az uzun oldu elimde olmadan
-Charlotte, Fransa'nın burjuvalarından biriydi. Bu su götürmez bir gerçekti lakin, kasabalıların dilinde dolanan pejmürde aşk, ikisini de yıpratır türdendi.
İnsanlar onları kabul etmiyordu.
İnsanlar, ikisine ölümcül bir hastalık misali görüyordu.
Friedrich, her şeye katlandı, yeniden katlanırdı fakat Charlotte'un, hele ki kasaba onu her aşağılayışında adamın kalbi yanan bir sobaya atılıyordu.
Charlotte, adam gibi kötü sözleri sineye çeken biri değildi. Bu yüzden üst sınıflar ne zaman kadının iffeti hakkında konuşmaya başladığında kadın ağzını açtı mı, insanları perişan ediyordu.
Aşkları, hiçbir zaman kabul görmeyecekti ve onların gözünde Tanrı'nın pürüzlü insanları olsalar da, en nihayetinde ikisi kulak tıkamıştı.
Birkaç ay geçti o günün üzerinden.
Mevsimler değişti, kasabalılar bu aşkı duyar duymaz, zehir saçan dilleri kıvranıp durdu günler boyu. Friedrich'in kafaya takacağını biliyordu Charlotte. Bu nedenle kasabadaki kadınları ya da diğer esnafların çenelerini kapattı durdu.
Bu birkaç ay hep böyle geçti. Yine de Charlotte içini kıpır kıpır yapan bu duyguyu Friedrich'ten çok daha çabuk benimsemişti.
Günler geçtikçe, kasaba halkı daha çok arkalarından konuşur oldu. Friedrich'in bir evi olmamasına rağmen nasıl Tanrı huzurunda evlenmeyen bir çiftin aynı çatı altında kalabildiği herkesin dilinde dönüp durdu.
Günahkar olmuşlardı.
Şimdi de küçük bir çocuğun oyuncağıyla oynar gibi kasabalı, onları kınıyordu.
Friedrich hâlâ kasabadaki insanların onları böylesine eleştirmesine alışık değildi. Bu yüzden kendini suçluyor ve Charlotte'un itibarını zedelediğini düşünüyordu. Charlotte her seferinde bunun böyle olmadığını, aksine Friedrich'le mutlu olduğunu, ki Tanrı şahidi olsun kadının, işin aslı böyleydi çünkü.
Zaman iyice ilerlemeye başladı.
Kasabadaki insanlar karşı çıkmaya devam ettikçe, Charlotte da ateşe ateşle karşılık veriyordu.
Günlerden kutsal pazar günüydü. Charlotte kendiyle birlikte adamcağızı da zorla ikna edip, sabah kahvaltısı için fırına götürmüştü.
Charlotte fırına girmeden önce bir anda, "Bir yere gidip geleceğim. Bu bir dakika bile sürmeyecek. Ben gelene kadar cesur ol," demişti ve adam ne olduğunu kavrayamadan kadın buhar olup uçuvermişti.
Friedrich nefesini tutmuştu. O gün pek de sakin bir gün sayılmazdı neticede.
Daha sonra girdi içeri.
"Bay Friedrich! Günaydınlar efendim."
Friedrich bu capcanlı sese doğru dönüp gülümsemeye çalışmıştı. Lakin hafif bir kıvrılma da karşısındaki adamın onu eziklemesinden ötürü düşmüştü.
Keskin gözlerle adamcağızı süzen adam, "Bu paçavra gibi adama günaydın demeyin, rica ederim. Tanrı daha sonra gününüzü mahveder," diye fısıldamıştı ekmeği kağıt kartona saran dükkan sahibine.
"Ayıp ediyorsunuz, Bay Oliver."
"Kocam en iyisini söylüyor efendim. Aa! Hiç öyle bakmayın, doğru değil mi?"
Adamın karısı Friedrich'e hitaben yüksek bir sesle iç çekmişti. "Eminim Bayan Charlotte'u yoldan çıkaran da ta kendisiydi. Dinine bağlı hanım hanımcık bir kadının böyle cahil bir adamla birlikte olabileceğine inanıyor musunuz, Tanrı aşkına?" Hafif iç karartan bir kıkırtı koymuştu ortaya kadın.
Diğer müşterilerin de güldüğünü görünce kaskatı kesilmişti adam.
"Rezilsiniz," diye fısıldamıştı o an. Bu, adamcağızın ilk kez bir baş kaldırışıydı hiç şüphesiz.
