|8.BÖLÜM SU|

15 2 0
                                    

🕊|Ki olmaz olmaz böyle dağılmak,
Sevgilinin saçları rüzgarda dağılır örneğin,
Bir çocuk gülümser bulutlar dağılır örneğin,
Yok, değil bu benim bildiğim
Kırılmak, dağılmak, ağrımak
Başka...|🕊

Yüreğin kuşları salındı uzaklara. Şimdi uzakları yakın etmek vaktiydi. Afra ve Hamid güzel bir sabaha açtı gözlerini. Güzel sabahlarda doğardı, bazen yakamoza dem vurur, bazen çöl sıcağıyla şenlenirdi güneş. Gökyüzü bugün aşıklar için aydınlıktı. Karanlığı kendine yâr eden yârenler için bayram sabahları da doğardı.

Bugün sadece Hamid heyecanlı değildi Afra'da Hamid'i göreceği için heyecanlıydı. Ömer Afrika'dan geldiği için piknik düzenlenmişti, aile arasında. Serra Afra'yı da davet etmişti. Mutfakta kek yaparken annesi seslendi.

"Bak kızım bırak ben yapayım diyorum. Elalem yiyecek." dedi Zulal hanım Afra'nın canhıraş yapmaya çalıştığı keke bakarken. Bir kere mutfağa girmemişti ki. Ablası onun elinden kek yemek istediği için küçük bir maceraya atılmıştı.

"Sen yaparsan anlar. İlk olacağı için biraz kötü olmalı." dediğinde Zulal hanım kahkaha attı.

"Pek biraz kötü olacakmış gibi durmuyor. Düzgün çırp şunu." dedi. Afra makinanın hızını yükselttiğinde içindeki un yüzüne sıçradı. Suratı kakao ve unla kaplı olunca Zulal hanım daha çok güldü. Sonra Afra da kahkaha atmaya başladı. Gülüşme sesini duyan Osman bey mutfağa girdi.

"Zulal ben doğru mu görüyorum. Çünkü ters olan tek şey cimcimenin yüzünde un olması değil mutfakta olması." dedi şaşkın olup Afra'ya bakarken.

"Serra ablasına kek yapıyormuş pikniğe gidecekler bugün." dedi Zulal hanım.

"Yalvarsak bize yapmazsın, hele pikniğe gidelim desem kendini odana kilitleyip kendimi öldürürüm diyen hanımefendi şimdi pikniğe gidiyor öyle mi." dedi Osman bey homurdanarak. Hiç bir şeyi ailecek yapmıyorlardı. Zulal hanım oluruna bıraksa da Osman bey bu duruma üzülüyordu. Kızının ondan nefret etmesine üzülüyor ama onunla konuşma cesaretini bulamıyordu.

"Bir dahakine size de yaparım. Büyütülecek bir şey yok." dedi Afra keki karıştırmaya devam ederken. Ne zaman onlarla bir şey yapsa bir şeyi eleştiriliyor olmadığı kişi olmaya zorlanıyordu. Ailesiyle bir şeyler yapmayı 14 yaşında bırakmıştı. Serra ablasıyla bu konuyu konuştuğunda Serra yumuşak huylu ve affedici olması gerektiğini önermişti. Osman bey ulaşamadığı kızına yaklaşmak isterken Afra hep ondan kaçmıştı. Sırf babasının ailesi Osman'ın kızı açık demesinler diye babasının onu zorla kapattığı günleri hatırladığında babasını affedemiyordu. Keşke karşısına alıp setreylemenin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu Serra ablası gibi anlatsaydı. Başını okşayıp, 'Ahirette hüsrana uğrayanlardan olmayıp kudret eline mashar olan bir canda sen ol istiyorum kızım' deyip ona bu yolu dikenleriyle öğretmeseydi diye düşünüyordu. Olan olmuş ve yaşanması gerekenler yaşanmıştı. Bazı şeyleri geride bırakmak en iyisiydi.

"Tabi sen neli kek istersen." dedi yandan babasına bakarken. Babası yeşil ışığı görür görmez kocaman gülümsedi ve Afra'ya yaklaştı.

"Senin elinden ne olsa yeriz." dedikten sonra Zulal hanım ve Osman bey birbirine bakıp gülümsediler. Ardından Afra annesinin yardımıyla keki çarçabuk bitirdi ve hazırlanıp çıktı evden. Bahçede çiçekleri sulayan Hikmet teyzesini görür görmez yavaşça kapıyı kapattı ve sessiz adımlarla yürümeye başladı.

"Nereye gidiyon yine cadı. Bir gün evde oturduğun yok." dediğinde Afra yakalanmanın verdiği hüsranla olduğu yerde kaldı.

"Arkanda gözün var dime doğru söyle. İtiraf et valla kimseye söylemicem kankan Yeter teyzeye de." dedi Afra elindeki keki saklamaya çalışırken. Hikmet teyzenin milyon sorusuna cevap verecek vakti yoktu.

~SADR-I PARANDE~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin