"Bencilin tekisin!" Dedi Eveleyn, indikten sonra kapıyı çarparak.
"Bencilce düşünüyorsun!""Oh, şimdi de bencil ben mi oldum? Vay canına!" Dedi Levi, alaylı bir şekilde gülerek. "Tanrı bencilliğim yüzünden seni bana ceza olarak göndermiş olmalı!"
"Ceza mı?! Tanrım, kes şunu! Netice de buradayım artık öyle değil mi?! Neden hâla o zamanda yaşıyorsun ki?!"
"SADECE 5 GÜN ONCESİYDİ EVELEYN, 5 GÜNDÜR BURADASİN DİYE 4 SENEYİ Mİ UNUTMAM GEREKİYOR?!"
"Elbette, geçmişin sana yük olur kafayı yersin benden söylemesi."
Levi, gözlerini kısarak ona baktı.
"Bir de pişkin...""Ve de haklı?"
"Kesinlikle, HAYIR." Dedi Levi, kollarını göğsünde bağlayıp burnunu dik tutarak.
"Bu şekilde seni affetmemi sağlayamazsın.""Tamam o zaman ne yapmam gerektiğini söyle." Demişti Eveleyn, mahçup bir şekilde nefesini üfleyerek." Çünkü artık kavuşma bölümüne geçmek istiyorum."
"Bilmiyorum." Dedi düz bir sesle Levi." Daha evvel kimseyi affetmedim."
"Ne?! Yani ömür boyu böyle olabilir miyiz diyorsun?!"
"Hayır, bundan bahsetmiyorum tabii ki! Sadece bu işle ilgili bir deneyimim yok, bu sebeple de sinirimi atamıyorum."
"Ölebileceğim bir savaştayız, biliyorsun değil mi?"
Levi, birden kaskatı kesilip susmuştu.
"Yani...beni affedeceksen çabuk etmelisin, öldüğümde bir anlamı kalmayacak çünkü."
"Saçma sapan konuşma." Dedi ciddiyetle Levi." Seni kimse öldürmeyecek, buna izin vermeyeceğim."
"Ben sana söyleyeyim de..." dedi Eveleyn, ellerini kaldırarak." Sonrasını sen düşün yani."
"Tamam, o hâlde seni affedeceğim."
Eveleyn, kaşlarını kaldırıp gülümsedi.
"Sahiden mi?""Sahi. Ancak tek bir şartla."
"Şartınızı dinliyorum, şerif yardımcısı." Demişti Eveleyn galip geldiğinden emin olarak.
"Bu kırmızı fetişciler, Jean'ın deyimiyle Kırmızı Azrailler..."
"Hıım?"
"Bunlardan kurtulduğumuz zaman..."
"Yani çok yakında?"
"Yani evet, umarım...lafımı bölmesene!"
"Peki peki! Dinliyorum, devam et."
"Bunlardan kurtulduğumuz zaman bana bir söz vermeni istiyorum."
"Ne sözü?"
"Bu-"
"AMAN TANRIM! GERARD!"
Çığlık sesiyle yerlerinden zıplayan Eveleyn ve Levi, gelen çığlığa doğru yönelmişti.
Koşarak çığlığın geldiği yöne gittiğinde, Eveleyn yerde yatan cesedi görünce çok şaşırmıştı.
"Bu o..." Demişti, Levi'ya bakarak." Eşi...bu adam."Levi, adamın göğsüne saplanmış baltaya bakıp sinirli bir iç çekti.
"İşte bu harika, Azrailler tekrar oyunda."* * *
"Hey koca oğlan, rahatın yerinde mi?" Diye sordu Freddy, Jean'a.
Elinde kese kağıdı içerisinde, hamburger menüsü vardı.Jean, dilini dışarı çıkartıp dudaklarını yaladı.
"Şuan da mı? Kesinlikle evet!"Freddy, gülerek kese kağıdını Jean'a verdi.
"Hastane yemeklerinden nefret ederim, bu sebeple sana aldım. Ye de iyice toparlan."Jean, başını hevesle sallayıp içerisinden hamburgerini ve kolasını çıkarmıştı. Kolaya pipetini geçirip, hamburgerinden bir ısırık aldı ve iştahla yedi.