"Günahkar birinin böyle adice konuşması ne de utan-"
"Oh, bu kulaklar neler duyuyor?" Aniden yanında Charlotte'u görmüştü Friedrich.
Gözleri adama kaydı ve kadında gördüğü sinir geçivermişti. "Ah, benim güzelim." Elleri adamın her iki omzunu kavrıyor, "Çabucak geliverdim, bak! Fakat... bir de ne göreyim Tanrı'm!" Kıkırdayıp alnını adamın omzuna dayadı.
"Bayım, lütfen iki ekmek alabilir miyiz? Çayın soğumasını istemiyorum."
Charlotte hiçbir şey olmamış gibi Friedrich'in elini herkesin gözü önünde sıkı sıkıya tuttu o gün. O gün, adamın kamburundaki tomurcuk hareketlenmişti.
Friedrich'in kambur çiçeği yavaşça büyümeye devam etti çünkü Charlotte onu koruyordu. O da korumaya çalışsa da bu cesur davranışlarına kadın gurur duyuyordu.
Bir gece, ikisi karanlığın içinde parıl parıl parlayan yıldızlara bakarken Charlotte cilveli bir şekilde adamcağızın omzuna yasladı kafasını. "Benim en çok neyimi sevdin Friedrich?"
Bu soru karşısında adam kaşlarını çattı, "Nasıl yani?"
"Yani... beni ilk gördüğünde, ne dedin benim hakkımda? Ne düşündün?"
"Niçin soruyorsun ki bunu?" Adamın suratında bariz bir şaşkınlık vardı.
"Sormamalı mıyım?" Charlotte alt dudağını büktü, daha sonra kafasını adamın omzuna daha çok bastırdı ve önünde birleştirdiği parmaklarıyla oynamaya devam etti.
Adam kendisine alttan alttan bakan bu kadını bir süre izledi. Daha sonra yüzüde şapşal bir sırıtış peyda oluverirken kadın da kıkırdadı bu görüntüye.
"Zariftin," diye cevapladı Friedrich.
"Ne bakımdan?"
"Her şekilde, düşüncelerin ve bana davranışların. Çok zarifti, farklı biri gibi hissetmemi sağlıyordun." Çünkü öylesin, diye düşündü Charlotte. Kadın her geçen saniye daha çok aşık oluyordu adama. Friedrich, çektiği bacaklarını daha çok sardı kendine ve sopsoğuk duvara daha çok sindi. Gözleri kadının yüzünde dolanıyordu.
"Seni..." Duraksadı kadın. "Hâlâ öyle hissettirebiliyor muyum peki?"
"Evet." Sesi kısıktı.
Kadın doğruldu. "Duyamadım?"
Drudu adam ve öylece baktı kadına. Daha sonra biraz daha gür bir sesle, "Evet," deyince Charlotte şımardı. Güldü ve iç çekti. "Duygulandım, Friedrich. Çok kötüsün."
Adamın yüzündeki sırıtış hemencecik kaybolduğu sırada, "Ne yaptım ki?" diye sordu hayretle.
"Hayli açık sözlüsün."
Adam yutkundu. "Bu, kötü bir şey mi?"
Yeniden kıkırdadı. Dudaklarında kıkırdama eksik olmuyordu Charlotte'un. Yüzüne düşen saç tutamlarını hızla çekip adama sarıldı.
"Elbette değil! Duymamış olayım. Lakin, bu açık sözlülüğünü başka birilerinin yanında kullanma." Somurttu kadın. "Kıskanırım."
Adam cevap vermeyince, "Şaka yapıyorum, şaka," dedi kadın.
Charlotte, adamın yanağına tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu.
İç gıdıklayıcı bu öpücüğe Friedrich elinde olmadan gülüvermişti.
Adamın kamburunda büyüyen çiçek bu gecen sonra açmaya başladı.
Açtıkça, ortaya şahane bir görüntü çıktı.
Koku saldı daha sonra.
Bu koku öyle mest ediciydi ki, Friedrich artık üstünde dolanan kara bulutun küçüldüğünü, gittikçe kaybolduğunu fark etti.
xx
son<333
20722,vala bisi dicem kitabi bitirdim, cok uzatmak istemedim ve bayagi uzun yazdim baksaniza bir 868 kelime kadar yazdim cuss
diger bolum sonsoz, orada gorusuruzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
friedrich'in kambur çiçeği
Spiritualinançsız ve dinsiz friedrich'in bir gün kilisenin önünden geçmesiyle başlamıştı her şey. böylece çiçeği de açıvermişti. 260322, rinophelia