15•

557 79 73
                                    

El fenerini ileriye doğru tutup önünü aydınlatırken, Freddy ise Levi'ın yanında etrafa tuhaf tuhaf bakarak ilerliyordu.

"Burayı daha evvel nasıl bulmadınız?"

"Sanırım bir tünel aramadığımız için." Diye yanıtladı onu Freddy." Hangi manyak evine böyle bir tünel yaptırır?"

"Eve'nin ailesi?"

"Bildiklerini zannetmiyorum." Demişti Freddy." Babası oldukça mülayim birisiydi. Annesi ise bir öğretmendi. Bu iki insanın öyle bir işe karışacaklarını pek sanmıyorum."

"Peki ne olduğunu tahmin ediyorsun?" Diye sordu Levi, duvarlardaki değişik kabartmalara da bakarak.
"Burası sence bana anlattığın hikayeyle de alakalı olabilir mi?"

"İki çocuk doğurup en küçüğünü kurban eden ailelerden mi bahsediyorsun?" Diye sordu Freddy, yanağını kaşımıştı.
"Evet, bunu ben de düşünüyorum."

"Belki de ayinler hâla devam ediyor." Dedi Levi, ayağının altındaki küçük dalları ezerek geçerek.
"Ölen insanların kaç kardeş olduğuna bir baksak iyi olacak."

"Güzel düşünüyorsun, o hâlde bu kasabadaki cinayetleri açıklar."

"Cinayetler bitsin diye cinayet işlemek...bu kasabanın kafasından ne geçiyor böyle?"
Tünelin sonuna geldiklerinde, meşale ışıklarının aydınlattığı bir merkeze çıkmışlardı.
Duvarlardaki meşalelerde yanan ateşler dalgalanırken, Freddy ve Levi şaşkınlıkla etrafı inceliyordu.
"Burası da ne s*kim böyle?" Demişti Freddy, öne çıkarak.

Ortada bir kazan, bir musalla taşı bile duruyordu. Taşın 4 yanında kelepçeler vardı.
Üstelik taşın üzerindeki kan lekeleri de çokta eskiymiş gibi durmuyordu.

Köşede duran masada ise her türlü alet bulunuyordu. Çoğu şeyin adını bile bilmiyorlardı.
Değişik değişik kaplarda, değişik değişik maddeler bulunuyordu.
Maddelerin bulunduğu kapların ve aletlerin rengi de kan kırmızısıydı.

"Levi, buradan hemen çıkmalıyız." Dedi Freddy, ürpertiyle Levi'yı dürtükleyerek.
"Sanırım katilin inini bulduk, desteksiz halledemeyebiliriz."

"Evet, çıkalım." Demişti Levi'de, gözleri hâla şaşkınlıkla etrafta dolaşıyordu.
"Bu kasaba bir deli..."

Karşı taraftan gelen adım sesleriyle, Levi ve Freddy birbirlerine istemsizce yaklaşarak karşıya baktılar.

"Benimle gel, çabuk!" Diye fısıldadı Freddy, Levi'ın kolundan tutarak onu bir köşeye, meşalelerin aydınlatmadığına emin olduğu yere çekti.

İçeriye giren, yaklaşık 8 tane siyah pelerinli adam, taşın etrafında çember hâlini almıştı.
Sadece susarlarken, bir ânda nereden geldiklerini bilmedikleri bir gong sesi, kulaklarında yankılanmaya başlamıştı.

Gong sesinin güçlenmesiyle beraber, içeriye bu kez de kırmızı pelerinli adam girmişti.
Siyah pelerinliler, ellerini havaya kaldırıp ona taparcasına eğilip kalkmaya başlarken, aynı zamanda tuhaf ve daha evvel duyulmamış bir dille ona sesleniyorlardı.
Freddy ve Levi, olanları nutku tutulurcasına izlerken, bir ân sonra bu sefer de arkasından gelen başka iki siyah pelerinli adam bir kız getiriyorlardı.

Kızın çırpınışlarını izleyen Levi, harekete geçmek isterken Freddy onu sıkıca tutmuştu. Levi, hiddetle ona dönerken Freddy ise başını sessizce iki yana salladı.
Sadece iki kişilerdi ve bu kalabalığa karşı hiçbir şey yapamazlardı.

Levi, dişlerini sıkarak olduğu yerde durmak zorunda kaldı.

"Yalvarırım bırakın beni! Paramı istiyorsunuz? Çok fazla param var! Hepsi sizin olsun, hepsini size vereceğim! Yalvarırım bırakın beni!"

Ancak pelerinli adamların hiçbiri ona cevap vermiyordu.
Biraz daha dikkatli bakınca bu kızın Olivia olduğunu ayırt edebilmişti Levi.

Kızı, taşa yatırıp uzuvlarını taşın dört bir kenarındaki kelepçelere bağladılar.
Kırmızı pelerinli adam, Olivia'ya yaklaşıp sadece bakmıştı.

"Yalvarırım bırakın beni, aileme geri dönmeliyim beni çok merak ederler!" Demişti Olivia ağlayarak." Söz veriyorum kimseye bundan bahsetmeyeceğim, bahsedersem beni öldürebilirsin!"

Ancak kırmızı pelerinli adam onu dinlemediği gibi siyah pelerinlilerden birisinin verdiği kırmızı kesici bir aleti eline almıştı.

"Hayır, hayır, HAYIR!" Diye bağıran Olivia'nin vücuduna boynundan başlayıp karnına kadar derin bir kesik açtı.
Genç kızın çığlığı havada kalırken, bilincini kaybetmeden evvel gördüğü şey kafasına inmekte olan bir baltaydı.

Freddy ve Levi, midesi bulanmış bir şekilde olanları izliyorlardı.
En kötüsü ise o kızı kurtaramamışlardı.

Kafa yere düşüp, top gibi yuvarlanıp giderken siyah pelerinli adam, kızın saçlarından tutup kafasını yerden kaldırmıştı. Adamlara doğru tutarken, herkesten derin ve yüksek bir alkış koptu. Siyah bir torbaya koydukları kafayı, başka birisine vermişti.
Bu kişi kafayı alıp ortadan kaydolmuştu.

"Efendim, ne hissettiniz?" Diye sordu içlerinden birisi, kırmızı pelerinliye.

"Bu da o değil...aradığım bu değil!" Diye bağırdı, kırmızı pelerinli adam.
"Ancak yakın...evet, çok yakındayım."

"Mutlaka onu bulup yakalayacağız efendim."

"Karanlık bu kasabaya hükmettiğinde, o zaman her şey daha güzel olacak...şimdi gidin, dağılın...ve onu bana bulun."

Merkezdeki herkes dağılırken, geriye sadece kırmızı pelerinli adam kalmıştı.
Pelerinli adam, sinsice gülmüştü.
"Umarım şerif ve şerif yardımcısına iyi bir gösteri yapabilmişimdir."

Stay with me.||Ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin