(Medya: Mark)
-Mark! Sana yaklaşık bir saat önce çöpü çıkar dememiş miydim? Neden beni dinlemiyorsun?! Bırak o bilgisayarı ve çöpü çıkar hemen!
-Anne oyundayım şu an olmaz!
-Sana hemen dedim!
Sinirle kulaklığı çıkardım ve bilgisayarı kapadım. Zaten kaybediyordum.
-Al bıraktım bilgisayarı. Mutlu musun?
-Benimle düzgün konuş genç adam! Senin karşında arkadaşın yok! Git ve çöpü çıkar. Her şeye yetişemiyorum.
Üzerime hırkamı geçirdim ve mutfaktaki çöpü aldım. Dış kapıyı açtım. Çöpü karşıdaki çöp konteynerlerının birine fırlattım. Tabiki isabet etmemişti. O kadar mesafeden tutturmam imkansız gibi bir şeydi. Sinirle yürüdüm ve yerdeki dağılmış olan çöp poşedini tekmeledim. O sırada yeşil bir evin bahçesinde çiçeklerini sulayan yaşlı bir adam bana doğru:
-Hey oğlum! Çöpleri yere dökmesen olur mu arabalar geçerken kaza yapabilirler.
O an yaptığım şeyin ne kadar kabaca oluğunu anladım. Yere baktım. Çöpler her yere dağılmıştı. Bırak arabayı yoldan geçen bir yaya bile yerdeki çöplere basıp yaralanabilirdi.
-Peki amca kusura bakma bugün biraz sinirliyim. Hemen buraları topluyorum merak etme.
-Aferin oğlum. Teşekkür ederim. Sana iyi günler.
-İyi günler amca.
Adamın üzerinde mavi kareli gömlek ve altında gri pantolonu vardı. Gözleri cam gibi parlakdı. Gözlerinin rengini seçemedim. Değişik bir rengi vardı. Bunun yanında sürekli gülümsüyor olmasi da bi hayli korkutucuydu.
Çöpleri topladıktan sonra eve yürüdüm. İçeri girdim. Çok geçmeden annemin sesi duyuldu:
-Mark! Sen misin?
-Evet anne benim.
Annemin yanına gittiğimde telefonla konuşuyordu. Yüz ifadesi üzgün ve endişeliydi. Yaklaşık 5-6 dakika sonra telefonu kapadı.
- Bir şey mi oldu? Üzgün görünüyosun.
-Karşı komşumuz Carla teyzeyi biliyorsun. Üç yıl önce kalp krizinden ölmüştü. Onun kızı ile konuşuyordum. Kızın babası da dün ölmüş. Michael amca.
-Micheal amca? Onu tanıdığımı sanmıyorum.
-Hadi şu her gün çiçeklerini sulayan adam var ya. Dün sabah saatlerinde odasında asılı olarak bulunmuş. Yazık adamcağız intahar etmiş. Çok iyi adamdı.
Ne? O biraz önce gördüğüm adam değil mi? Nasıl olur? Belki de ben karıştırıyorumdur.
-Şu dediğin Michael amca yeşil bir evde mi oturuyor?
-Evet. Dedim ya her gün bahçesini sulayan adam.
-Anladım. Çok üzüldüm. Ben odama çıkıyorum. Bir şey olursa seslen.
Korkudan titreyen bacaklarımla merdivenleri çıktım. Odama girdim ve kendimi yatağa attım. Ellerimle yüzümü kapadım. Olayların rüya olmasını diledim. Ellerimi yüzümden çektim. Yataktan kalktım ve cama doğru yöneldim. O lanet olası hala çiçekleri suluyordu. Birden kafasını bana doğru çevirdi. Hızlıca perdeyi kapadım. Korkudan ölmek üzereydim. Bir cesaretle perdeyi araladım ve tekrar dışarı baktım. Adam gitmişti. Derin nefes aldım ve delirdiğimi düşünmeye başladım. Yatağa girdim ve gözlerimi kapadım. Yorgunluğumu bir tek uyku bastırabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Exit
Mystery / ThrillerRunning through the parking lot He chased me and he wouldn't stop Tag, you're it, tag, tag, you're it.. Melanie Martinez "Tag You're İt"