|10.BÖLÜM MERDİVEN|

17 3 9
                                    

|🌬Bu kekeme
Toz ve duman şarkıyı iyi belle
Öyle durdum ki sana,
Demirim pas içinde.🌬|

Afra.

'Yokuşların sonunda yok oluşlar varmış, bilseydim nefes nefese koşmazdım.'

Afra okuduğu yazıya bakıp uzaklara dalıp gitti. Geçen bir hafta onu öyle bir yokuşa itelememişti ki yukarı çıksa yokuş aşağıya inse dipsiz karanlık. Ortada kalmış ve ne yapacağını bilmez halde bir hafta boyunca kendi içinde dönüp durdu. Hamid'e yazdığı mektubu ağlaya ağlaya yazmıştı. Hamid'in vazgeçmesini istese de ondan gelecek cevabı beklerken buldu kendini. Afra ikna edilmek istedi belki de. Serra'nın yaptığı gibi layık olduğuna inandırsın istedi. Belki de hiç gelmeyecek olan bir cevabı bekleyecekti. Sema ile kendine bakıp bakıp için için kedere boğuluyordu. Hamid'in yanında ilk kendini düşlediğinde içindeki kelebekler gözle görülür cinsten havalanmıştı. Ama gün geçtikçe o umut kelebeğin ömrü kadar kısa olmuştu. Ablası ona 'Asla Hamid'e aşık olma' demişti. Annesi Dilruba hanım hemen hemen her gün Sema ile Hamid'in hayalini anlatmıştı Afra'ya. Halil İbrahim beyin çok yakın bir dostuydu Sema'nın babası Ali bey. Yani kader ağlarını öyle bir sıkı örmüştü ki Afra hayal ederken bile kara bulutlar sarıyordu her bir yanını. Ya yokuşların sonunda yok olursa. Çekirdekten ibaret kalmaya devam edip, meyve vermenin, kök salmanın hakikatine varamazsa.

"Afra gülüm iyi misin." dedi Serra dalmış kardeşini umutsuzluk diyarından sıyırıp.

"İyiyim abla." dedi Afra toparlanıp. Serra'ya  yansıtmamak için kendini zorlasa bile başaramıyordu.

"Birkaç gündür pek iyi gözükmüyorsun." dedi Serra önündeki kağıtları toplarken. Afra cevap vermedi.

"Ben dersten çıkana kadar ع ح harflerini tekrar et çok fazla sıkıyorsun. Gelene kadar dengele."
Serra kardeşini öylece bırakmak istemese de derse gitmesi gerektiğinden çıktı odasından. Afra camın oraya doğru ilerledi ve karşısındaki Üsküdar manzarasıyla karşı karşıya geldi. O kadar çok konuşmak istiyordu ki Üsküdar'la. Belki de milyonlarca aşık görmüştü bu mekan. Afra belki tam olarak aşık değildi. Sadece ona baktığında Allahı hatırlıyordu. Ve onu hatırlayınca huzurlu oluyor ve o saadetten mahrum kalmak istemiyordu. Cevap yazacak mıydı veya Afra'ya nasıl ulaştıracaktı. Belki de bir daha yüzüne bakmayacaktı Hamid. Herkes gibi yapmıştı gönlündeki olmasa da zahiren birini yakıştırmıştı ona. Kalbini kırmış mıydı. Yada kızgın mıydı. Keşke kainatla konuşabilseydim dedi kendi kendine. Samita'nın yanına koşmak istiyordu. Vefalı dostunun yanında ağlamak istiyordu. Gözleri nemli nemli sahile baktı. Ardından kapı tıklanarak açıldı. İçeriye giren Sema idi. Afra gözündeki yaşı çarçabuk silip gülümsedi.

"Serra hocam derse girdi sanırım." dedi Afra'nın yüzündeki hüzünü fark edip.

"Daha demin geçti." dedi Afra. Sema başını sallayıp çıktı. İçinden nefsi konuşuyor onu alkışlıyordu.
'Aferin sana Sema doğru olanı yaptın. Sen üzgünken o sana sordu mu. Demek ki kötü şeyler yaşıyor. Her zaman sen mutsuz olmuyorsun bak oda üzülüp kederleniyor. Serra'nın yanına geç ve seni el üstünde tutan talebelerinle hasbihal et. Aferin Sema aferin.' dediğinde Sema elini kapının kulbuna koydu.
'Hayır Sema bırak tek başına ne yapıyorsa yapsın. Sustur içindeki vicdanı. Herkes mutsuz olur. Yalnız kalmak istiyordur belki gel biz yolumuza gidelim.'
'Yalnız kalsın diyorsun.'
Sema'nın nefsi keyiflenmişti.
'Aynen öyle diyorum. Bırak ne hali varsa görsün. Sen ait olduğun yere geç hem sohbet dinlemek kırılan bir kalp onarmaktan daha ehvaldir.' Sema cebindeki çakmağı çıkardı.
'Bak Sema sen benim canımı böyle yakmazsın. Kendi canına zarar verirsin ancak. O narin ellerin yanıkla doldu. Ne zaman sohbet etsek aynı şeyi yapıyorsun. Beni böyle yenemezsiniz. Gel yolumuza bakalım mutlu olalım.' dediğinde Sema gülümsedi.
'O zaman senin canını yakacak bir şey yapayım ne dersin.'
'Hayır girmeyeceksin. Biz o mutlu olduğunda tahammül edemeyiz. Bak ablanı çaldığı yetmiyormuş gibi anneni de çalmaya çalışıyor. Senden daha iyi bir evlat olur belki annene ne dersin. Hem seni olduğun yerden de edecek. Bırak ezilsin dursun. Biz olduğumuz konuma sahip çıkalım.'
'Biz mi? Biz diye bir şey yok.' dedikten sonra kapıyı tekrar açıp içeriye girdi Sema. Ağlayan Afra göz yaşlarını tekrardan sildi ve Sema'ya doğru döndü.

~SADR-I PARANDE~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin