KAÇAMAK

726 10 7
                                    

Temiz havayı sakince çektim ciğerime. Kapıyı iyice kapatıp bir kaç adım ilerledim.

Duyduğum ses... Duymak istediğim ses... Bir anlık tedirginlikle telefonu yüzüne kapattım. Kimse bilmemeliydi.

İçeri bir hışımla girdiğimde doktor zaten ayaklanmıştı.

"Damla'cım doğum gününü tekrardan kutlarım. Haftaya gelmeyi unutma."

Doktoru yolcu ettikten sonra kapımı iyice kilitledim. Yatağıma geçerken dolu dolu olan gözlerimi kırpıştırdım.

"Ağlamayacağım." Diye mırıldandım arkama yaslanırken. Boş boş ekrana bakarken telefonum tekrardan çalmaya başladı.

Arayan yine Akgün'dü. Bunu görünce dökülmeyi bekleyen göz yaşlarım bir bir aktı. Kendimi tutamıyordum. İçimde hem mutluluk hem de derin bir burukluk vardı.

Daha fazla beklemeden açtım telefonu.

"Akgün!" Dedim heyecanla.

"Miniğim!" Dedi aynı coşkulu sesiyle. Oldukça mutlu gözüküyordu.

"Az önce yüzüme kapatmış olmanı doğum günün diye saymıyorum."

Ona gülüp derin bir nefes aldım. Oldukça titrek nefesim ve arada çıkan hıçkırığım ağladığımı belli ederken Akgün tepki gösterdi.

"Ağlamanı gerektirecek bir şey yok Damla. Kes ağlamayı." Hala aynı Akgün.

"Var Akgün. Var. Bir sürü sebep var. En önemli sebep de senin şuan nerede, ne yapıyor ve nasıl olduğunu bilmiyor olmam. Yıllar sonra bana geri döndün ve yok oldun."

"Kızım bu kötü olaylarla doğum gününü mahvetmek istemezsin öyle değil mi?"

İstemezdim ama şuan önemli olan doğum günüm değildi benim için.

"Akgün ben seni özledim."

"Biliyorum beybi biliyorum."

Sen de beni özlemedin mi diye soramadım. Yapamadım bunu. Özleseydi söylerdi değil mi?

"Nerdesin?" Diye sordum olduğum yerde doğrularak.

"Kapındayım."

Hızla ayağa kalktım.

"Ne demek?"

"Şu demek..." Dedikten bir kaç saniye sonra odamdaki dışarı açılan kapı aralandı.

Gördüğüm kişiyle telefonum elimden kayarken bir kaç adım geri gittim. Karşımda bana sırıtıp gözlerimin içine bakan adam telefona bakmadan kapattı ve cebine koydu.

"İyii ki doğdun Damlaaa iyi ki doğdun Damlaaa. "

Gözlerimin önüne o ilk doğum günümü kutladığı zaman geldi.

"İyiii ki doğdun Damlaaa iyi ki doğdun Damlaaa." Karşımda deli gibi korktuğum adam elinde ufak bir pastayla doğum günümü kutluyordu. Bu 20. Yaş doğum günümdü. Ve Akgün doğum günümü kutluyordu.

Elindeki pastayı önüme koyarken gözlerini kıstı.

"Bugün senin doğum günün gül biraz."

Sesi sakin geliyordu. Başımı iki yana salladım. Aylardır onunla beraberdim.

"Gül dedim!"

Bir anda bağırmasıyla az kalsın önümdeki pastaya tekme atacaktım. Bakışlarımı ona döndürüp burukça gülümsemeye çalıştım.

"Teşekkürler. Ailemle olmak isterdim." Dedim tekrar pastaya bakarak.

"Beybi?"  Titrediğimi omuzlarımdan tutulduğumda anlamıştım. Omuzlarıma baskı yapıp beni yatağa oturttu. "bu gece senelerin hasreti gidecek güzelim. Bir daha bu kadar uzun süre ayrı kalmayacağız."

"Ak-" lafımı bitirmedim çünkü diyecek bir şey yoktu. Onu kendime çekip yanıma oturttum ve sıkı sıkı sarıldım.

Kokusu... Elleri... Saçları... Her şeyi , her şeyini özlemiştim. "Şşşşt ağlama tamam." Yatıştırıcı sesi kafamda çınlarken gözlerimi yumdum.

"Pasta bekleyebilir ben önce senin tadına bakmak istiyorum."

Başımı geri çekip onun yüzüne baktım. Yüzünde kendini beğenmiş bir ifade vardı. Buna çapkın bakış diyebiliriz. Emin değilim.

"Sapık seni(!)" Dedim dalga geçip bacağımı üzerinden attım ve kucağındaki yerimi aldım.

"Özledim kızım seni. Napim?"

"Ne ağlıyorsun sende istiyorsun sanıyordum"

Akgünle şuan yataktaydık ve bir kaç saniye sonra her şey için çok geç olacaktı. İki senedir onunla beraberdim. Ailem beni bulamasın diye şehir değiştirmiş hatta bir kere de denizde kalmıştık. Seri katillikte para vardı anlaşılan baya zengin gözüküyordu.

"Ne düşünüyorsun kızım sen?"

"Bir kaç saniye sonra olacakları." Dedim dudağımı dudağıyla birleştirirken. Akgün bundan cesaret almış olacak ki fazla beklemeden benim içimi doldurmaya başladı. Yavaş ama net bir şekilde giriyordu içime.

"İlk yapışın değil mi?" Akgün kafasını geri itip bana baktığında sadece omuz silktim.

İlk yapışım değildi ama bunu söylemezdim. Daha doğrusu daha öncesinde tacize uğradığımı söyleyemezdim.

"Formundan bir şey kaybetmemişsin." Dedim gülerken. Hala aynı mükemmel  hissi veriyordu. Onunla ilişkiye girmek böyle bir şeydi. Mükemmel bir his.

"Sessiz ol. Kimseyi başınıza toplama. Ayrıca sık sık antreman yaptım desem."

Dediği şeyle tırnağımı sırtına geçirdim. Bu yaptığım onu daha da şehvetlendirmiş olacak ki beni kalçalarımdan tutup havalandırdı ve  yatağa uzandırdı.

Hareketleri hızlanırken üzerime eğildi. Tamamen çıplak değildik öyle olamazdık zaten. Ailem içerdeydiler. Tamam yanıma uğramazlar ama yine de tedbirli olmak gerekiyordu. Sonuçta Akgün'ü tehlikeye atamazdım.

Bakışlarımı üzerimdeki adamın omuzlarından çekip gözlerine sabitledim. Zevkin doruklarında kendinden geçmiş bir çift siyah göz.

Kapkara olan gözlerinde arzuyla yanan ufak bir parıltı eskisi gibi nüksetti. Biz şuan geçmişi unutmuş iki kişiydik bu yatakta ama geçmişten gelen bir duygum vardı içimde : Sevgi. Ve ben -her şeye rağmen ne yaparsa yapsın ondan kopamayan ben- ona deliler gibi aşıktım.

-------

Bölüm nasıldı canlaaar 

Oy verip destek olursanız çoook mutlu olurum 💕

Bu arada yorumlarda sohbet edebiliriz :))

DÜZENLENECEKTİR

KLİNİK: O'NA BAĞIMLI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin