung'un yeni sınıfındaki mor sweatli çocuğu bir anda fazla çekici bulmasıyla başlar.