"Tanrım... bu güzel nimetleri özlemişim.""İyice yediğinden emin ol, en pahalısından aldım."
"Şüpheniz olmasın, şerif."
Kolasından bir yudum çekti.
"Aslında burada olmanız-"Jean'ın gözleri birden irileşti.
Gözlerinin rengi solarken, artık kahverengi gözlerinin yerini beyazlık devralmıştı.
Göz bebekleri yerinde hızlıca oynarken, Freddy endişe ve korkuyla onu salladı.
"EVLAT? JEAN, JEAN! BURAYA DÖN, JEAN!"Kısa bir süre sonra Jean, gözlerini yumup derin bir nefes aldı ve göğsü hızlı kalp atışından dolayı inip kalkmaya başladı.
Gözlerini tekrar açtığında, gözleri yine eski rengindeydi."İyi misin?! N'oldu sana böyle? Tanrım, gözlerin birden nasıl beyazlayabilir!"
Jean, sertçe yutkundu.
"Sanırım artık bir banshee olduğumdan emin olabilirim...""Banshee dediğin şeyler, birinin ölümünü hissettiğinde çığlık atar."
"Evet, ancak ben anı görüyorum..."
"Pekâla, sakin ol ve anlat. Ne oldu, ne gördün? Yine mi Eve?!"
"Hayır..." diye mırıldandı Jean." Bir araba... eski zamanlardan. Tahminen 22 yıl öncesine ait bir şerif arabası..."
Freddy'nin bakışları yine ciddileşmişti.
Daha evvel Levi'yla ofiste eski ortağının neden öldügünü buldukları ve aslında hedefin kendisinin olduğunu öğrendiği zamanki hislerin aynısını yaşıyordu.
Demek ki hâla peşindeydiler."Devam et, sakince."
Jean, ürpererek ona baktı ve gözünden kanlı bir gözyaşı aktı.
"Onu öldürdüler. Benzinliği...benzinliği ateşe verdiler!"Freddy, donup kalmıştı.
Evet, daha evvel de onlardan şüphe duyuyordu. Ancak şimdi netleşince işler iyice sarpa sarmıştı. Cinayetlerin Eveleyn'in doğduğu zamandan bu yana olması oldukça ürperticiydi."Kafasını çevirip bana baktı! Bana baktı, yüzü yoktu! Aman Tanrım, bana baktı!" Demişti Jean, ağlayarak.
Bu sefer gözlerinden kanlı değil, normal gözyaşı akıyordu."Beni dinle Jean, seni öldürmeyecekler."
Omzunu sıkıca sıktı.
"Çünkü seni haber kuşu olarak kullanıyorlar.""N-ne?" Demişti Jean, dudağını ısırarak." Bir güvercin miyim?"
"Evet...seninle bize mesaj yolluyorlar."
"Peki mesaj ne..."
Freddy, hiçbir şey demeden sadece nefesini vererek, cama baktı.
Jean, kaşlarını hafifçe çatmıştı.
"Mesaj...şerif mi? Mesaj...sen misin?""Bunu kimse bilmeyecek." Dedi Freddy." Özellikle de Eveleyn."
Jean, başını hafifçe salladı.
"Tamam ama...neden sen? Eveleyn'i öldürmek istediklerini zannediyordum. Hiçbir şey anlayamıyorum, rastgele mi birini seçip öldürüyorlar yoksa bu olanların her birinin bir anlamı mı var?""Çünkü onu o yangından çekip kurtaran bendim." Başını hafifçe salladı." Onu evlat edinip yaşamını kolaylaştıranda."
Tekrar Jean'a baktı.
"Cezalandırılmamı istiyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stay with me.||Ackerman.
Historia CortaEveleyn Carter, henüz 6 yaşında bir çocukken ailesini bir yangında kaybeder, ancak yangını çıkaran kişiler bulunamaz. Uzun bir süre geçtikten sonra kasabada tekrar cinayetler başlar.