Odadaki korkunun kokusu o kadar keskindi ki... ölüm korkusu ancak bu kadar birini yaşama bağlayabilirdi.
Kashimura Shinanzaku...
Annesiz büyüyen, sevgi nedir bilmeyen, her daim bir kapı kolu muamelesi görmesine karşın sessiz kalan, tek korkusu bir gün o kapıyı kimsenin açmayacağı düşüncesinden ibaret olan ve yalnızlıktan içten içe deli gibi korkan o herif...
Yalnızlığını ruhunun bir köşesinde kilitlemiş, nezaketini yok etmiş, acıma duygusunu katledip geriye öfke ve derin arzular bırakarak babasının bütün isteklerine karşın yine de boyun eğmiş, saygı duyduğu kardeşlerinden birisi olan Chuuya'yı ihaneti sonrası öldürmeye yemin etmiş bu herifin yüzüne baktığım esnada, gözleriyle reddettiği o ölüm, bugün onu kucaklıycaktı, gördüğüm manzaranın özetidir bu.
Aynı anda çekilen tetikler ve 2 ardışık silah sesi sonrası sessizlik çöktü etrafa, nefeslerimizi tutmuşken şaşkınca olanları kavramaya çalışıyorlardı hissedebiliyorum.
Herkes ilk kimin yere yığılıcağını bekliyordu içten içe, ilk kim ölücekti, ilk kim reddetse de ölümle yüzleşicekti?
İnsanız, korkarız ölümden.
Kimine göre ölüm yaşamın devamıyken kimine göre son, kimine göre ne bir başlangıç ne de bir son iken... bana sorarsanız sadece tatlı bir geçiştir bu yaşanan.
Reddetsek de bir gün tanışıcağımız o dostumuz Timoşka* (*köken Rusça. Argo bir kelime. Anlamı cellat) ya nezaket ve saygıyla sıkıcak elimizi, ya da büyük bir öfkeyle koparıcak ruhumuzu bedenimizden.
Ölümü birine getirmek de son mudur acaba..(?)
İlla herkes hastalıkla veya doğal sebeplerden mi ölürse gerçek ölümle yüzleşir?
Ya birisi buna sebep olduysa.. Çalınmış hayatlar söz konusu değil midir?
Hayat hırsızının ruhu, bedeninden nezaketle mi çıkarılmalıdır?
Acı çektirdiği bedenler buna nasıl sessiz kalır!..Tek tük duyulan silah sesleri çatışmanın devam ettiğinin işaretiydi.
Az buz kişi kalmış, yakında burayı çökertmiş olurduk.
O sıra erken davranabilmiş ve Shinanzaku'yu vurabilmiştim.
Herif birkaç adım geri gitti, aldığı sayısız hayat sonrası ailesinin bile yapmadığı o sıcaklığı derinden tadmıştı, öyle sandı veya.
Bedenine yayılan sıcak kan, onda sevgi ve güven hislerini duyursa da sadece ölümün hafifliğiydi bu hissettikleri.
Ölüm ona kucak açmış, yalnızlığın verdiği acıyı serbest bırakmış, nezaketini onarıp acıma duygusunu yeşertmiş... yok ettiği öfkesinden geriye sadece derin bir acı kalmıştı.
Onca çaldığı hayatlar bir bir zihnine dolması eşliğinde kustuğu kanla duvara verdi sırtını.
Dik durmaya çalışıp bu sefer boyun eymemeyi, zincirlerini kırmayı denese de ruhu çoktan hafiflemiş, iri bedeni ayakta duramaz hale gelip yavaşça yer çekimine karşı malup gelmişti.
Silahımdan çıkan mermi direkt olarak girdiği akciğerini delmiş, içeri dolan kanı kussa da boğulma hırıltıları eşliğince karşımızda can vermişti.Tanizaki koşup yerdeki silahları kavradı.
O sıra Ace'e kaydı gözlerim.
Kardeşinin ölümü müydü baktığı yoksa sıradan bir insan mı emin olamıyorum.
Yine de sadece cansız bir bedeni izlerken ondan sevinç beklemiyorum.
Yıllarını beraber geçirdiği insan hayatından sonsuza dek çıktı.
Acı mı duymalı yoksa asla adını bilmediği bir hissiyata karşın nasıl bir ifade takınmalı.. bunları düşünmüyordu o sıra.
İzliyordu sadece. Ruhun çekilişini hayal etti kendince.
Böylelikle de plan başarıyla tamamlandı...Sulu bir öksürük, ardından tarif ettiğim o hissiyatın bu kadar kusursuz ve doğru oluşunun nedeni...
Kucaklanır gibi hissetmek, tüm yükünün hafiflemesi, artık düşüncelerim bana acı vermiycekti."Dazai..."
Yer çekimi çok arsızdır... hafiflemiş bedenimi utanmadan çekiverdi. Öyle ya, ben de direnmedim buna karşı, savaşmaya niyetim mi vardı ki başta.
Heh, böylesine bir hissi sanki uzun yıllardır arzuluyordum.
Şimdi düşündüm de, içtiğim son ayranı son olduğunu bilerek mi içtim acaba?
Yoksa sadece nefsimi mi doyurdum birkaç yudumla.
Son kez mi nezaketimle sarıldım davasında kan ter içinde kaldığım o narin adama?
Son görevim miydi bu, gecelerce uykusuz kaldığım mesleğimde.
Son kez mi çektim şu silahı titrek elime rağmen zorluklarla.
Bedenimin ürettiği şarabın dökülüşüne ilk defa şahit oldum aslında, yalan söylemeye niyetim yok bu son doğrum nasılsa.
Son defa çarptı zihnimdeki düşünceler duvarlara.
O çatlak duvar, asla onarılmıycak olsa da, içerisi kanı kurumuş cesetlerle kaplıyken yaşadım ben orda, yalnız ve sürdürdüğüm acı bir hayatla.
Son son... ne çok son geldi bugün, son nefesimi de verip tebessüm ettim yavaşça. Bencil ben bahsini kazandı sonunda...
▪︎

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çatlak
Mystery / ThrillerBıkkın bir adam ve tükenen zihin duvarlarının içi. Gizem/Polisiye Kapak tasarımı bana ait. Artist??? [Soukoku] Bu kitabı yaşatın, zihninizin bir köşesinde her daim hatırlayın, buna ihtiyacım olucak♡