0.0

3K 83 84
                                    

yeni evrene hoşgeldiniz bebeklerim, yıldıza basıp bol yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz 💫🌌

unutamıyordu işte aybike. çok çırpınmıştı, vazgeçmek için, uzaklaşmak için. zihninden onu silebilmek için. ama yapamıyordu. yine zihni onu resmederken yakalamıştı kendini. kurtulamıyordu.

aşık değildi ama ona, bunu biliyordu. tamam lisede aşık olmuştu ona ama şimdi. aşık değildi. her hatırladığında, her acıtan anıda onun izleri yakıyordu canını evet. zaman, insanlara etki edebilirdi ama hislerin koruma kalkanından sızamıyordu işte. ne kadar zaman geçerse geçsin hisler bitmezdi.

ama aybike böyle düşünmüyordu. berk'e karşı hisleri yoktu artık. babasına yaptığından sonra bitmişti her şey. belki pilav arabalarını kırdıktan sonra istanbul'dan taşınmasalardı daha farklı olurdu. ama canı fazlasıyla yanmıştı genç kızın. daha fazla yansın istememişti. eğer istanbul'da kalmaya devam ederlerse biliyordu olacakları.

berk hiçbir şey olmamış gibi onlarla uğraşmaya devam edecekti. belki yine yakacaktı canını, kül ettiği yetmezmiş gibi. hastaneye geldiği gece hiç yaşanmamış gibi...

tam bu sefer tamamen unuttum onu derken yine onun hayali canlanıyordu zihninde. saatlerce olmasa bile gün içinde illa uğrardı zihnine berk. kırık kalbindeki kendi eserini inceleyip giderdi umarsızca. o zamanlarda da aybike nefesinin kesildiğini hissederdi. başka şeylerle uğraşıp aklından silmeye çalışırdı onu.

onu ilk gördüğü gün geldi yine aklına, sık sık olurdu bu. istanbul'daki evlerinin bahçesinde görmüştü o akşam onu. oğulcan ve ömer'le kavga etmişlerdi galiba, arabaya bineceği sırada gördü onu ilk. anımsadığı kadarıyla ilk saçları dikkatini çekmişti. kızıl saçları. saçları genç kıza göre kesinlikle alevden ibaretti. ilk bakışta içini gerçekten yakabilmesinin başka bir anlamı olamazdı.

sonra keskin beyaz teni çarptı gözüne sırada. bembeyaz teninde onu kendine çeken bir şeyler vardı. o beyazlığın üstüne özenle serpilmiş çillerde ise çok büyük bir zıtlık vardı. kimileri çil sevmezdi, onları kusur olarak görürdü ama genç kıza göre bu çocuğun çilleri abartı derecede kusursuzluğun sembolüydü.

o akşam en çok sesini merak etmişti aybike çocuğun. aradan üç sene geçmesine rağmen şuan bile o tehlikeli çocuğun yanında tam aksine kendini huzurlu hissettiren ses tonunu. ve kokusunu merak etmişti. zengin haliyle mahallesine gelen bu felaketin kokusunu merak etmişti. yine şuan özleminden deli gibi ağlamak istediği o kokuyu.

tüm bunlar geçmişte kalmıştı ona göre. hala kokusunu özlemesi ya da sesinin hala onu büyülemesini de aklında ondan kalan son kırıntılara bağlıyordu.

yoksa sevmemeliydi onu. babasına zarar vermişti o. tehlikeliydi, zehirliydi. ona ne kadar yakın olursa ailesi de kendi de o kadar zarar görecekti. uzak durmak istedi aybike o yüzden. o yüzden istanbul'dan taşınmak istedi.

berk'ten bir kere haber almıştı, ömer sayesinde. istanbul'daymış hala. istanbul'a döndüğünden beri ise berk daha fazla uğruyordu zihnine. onunla karşılaşmaktan korkuyordu galiba. ama karşılaşmazdı. dünya küçük derlerdi evet ama istanbul çok büyüktü ona göre. denk gelmezlerdi.

bir gün karşılaşsak ne olur diye de düşünmüştü aybike. yüzünü çevirir, görmezden gelirdi herhalde. yaptıkları çok ağırdı ama hesap falan sormazdı ona. kırgınlığı geçtiği için falan da değil. hesap sormazdı çünkü berk hastaneye geldiğinde bunları konuşacak vakitleri olmuştu zaten çokça. o gece çocuğun pişmanlığı yüzünden okunuyordu ama aybike bu pişmanlığa dikkat etmek istememişti. affederse gidemezdi çünkü. bırakamazdı bu şehri, kızılı.

onu düşünmeyi bırakması gerekiyordu artık. talya'yla buluşacaklardı. onlar şehirden gittikten sonra ömer'le iletişime geçmişti, merak etmişti onları. bu üç senenin genç kıza kazandırdığı en güzel şey de talya'nın arkadaşlığıydı.

arabasına bindi, bir şarkı çaldı en güzel yerinden. kafası da dalgındı biraz. unuttum diye direttiği kızıl bugün daha çok uğramıştı aklına, onun dalgınlığı vardı üstünde.

trafik de vardı tabi, klasik istanbul trafiği ama özlemişti her şeyiyle aybike. bir hafta olmuştu yeniden buraya döneli. buraya geldiğinde yapmak istediği şeylerden biri de kesinlikle ataman kolejini ziyaret etmekti.

her ne kadar kötü anılar dışında bir şey biriktiremese de genç kız iyi ve kötü olarak tüm ilklerini orada yaşamıştı, o birkaç haftada.

hava sisliydi baya, yağmur da bastırmıştı. biraz daha kalın giyseydim keşke düşüncesi bastırırken karşıdan gelen gri arabayı görmemişti aybike. direksiyonu son anda kırmaya çalışsa da başaramamıştı. arabaları çarpıştığında kafasını koruyup birkaç saniye soluklanarak kendine gelmeye çalıştıktan sonra kolundaki kocaman cam parçasını ve akan kanı umursamadan indi araçtan.

dalgınlığı yüzünden başkasına çarpmıştı. arabanın içindeki kişinin ölme ihtimali aybike'yi fazlasıyla korkuturken de yavaşça yaklaştı araca, içindeki kişinin durumuna bakacaktı.

"berk!"

ya da senin ne hakkın var tam unuttuğum anda gelmeye? 🎶

saudade | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin