tanrı'nın bu kulu

59 19 38
                                    

"İsmim Charlotte."

Hafif esen rüzgarın çıkardığı uğultunun arasında duyduğu nahif sese doğru döndü Bay Friedrich. Cevap vermedi, herhangi bir mimik göstermedi. Utanıyordu çünkü, ne yapsa ne söylese bilemiyordu ve bir şeyleri yanlış yapacağından korkuyordu. Buna rağmen kadına bakabiliyorsa şayet, bu büyük bir başarıydı.

Kadın utancını atalı birkaç dakika olmuştu. Kafasını çevirip ilgiyle adamı süzdü. Lakin Friedrich... o da ne öyle? Adam yanında kağıt parçası gibi büzüşmüş, buruşmuştu. Ve... Charlotte gözlerini adamın yüzüne dikti. Tanrı'm! Kıpkırmızıydı.

Kadın bunu fark eder etmez gülmek istedi fakat son anda boğazından çıkan hırıltıyı bastırabildi.

"Bana, isminizi söylemeyecek misiniz, Bayım?" Kafasını omzuna eğip ilgiyle adamın al al olmuş yüzüne baktı. Ne de sevimliydi.

Bay Friedrich yutkundu ve son anda kafasını kaldırıp bakabildi. Ah, bu kadın niçin ona böyle bakıyordu? Adını dahi koyamıyordu bu bakışlara.

"F-Friedrich."

"Eşsiz bir isim."

"Öyle mi dersiniz?" Sesi kısıktı Bay Friedrich'in. Lakin tavırları bu durumdan hoşlandığını gösteriyordu.

"Kanımca, evet. Öyle."

Aniden esen sert rüzgardan dolayı Charlotte'un saçını tutan fular kaydığında, adama neredeyse görsel şölen sundu. Saçları, gökyüzüne salınan uçurtma gibi dalgalandı.

"Oh." Hafif bir kıkırtı doldu kulaklara.

Daha sonra iç çekişler.

Kadın fuları alıp sol bileğine bağladı. "Tanrı'nın işine de bakın siz."

Adamın boğazında büyük bir yumru oluştu, kalbi delicesine attı ve kafasını eğdi.

İkisinin de içi kıpır kıpırdı. Adamın omuzları sallanıyor, kadın kucağında topak yaptığı ellerini oynatıyor.

"Ben... teşekkür ederim," dedi Friedrich en sonunda. Kafasındaki şapka bir anda düşüverdiğinde, ortaya çıkan kıvırcık saçlara baktı kadın. Güneşin altında hiç şüphesiz altın gibi parlayacak renge sahipti. Hafif bir gülümseme peyda olurken kıkırdamamak için var gücüyle sıktı kendini.

Tanrı'nın bu kulu şüphesiz birçok aşağılanmaya katlanmıştı, kadın bunu onu gördüğü ilk günden anlamıştı halbuki. O umutsuz bakışları, bu hayattan zevk almayan tavırları ve sıkılmış surat ifadesi.

Adam baştan aşağı yaşamaktan bıkmıştı.

Kadın oturduğu yerden, adama yaklaştı.

"Arkadaş olabiliriz," dedi Charlotte.

"Hm?"

İşte, yeniden öyle bakıyor. Tatlı küçük bir ördek.

"Siz de isterseniz, olabiliriz."

"Böyle bir şey hiç görülmemiş," dedi zavallı adamcağız. Evet, evet. Biliyordu kadın. Sınıf farkılılığı vardı. Farklı sınıflardaydılar. Fakat, niçin olmasın?

Özellikle kasabanın bunu öğrendiğinde ne tepki vereceğini tahmin edebiliyordu. Kadın sabırlıydı, elbette ki hemen kabul etmesini beklememişti fakat bu önyargıyı kırabilirdi. İnsanlara güvenmediğini, onlardan çekindiğini ve o ruhsuz bakışların ardında saklanan küçük Friedrich'in korkunun esiri olduğunu görüyordu.

Kasabalılar tarafından hor görüldüğünü anladıktan sonra yüzüne dahi bakmayabilirdi, ki kim olsa böyle yapardı, bu yüzden kadın adamı seçti.

Charlotte, Friedrich'in elinden tutmayı seçti.

Kalbini sarıp, bir daha hiç kanamayacağından emin olmak istedi.

Bileğine bağladığı fuları açtı, adamın elini hafifçe tutup adam daha irkilemeden bağlayıverdi.

Bu fular, onların arasındaki bağın temsili oldu.

xx

<<333

bakin arkadaslar ben bunlarin guzelligine aglamaktan biktim ciddi soluyorum bak ciglik aticam

friedrich'in kambur çiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin