yirmi bir

487 18 4
                                    

GÜNAYDIN ❤

***

bir hafta sonra,

Mezuniyetten bu yana Ömer'le doğru dürüst görüşemiyorduk. Sınava neredeyse beş gün kalmıştı ve ben derslerine odaklanmasını istediğim için yanıma çağırmıyordum.

Odamdan çıkıp mutfağa ilerlediğimde annemin iş yaptığını gördüm. Masanın yanındaki sandalyeye oturup boğazımı temizledim. Annem arkasını dönüp göz kırpınca gülümsedim.

"Anlat bakalım küçük hanım," dedi ve elini fırının kolunda asılı olan havluyla kuruladı. "Ömer ve sen ne zamandan beri?" anneme Ömer'le sevgili olduğumuzu söylemiştim. Tanıdığı biri olduğu için çok yadırgamamıştı. Hatta "Biliyordum o oğlanın sende gönlü olduğunu." demişti.

"Bilmem, bir ya da bir buçuk ay olmuştur." dedim ve gülümsedim. "Çok uzun değil yani."

"Anladım bebeğim, gönlünce olsun her şey." diyerek bana yaklaştı ve dudaklarını şakağıma bastırdı. Fırını açıp içinden bir tepsi çıkarttığında kaşlarımı çattım.

"Poyraz oğluma börek yapmıştım, gelmedi. Kalk hazırlan da Ömer oğluma götür." deyince hızla ayağa kalktım. Zaten onu görmek için bahane üretiyordum.

"Babana söyleyelim artık," dedi annem mutfaktan çıktığımda. Babamın anlayışlı bir insan olduğunu biliyordum ama yine de çekiniyordum. Sonuçta babamdı ve bu, ondan başka birinin de hayatımda olduğunu gösterirdi.

Babam beni kıskanırdı.

Kendi kendime güldüm ve hızla odama girdim. Hızla üzerimi değiştirip hafif bir makyaj yaptım. Annem börekleri bir saklama kabına koymuştu. Kapıya doğru giderken kahkaha atmaya başlayınca ona ters ters baktım.

"Sustum sustum," deyip bana gülümsedi. "Selam söyle." deyip beni uğurladığında kafamı salladım ve hızla evden çıktım. Bize yakın oturmuyorlardı ama minibüse bindiğimizde yakın oluyordu.

Önüme boş bir minibüs geldiğinde içeriye göz gezdirdim. Kimse yoktu, sadece kırklı yaşlarının sonunda bir adam şoför koltuğunda oturuyordu.

"Gel kızım, merak etme." dedi ve gülümsedi. "Benim de senin yaşında bir kızım var." gülmeye zorladım kendimi. Yavaşça arabaya binip kapıya yakın bir yere oturdum.

"Sadece ben varım diye kaç kişi binmekten vazgeçti bilir misin?" dedi hüzünle. "Bir oğlan vardı, o da biraz evvel indi." yüzünde bir üzgünlük vardı. Sanki onun hakkında düşündükleri onun kalbini çok kırıyormuş gibiydi. "Devir kötü amcacığım," dedim hüzünle. "Kimse kimseye güvenemiyor artık, ben kendi amcama bile doğru düzgün güvenemiyorum. Sokaktaki bir adama nasıl güveneyim ki?" soluklandım. "Güven duygusu bırakmadılar, özgürlük de bırakmadılar."

Amcayla biraz muhabbet ettik. Muhabbet ederken dolmuşa birkaç yolcu daha bindi. Onlar da bize eşlik ederken Ömerlerin evinin üst sokağına gelmiştik bile. "Ben şu yol ağzında ineyim amcacığım." dedim. "Hayırlı işler," deyip gülümsedim.

"Dediğim gibi kızım, dikkatli ol. Bir şeye ihtiyacın olursa durağa gel." dediğinde gülümsedim ve el salladım. Minibüsten inip Ömerlerin apartmanına doğru yürümeye başladım.

Amcayla beraber konuşurken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Heyecan yapamamıştım ve şimdi gerginlikten avuç içlerim terlemişti.

Zile basıp kapının açılmasını bekledim. Apartmanın kapısı açılınca hızla merdivenleri çıktım. Kapının önünde Ömer'in annesi Emel teyzeyi görünce gülümsedim. O da bana gülümseyince hızla içeri girdim ve ona sarıldım. "Hoş geldin güzel kızım."

"Hoş buldum Emel teyze, bunları annem yolladı." deyince elimdeki poşeti aldı ve mutfağa götürdü. "Ömer odasında ders çalışıyordu, çağırayım mi?" Kafamı iki yana salladım. "Senin için bir sorun olmayacaksa odasına gideyim?" dediğimde kafasını iki yana salladı ve gülümsedi.

"Bir şeye ihtiyacınız olursa mutfaktayım ben," kafamı salladım ve Ömer'in odasına doğru ilerledim. Zamanında Poyraz'la beraber çok fazla pat diye içeri girmiştik. En son lisenin başında buraya gelmiştim. O zamanlar küçüktük. Benim Ömer'e karşı duygularım yeni yeni çıkmaya başlamıştı. Odasının kapısındaki resmi görünce gülümsedim. Dişlerimi göstererek.

Ben yapmıştım bu resmi. Çocukken çizmiştim. Üç çocuk vardı. Ben, Poyraz ve Ömer. Hepsi el eleydi ve Ömer inatla onu yanıma çizmem için bana baskı uygulamıştı. Yavaşça kapıyı tıkladığımda içeriden bir ses bekledim. Biraz daha sert vurduğumda bir bağırtı geldi. "Gelme anne!" Zile basıldığını duymamıştı sanırım.

Yavaşça kapıyı açtım. Sırtı buraya dönüktü. Kapıyı açınca odaya bir rüzgar girdiğinden dolayı yavaşça buraya dönmeye başladı. "Gelmemeni söylemiştim a-" dediğinde beni gördü. "Ben de mi gelmeyeyim?" diye mırıldandım. Elimle kapıyı gösterdim. "Gidebilirim. " dediğimde yüzünde çok güzel bir gülümseme oldu. "Sen kal." deyip sandalyeden kalktı.

Hızla yanıma gelip bana sarıldığında ben de kollarımı onun beline sardım. "Hoş geldin güzelim." dediğinde kafamı onun boynuna soktum. "Hoş buldum sevgilim," deyip ona baktım. "Cidden ders çalışıyorsun."

"İşimi ciddiye almalıyım." dediğinde ondan ayrılıp yatağına oturdum. "Kapıda resmi sevdim. Benden önceki sevgilinin hediyesi sanırım." dediğimde güldü. "Çok sevdiğim bir kızın hediyesiydi." kaşlarımı kaldırdım. "Yaa ciddi misin? Tüh, senden ayrılmakla ne ayıp etmiş." kafasını salladı. "Çok ayıp etti "

Onunla normal sohbet ederken Emel teyze elinde tepsiyle odaya girdi. Tepsiyi Ömer'in masasına koyup bana gülümsedi ve odadan çıktı. Kaşlarımı kaldırıp tabağı gösterdim. "Annem senin için yapmış." mantıksal olarak Poyraz için yapmıştı ama onlar teyze çocuklarıydı. Ne olacaktı ufak bir yalan söylesem?

***
lan, işler ciddiye biniyor. anneyle beraber babana sevgilin olduğunu söyleyelim konusu açıldıysa gelecek durak evlilik...

sanırım şu ana kadar yazdığım en uzun bölümdü 🤎

GÖZ ÖNÜNDE | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin