|6.BÖLÜM ÇAY|

16 4 4
                                    

🌻|Ritmini yitirir solumdaki kan gölü
Kurur orda, öylece
Kara çocuk tükenme.|🌻

Hamid.

Düşünmenin hem çok ehemmiyeti hemde hasta edici bir özelliği vardı. Hamid bu ikisi arasında gidip geliyordu son iki haftadır. Basiretini yitirmiş, bir bengisu ferahlığı dileniyordu kainattan. Elinden bir şeyler gelsin istiyordu. Her şeyden çok onu görmek istiyordu. Ama yüzüne bakamıyordu. Afra'nın gözünde ve gönlünde olmak istediği konumda değildi. Yapayalnızdı içinde. Konuşmak istiyor, kalbini açmak istiyor ama Afra'ya bu çaba anlamsız gelir diye korkuyordu. Afra için Hamid olmaması gereken kişiydi. Hamid için Afra mutlak suretle gönlüne yâr olması gereken kişi.

Hamid ilk defa karakterinden ve korkaklığından nefret etti. Öyle sinirliydi ki kendine, hayâyı korkaklık adlediyordu. Annesi bu halini anlasın istiyordu. Bu çıkmaza son vermesini diliyordu. Babası bu halini anlasın istiyordu. Duasına katmasını diliyordu. Ablası anlasın istiyordu. Göz yaşını silmesini diliyordu.

O anlasın istiyordu...

Ama kimse birçare Hamid'i anlamıyordu, kainat ve Yaratıcısından başka. Sabah namazında Rabbin'den sevdiğiyle kördüğüm olmaklığı dilerken artık elleri semaya kalkamaz olmuştu. Halini arzetmek artık ona beyhude geliyor ve sadece göz yaşlarıyla yakarıyordu Rabbine. Aşkta aşırılık gerekliydi. Ve Hamid bütün hislerini aşırıya kaçırıyordu. Çünkü sevdiği onu başkasıyla yakıştırabiliyordu. Buda Aşka olan iştiyakını kırıyordu. Gül meclisine güneş doğmuşken Hamid her an ayı arzuluyor ve hep gecede yaşıyordu. Artık ona sanki sadece karanlık yakışıyordu. Elini yakan ama yine de avucunun içinde sıkı sıkı tuttuğu çay bardağına baktı. Bir yudum alıp gözlerini kapattı.

"Senki yeşilinle göze, tadınla dile, sıcaklığınla da gönle iyi gelesin. İnsanlar ferahlamak için dahi sende nefes bulur. Kederlendiğinde seninle anlam bulur hüzün. Kitap yazdıklarında ilham verensin. Tüm aileyi birbirine bağlayan yegane güzelliksin. Benim içimin ferahlığı nerdedir Ey Çay. Bu âciz Hamid'in ruhu nerde gezinir."

Çay derki;

"Benki; şayet Peygamber ocağında tütseydim sünnet olandım. Daha bir anlam kazanırdı varlığım onun dudaklarına değebilseydim. Anlamım nakıs fakat kuvvetli bir özüm var.  Benim döngümün sırâtında, öncelikle meşakkatle toplanırım, ardından öğütülüp, kaynamam için bekletilirim. Sahibim ateşi harlar. O ateş kor olmaz  ise dem alamam. Önce ateşin üstüne yarim olan suyu koyar. Su kaynadıkça kaynar. Öyle kaynar ki içinden taşar. Bengisu ferahlığı verir ruhuma. Ben onun buharına vurulurum evveli. Ardından baş tacı eder beni üstünde onunla hemhal olduğum vakit yavaş yavaş demlenirim. Acale edersen yârime karışamam. Ama biraz bekleyip beni Od'un içinde kavurursan ona karışırım. Onunla öyle güzel oluruz ki aşkımız kedere tevekkülü mutluluğa teşekkürü öğretir. Demem o ki Ey insan sen dersin ki ben kavrulmak istemem. Aceleyle dem vurmak istersin. Lakin bu yolculuğunda yanmak varsa sabır da vardır. Sen dersin ki gönlüme ferahlık isterim ben derim ki ben o gönlümdeki darlığa dahi vurgunum. Kaçmam kavrulmaktan, kaçmam sevdiğimin yolunda çektiğim cefadan. Eğer tam karışıp karışmadığımı anlamadan bardağına misafir edersen beni bulanıklaşırım. Senden dilerim ki Ey Hz İnsan rengini belli edesin. Suyun çamurla bezenmiş, Rabbimden dilerim ki gönlündeki akarsuya yoldaşlık edesin. O akarsu zamanı geldiğinde bulanık olan seni fark edecek. Ve onunla demleneceksin. Rabbimden belki gönlüne ferahlık isteyemem lakin akarsuya ergeç bir gün kavuşmanı ondan niyaz edebilirim. Eğer bulanık kalıp benim şanımı kirleteceksen etme, Ey İnsan. Kaynamaya, sabretmeye  cesaretin yoksa bu Aşk için, benim şanımı lekeleme. Vesselam." dedi çay, Hamid son yudumuna kadar onu kana kana içerken. Çayın suya olan Aşkına baktıkça kendinden utandı. Çay kendi rengini demiyle kanıtlarken su rengini buharıyla kanıtlıyordu. İkisi de bir şeylerini veriyordu bu sevda için. Muhayyel bir gezinti içindeydim ikisinin Aşkını düşünürken. Gözlerini açtığında Mustafa  Hace'yi gördü karşısında. Hemen toparlanıp ayağa kalktı ve mahviyetkar bir duruşla selam verdi Hace'sine.

~SADR-I PARANDE~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin