|18.BÖLÜM NEFİS|

8 2 0
                                    


Sema.

Kazanmadan kaybettiği, hayalini kurup içinde anlam bulamadığı, duasında misafir edip hoşnut edemediği biriydi Hamid, Sema için. Günler geçerken Sema'yı da yanında götürüyordu zaman. Sanki yollar bile gidiyordu da Sema geride kalıyordu. Issız. Sessiz. Kimsesiz. Onunla doğmuş onunla büyümüştü. Onun gözlerinden başkasını hayaline dahi getirmemişti. Ve bu sadık oluşun karşılığını beklemişti Hamid'den. Seni kardeşim gibi görüyorum kelimesi Sema için dünyanın en ağır küfürü olmuştu sanki. Zaten doğru düzgün yemiyordu iyice iştahı kaçmıştı o günden sonra. Son zamanlarda sessizliğini bozduğu tek kişi nefsiydi. Sadece onunla konuşuyor ve onu dinliyordu. Nefsi senelerdir aradığı muhatabını sonunda ele geçirmişti. Sema kaçtığı bataklığa ister istemez tutulmuştu.

"Vazgeçecek miyiz Hamid'den. O kıza mı bırakacaksın onu."

"Ne yapabilirim ki onu istediği aşikar. Beni de kardeşi olarak görüyor. Yapabilecek bir şeyim yok. Kabulleneceğim. Rabbim sabrını verir."

"Yapma Sema her zaman yapacak bir şey vardır. Kirli geçmişi olan biri Dilruba oğluna onu layık görür mü senin gibisi varken. Gidip onunla konuşalım. Herşeyi anlatıp onun bir şey yapmasını sağlarız. Onun ortalığı karıştıracağından eminim. Uygun bir zamanda da Hamid'le tekrar konuşmanın bir yolunu buluruz. Annesinin sözünden çıkmayacağına eminiz."

"Utanırım. Konuşamam Dilruba teyzemle."

"Utanırsak, her zaman yaptığımız gibi kaybederiz. Dilruba adım atmanı bekliyor. Sen adım atarsan eğer keyifle devamını getirecektir."
Sema düşündü. Belki de haklıydı. Dilruba hanım her şeyi çözebilirdi. Hem Hamid'de belki zamanla onun yokluğuna alışırdı. Sema'yı tanıdıkça severdi.

"Anneme danışmadan yapamam."

"Olmaz ona söylersek karşı tarafın adım atamasını daha münasip bulur. Her zamanki gibi yine senin susmanı bekler. Artık ezik bir tip olmaktan çık Sema. Onun gibi ol. İşte o zaman elindeki her şeyi tekrardan geri alabiliriz. Korkak olma. Susma. Güzelliğin, zekan, takvan her şeyin varken bir hiçin karşısında daha sağlam durabilirsin. O bir Hiç. Duydun mu bir Hiç!" dediğinde Sema biraz sarsılmıştı. İçindeki kıvılcım sanki bir anda alev almıştı. Kaşları çatılmış. Nefesi hızlanmıştı.

"Ben güzel miyim.?" dedi mahçup bir şekilde.

"Aynaya bakalım mı Sema. Ne kadar güzel olduğunu sana göstereyim mi?" dediğinde Sema usulca oturduğu yerden kalkıp aynaya doğru ilerledi. Aynanın karşısında kendine baktı. Sarı uzun saçlarına uzun uzun baktı. Ardından mavi gözlerine daldı bir süre. Kırmızı ince dudaklarına. Sonra kendine baktığı için kendinden utanır oldu.

"Çok güzeliz değil mi? Baş örtünle bile gizleyemeyeceğin bir güzellik bu. Sen dünyanın birle yetinmeyip ikinci nazara müstahak olanısın. Hamid bakmadığı için görmüyor. Ama bir gün görecek oda senin güzelliğini. Aşık olacak bize. O vakit o kız geçirdiği boşvaktin sermayesi dışında bir şey olmayacak. O veya başka bir kız. Kimse sen gibi değil ve olamayacak." Sema istemsiz gülümsedi. Bu zamana kadar güzel olduğunu duymak onu hep ürpertirdi. Ama artık hakikati duymak istiyordu. Güzel olduğunu hissetmek istiyordu.

"Sesim de onunkinden güzel mi?"

"Ah o efsunlu güzelliğine sesinle süslemen. Bizi daha çok zirveye oturtan en nadide özelliklerinden. O sahneye çıktığında ben içinde patlamak üzere olan bir volkan gibi oluyorum. Bahar çiçekleri gibi açıyorum bir anda. O sahnede var olduğumuzda heleki bize olan hayran bakışlara şahit olduğumda ne kadar zevk aldığımı bilemezsin. Herkes gibi senin yanında o, sıradan. Gelip geçici. Ama biz kalıcıyız. Ordan asla vazgeçmeyeceğiz. Orası senin hakkın."

~SADR-I PARANDE~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin